31 Mayıs 2012 Perşembe

UEFA Avrupa Kupaları'na İlişkin Mevzuatı yeniledi.

UEFA, Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi mevzuatını güncelledi. 2012-2013 dönemi için uygulanacak kuralların linklerine ulaşmak için;
Şampiyonlar Ligi: http://tinyurl.com/CL1213
Avrupa Ligi: http://tinyurl.com/UEFAL1213

Şekip Mosturoğlu'nun Yargılamasında Bağımsızlık, Tarafsızlık Sorunu


TFF Tahkim Kurulu, Fenerbahçe yöneticisi Şekip Mosturoğlu'nun savunmasını aldı. Bilindiği üzere, PFDK, Şekip Mosturoğlu'na bir yıl hak mahrumiyeti vermişti.

TFF Tahkim Kurulu'nun Mosturoğlu'ndan savunma alması bazı çevrelerce eleştirildi. Eleştirinin temelinde, Mosturoğlu ile Tahkim Kurulu'nun bazı üyelerinin yakın ilişki içinde olması, özellikle Spor Hukuku Enstitüsü kaynaklı ilişki vardı.

Bu eleştirilere hak vermemek imkansız.

Tahkim Kurulu üyelerinin bazıları, Şekip Mosturoğlu ile aynı derneğin yöneticiliğini üstleniyorlar. Aralarında yakın ilişki var. Bu yakın ilişki, kurul üyelerinin tarafsızlığı ve bağımsızlığı hakkında şüphe uyandırıyor.

Söz konusu yakın ilişkinin yargılamaya olası etkisi hakkında spekülasyon yaratılabilir. Farklı görüşler ileri sürülebilir.

Ne var ki, Tahkim Kurulu başkanı Avukat Engin Tuzcuoğlu ile Şekip Mosturoğlu arasındaki ilişki basit bir şüpheden öte anlam taşıyor.

Hatırlanacağı üzere, Spor Hukuku Enstitüsü Derneği adına Avukat Kısmet Erkiner ve Avukat Engin Tuzcuoğlu, Fenerbahçe yöneticisi Şekip Mosturoğlu’nun avukatına hitaben bir mütalaa (görüş) kaleme aldılar. Ve bu mütalaada (özetle) Emenike’nin F.Bahçe’ye transferinde bir transfer şikesinden bahsedilemeyeceğini ifade ettiler. Bu mütalaa şike davasının görüldüğü Ağır Ceza Mahkemesi'ne verildi.

Avukat Engin Tuzcuoğlu, mütalaa verdiği bir olayla ilgili karar verecek hakem haline geldi. Lehine mütalaa verdiği birini yargılayacak hakemin mütalaasının aksine hüküm vermesi pek mümkün değil.

Bu konuda çok detaya girmek istemiyorum. Avukat Engin Tuzcuoğlu'nun mütalaa verdiği, açıkça görüş belirttiği bir dosya ile ilgili yargılamaya katılması bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine aykırıdır. Tuzcuoğlu'nun hem TFF Tahkim Kurulu Talimatı hem de Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince şike ile ilgili davalarda hakemlikten çekilmesi gerekir.

Bazı hukukçular TFF Etik Kurulu, Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu'nda görev alan Spor Hukuku Enstitüsü üyelerinin istifa etmeleri gerektiğini iddia ediyorlar.

Bu görüşe katılmıyorum.

Spor Hukuku Enstitüsü Derneği'ne üyelik tek başına istifa sebebi olamaz. Bununla birlikte, medyada yorum yapan, çeşitli ortamlarda görüşünü açıklayan, sürecin içinde aktif rol alan hukukçuların şike ile ilgili yargılamaya katılmamaları gerekir.

TFF Tahkim Kurulu'nun bu akşam, en geç yarın akşam şike ile ilgili kararlarını açıklaması bekleniyor. Av. Engin Tuzcuoğlu başta olmak üzere, şike sürecinde aktif rol alan üyelerin karardaki imzaları bu kararların hukuka uygunluğunu sorgulatacak.

Anayasa'da Tahkim Kurulu kararlarına karşı yargı organlarına başvurulamayacağı öngörülmüş olsa bile, Tahkim Kurulu'nun şike ile ilgili kararları sadece kararı veren üyelerin niteliğinden yola çıkılarak kamu düzenine açık aykırılık sebebiyle devlet yargısına götürülmeye çalışılacaktır.

BJK'nin Men Edilmesinden Kim Sorumlu?



UEFA Temyiz kurulu, BJK ve Bursaspor’un UEFA kulüp lisans ve finansal fair play düzenlemelerine aykırılık gerekçesiyle Avrupa Kupaları’ndan men etti.

UEFA Temyiz Kurulu, BJK’yi beş sezon içinde iki yıl Avrupa Kupası organizasyonuna katılmaktan men etti. BJK’ye verilen iki yıl organizasyona katılmama cezasının ilk yılı hemen uygulanacak. BJK 2012-2012 sezonunda Avrupa Ligi’nde yer alamayacak. BJK’nin ikinci kupaya katılmama cezası ise beş yıl için ertelendi. UEFA Temyiz Kurulu ayrıca BJK’ye verilen 500.000 Avro para cezasını 200.000 Avro’a indirdi. BJK bu cezanın 100.000 Avro’luk bölümünü hemen ödeyecek. Kalan 100.000 Avro’luk ceza ise beş yıl için ertelendi. Bu gelişme Beşiktaş Futbol A.Ş. tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na iletildi.
UEFA Temyiz Kurulu, Bursaspor’u ise 4 sezon boyunca bir Avrupa Kupası’na katılmaktan men etti. Bursaspor’un 200.000 Avro’luk cezası ise 50.000 Avro’ya indirildi. Para cezası 4 yıl için ertelendi.
UEFA Temyiz Kurulu’nun bu iki kararı Türkiye’de şok etkisi yarattı. Oysa bu kararlar hiç de şok edici, şaşırtıcı değil.
Düzeltelim. BJK ile ilgili karar şaşırtıcı değil. Malumun ilanı oldu. Futbolla yakından ilgilenen herkes BJK’nin Avrupa kupalarından men edilmesi için gün sayıyordu.
Bursapor’a verilen ceza ise çok ağır. Bu kararın CAS tarafından bozulacağını düşünüyorum.
BJK’nin durumunu özellikle incelemek gerekiyor.
BJK’nin yeni başkanı Fikret Orman, evrakta sahtekarlık yapıldığını kabul etmişti. 500.000 Avro’luk cezayı ise başarı olarak yansıtmıştı. Medya da bu büyük “başarı”yı (!) alkışladı. Kimse “evrakta sahtekarlık”, “yanlış bilgi verme”, “kamunun yanıltılması” hakkında tartışmadı. Bu konuya dikkat çekilmedi. Spor medyası bu zaferden ötürü Fikret Orman'ı kutladı ve gündemi değiştirdi.
UEFA’ya tepki gösteren medya ve fanatiklere aşağıdaki konular hakkında düşünmelerini tavsiye ederim:
  • BJK yalan beyanda bulunmuştur. UEFA’nın kararından sonra Beşiktaş A.Ş. hisselerinin değerinde önemli düşüş saptanmıştır. Bu düşüşten BJK yönetimi sorumludur. Hissedarlar BJK’ye dava açabilirler. Yeni yönetim ise Yıldırım Demirören başta olmak üzere, eski yönetim kurulu üyelerine dava açmalı; savcılığa başvurmalıdır. SPK'nın yetkisi de göz ardı edilmemelidir. Fikret Orman yönetimi kulübün, hissedarların menfaati için bu hukuki yollara başvurmak zorundadır. Aksi halde görevi ihmal suçunu işlemiş olacaklar.
  • BJK’nin UEFA tarafından cezalandırılmasının baş mimarının Yıldırım Demirören ve ekibi olduğu tartışmasızdır. BJK, ilgili mevzuat ve BJK’nin tüzüğü uyarınca bu yöneticilere disiplin cezaları vermelidir. Hatta bu isimlerin kulüpten uzaklaştırılması tartışılmalıdır.
  • TFF Kulüp Lisans Kurulu gerekli incelemeyi yapmamış ya da yapmaktan kaçınmıştır. En kötü ihtimalle, rapordaki aksaklıkları tespit etmiş ancak görmezden gelmiştir. TFF Kulüp Lisans Kurulu üyeleri görevlerini ihmal etmişler ya da görevlerini kötüye kullanmışlardır. TFF yönetimi, Kulüp Lisans Kurulu üyelerinin hukuka aykırı fiillerinden sorumludur. Sonuç olarak, BJK’nin ceza almasında TFF’nin de sorumlu olduğu unutulmamalıdır.
  • TFF, BJK'nin 2012-2013 yılı lisansını almak için verdiği belgeleri kapsamlı biçimde yeniden incelemelidir. Bu dönem için verilen bilgilerin gerçeğe aykırı olduğunu tespit etmesi durumunda belgelerin düzeltilmesi için BJK'ye 30 gün süre tanımalı ve son çare olarak "transfer yasağı" cezası vermelidir.
TFF, yıllardan beri kulüp lisans sistemini ulusal ligler için uygulamamak için yoğun çaba harcadı. TFF, büyük kulüpleri korumak için yalana, sahtekarlığa boyun eğdi. Kulüplerin çoğunluğu finansal açıdan çökmüşken, federasyon gözlerini kapamayı tercih etti. Sonunda uluslararası yaptırımlar kapıya dayandı.
BJK’nin çöküşü yıllardır izleniyordu. Yaptırım uygulanması an meselesiydi. Şimdi Avrupa’dan yasaklanan bu kulüp ulusal ligde yarışmaya devam edecek.
Sırtını usulsüzlüğe ve devlet desteğine dayamış onlarca kulübün rekabeti sulandırdığı futbol ailesinin BJK’nin başına gelenlerden ders alacağına inanmıyorum. TFF ise büyük aktörleri korumak için Türk futbolunu kaosa sürüklemeyi bir yönetim biçimi, yönetim amacı haline getirdi.
BJK başkanı Fikret Orman, tükenmiş bir kulübe başkanlık yapmayı kabul etti. BJK’yi zor zamanlarında yalnız bırakmayan Fikret Orman’ı tebrik etmek gerekir. Ancak bu durum, kulübe karşı iyi niyetli yaklaşımda bulunulmasını sağlamaz; kulübe ceza verilmesini engellemez. Yönetimde devamlılık esastır. Sonra gelen yönetim, önceki yönetimin günahlarından da sorumlu olacaktır. Fikret Orman ve yönetimine düşen görev, önceki yönetimin peşine düşmek ve BJK’nin menfaatlerini korumaktır. Gerekirse köprüler atılmalı ve eski yöneticiler kulüpten uzaklaştırılmalıdır.
Hiçbir kulüp masum değil. Taraftarlar ise bu kulüplerin peşinde giderek keyfi yönetime, yayıncı kuruluş terörüne, mafyaya, şikeye dolaylı destek vermeye devam ediyorlar.
Kulüplerin yapısı iç temizliğe izin vermiyor. Kongre üyeleri kulübün çıkarlarını değil kişileri (başkanları) korumaya ant içmişler.
Taraftarlar artık gözlerini açmalılar. Kulüplerin ve TFF’nin ahbap-çavuş ilişkilerine karşı çıkmalılar. Kulüp yönetimlerinin oyuncağı, piyonu olmaya isyan etmelidirler. Bu isyanın ilk adımı ise tribünleri boş bırakmak; yayıncı kuruluşun dekoderlerini iade etmek olacak.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Aziz Yıldırım: "Fenerbahçe Türkiye Cumhuriyeti’dir"

Tutuklu Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda Ali Yıldırım aracılığıyla bir açıklama yaptı.

Açıklama aşağıdaki gibidir:

"Sayın Başkan, Değerli Fenerbahçe Kongre Üyeleri, Büyük Fenerbahçeliler,

Fenerbahçeliler için çok önemli ve anlamlı bir gündeyiz. Fenerbahçeliliğin yalnızca Fenerbahçe’nin geçmişine değil, geleceğine de sahip çıkmak olduğunu bilen sizlerin katkı ve katılımlarıyla bir araya gelmiş bulunmaktayız.

Böyle bir günde aranızda bulunamamaktan dolayı duyduğum üzüntü tarif edilemez. Ama şunu da hepimiz ve herkes çok iyi biliyor ki; bugün orada binlerce Aziz Yıldırım, Metris’te de milyonlarca Fenerbahçeli var.

3 Temmuz’dan bu yana yürütülen ve her aşaması her ayrıntısı planlanmış "Fenerbahçe operasyonu" artık tüm Türkiye’nin gözleri önünde tüm çıplaklığı ile durmaktadır. Herkes bilmektedir ki bu Fenerbahçe Operasyonu’dur. Ama unutulmamalıdır ki; bu operasyon sadece Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerin değil artık ülkenin bir sorunu ve açmazı haline gelmiştir.

Fenerbahçe’yi "böl, yönet" teorisiyle parçalayarak, istedikleri şekle sokmak isteyenler tarafından 3 Temmuz’dan çok önceleri düğmeye basılmış ve bu tehlikeli oyun başlatılmıştır. Fenerbahçe başkanının TFF Başkanı ile yaptığı 2 telefon görüşmesi gerekçe gösterilerek ortada bir "silahlı suç örgütü" olduğu iddiasıyla dinleme ve takıp başlatılmıştır. Ancak bu operasyonun düğmesine basanlar aslında oynanacak oyunun ne kadar hukuksuz ve gerekçesiz olacağının da ilk sinyallerini vermişlerdir. Hatta gözü dönmüş bu zihniyet o kadar ileri gidebilmiştir ki, bazı Fenerbahçeli yöneticiler hakkında alınan dinleme kararları henüz gerçekleşmemiş telefon konuşmalarına dayansa da, "hukuki delil" olarak dosyaya konulmuştur. Bunu yapanlar bu hukuksuzluktan dahi çekinmemişlerdir.

Yasadışı silahlı suç örgütü gibi tümüyle akıl dışı bir gerekçe ile oynanan bu ortaoyunu Nisan 2011’e kadar bu şekilde devam etmiş ve oyuncular Nisan 2011’de oyunun 2. perdesine geçmişlerdir. Bu, 6222 sayılı "şike" trajedyasıdır.

Fenerbahçe başkan ve yöneticilerini "silahlı suç örgütü" suçlamasıyla derdest edemeyeceklerini anlayanlar, TFF’deki kadrolu Fenerbahçe düşmanlarına sipariş ettikleri 6222 sayılı yasa ile kendilerine bir çıkar yol yarattıklarını zannetmişlerdir. Zira, 6222 sayılı yasa ile getirilen cezalar "silahlı suç örgütü" suçlamasından daha ağır olduğu için, birdenbire suç isnadı "şike ve teşvik" olarak değiştirilmiş ve 3 Temmuz’a kadar "silahlı suç örgütü" olan bizlerin, "şike ve teşvik" suçlamasıyla tutuklanması, yaratılan infialle tüm kamuoyuna bir linç kampanyası ile servis edilmiş ve Fenerbahçe başkanı ile yöneticileri tüm insan hakları ve hukuk dışı ihlallerın eşliğinde katledilmeye başlanmıştır.

Fenerbahçe başkanı ve yöneticilerini kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak adına ne gerekiyorsa yapılmış, dosyadaki gizlilik kararları açıkça ihlal edilerek, medyadaki tetikçiler aracılığıyla gün be gün, doz doz şırınga edilmiş ve maalesef bu oyunda, kendini Fenerbahçeli olarak nitelendiren bazı kişilere de başroller verilerek, operasyon Fenerbahçe taraftarının ve tüm Türkiye’nin şaşkın ve tedirgin bakışları altında süratle sonlandırılmaya çalışılmıştır.

Amaç, ne olup bittiği anlaşılmadan, gerçekler ortaya çıkmadan ve en önemlisi Büyük Fenerbahçe taraftarına enjekte edilen narkozun etkisi geçmeden Fenerbahçe’yi ele geçirmektir. Bu süreç,ilk karşı dıirenişin sinyalleri olan 6222 sayılı yasada yapılmak istenen değişikliğe kadar bu şekilde sürüp gitmiştir. Yasada yapılan değişiklığıi mecliste görüşüldüğü gün iddianamenin açıklanması ya da yasa değişikliğinin veto edildiği saatlerde iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiğinin meydan okurcasına kamuoyuna sunulması asla tesadüf değildir. Sayın Başbakan ve hükümetimiz başta olmak üzere mecliste yer alan tüm partilerimizin katılımıyla, her türlü dayatmaya rağmen yürürlüğe giren bu yasa değişikliği, aslında yapılanlara karşı verilen ilk toplumsal tepki olmuş ve bu operasyonu yapanlar 3 Temmuz’dan bu yana ilk defa yenilmişlerdir.

Ancak bu sefer de, yasanın "kişiye özel" olarak çıkartılan, Aziz Yıldırım ve Fenerbahçeli yöneticileri aklamak için sipariş edilmiş bir yasa olduğu söylentileri vakit geçirilmeden topluma empoze edilmeye başlanmıştır.

Ama ne tesadüftür ki Fenerbahçe yasası olarak adlandırılan bu yasadan bir tek Fenerbahçeliler yararlandırılmamış, kısacası operasyon tüm hızıyla kaldığı yerden devam ettirilmeye çalışılmıştır.

Sıra iddianamenin açıklanması, tüm dosyanın ve delillerin kamuoyunun bilgisine sunulmasına geldiğinde, artık süreç haklının yanında ilerlemeye başlamıştır. Zira iddianamenin tutarsızlığı, 19 maçta şike olduğu iddiaları, asılsız polis fezlekesinin traji-komik iddiaları tüm kamuoyu tarafından görülmüş, operasyon kendi kendini yok etmeye başlamış ve Fenerbahçe tüm haklılığı ve dik duruşuyla yeniden küllerinden doğmaya başlamıştır. Hatta, silahlı suç örgütünden suçlanarak alenen fişlenen bizlere karşı oynanan son oyunun yeni ismi de konulmuştur: "Haksız ve çıkar amaçlı suç örgütü".

Ancak bu sefer de, sahne sırası "Fenerbahçe Operasyonu" nun yardımcı aktörlerine gelmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümeti ve Başbakanını tehdit etmekten kaçınmayan, hakem atamaları yaparken yakalanan, Sivas’ta "balık", Karabük’te "profil" siparişi veren ve hatta, devletten aldıkları trilyonları, şike ve teşvik eylemlerinde kullanmadıklarını ortaya koyamayanlar, umutsuzca ortaya dökülmüşlerdir.

Şike ve teşviğin Türkiye’deki  ilk günden tohumlarını ekerken suçüstü yakalananlar, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne gitmemesi için ülke menfaatlerini dahi hiçe sayarak muhbirlik yaparken tespit edilenler, yasalarda suç tanımlamasının olmadığı tarihlerdeki eylemleri nedeniyle "dolandırıcılık" suçundan yargılanmayı "temiz" olarak yalanlarıyla örtmekten kaçınmayanlar, Türk sporuna siyaseti sokan ilk düşüncenin mimarları olmalarına rağmen Fenerbahçemize saldırmaya devam etmişlerdir.

Fenerbahçe başkanı ve yöneticilerinin, Fenerbahçe’den kaynaklanan yıkılmazlığı ve duruşu tüm bu çabaların sonuçsuz kalmasına neden olunca, oyunun aktörleri kendilerine yeni hedefler belirlemişlerdir. Bu hedefler, Aykut Kocaman yönetimindeki Fenerbahçeli cesur yürekler ve büyük Fenerbahçe taraftarıdır.

Vahşice uygulanan linç kampanyası önce sahalara inmiş, futbolcularımız sahada sindirilmeye çalışılmış, toplum önünde itibarsızlaştırılmak istenmiş, Aykut Kocamanımız gün aşırı açıkça siyasetin içine çekilmeye çalışılmış ve bunlar yapılırken "Güneydoğu" olayları benzetmesi gibi nitelendirilmeler bilerek ve kasten yapılarak, spor kamuoyu bölünmeye ve kaos yaratılmaya çabalanmış ve bunun faturası da bizlere yanı Fenerbahçemize kesilmeye çalışılmıştır.

Toplumsal kargaşa ve kaos umutlarını Fenerbahçe üzerinden gerçekleştirmeye çalışanlar asla muvaffak olamayacaklardır.
Fenerbahçe başkanı, yönetimi, taraftarı ve sporcularıyla beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin her değerini temsil eder ve hepsine sahip çıkar.

Unutulmamalıdır ki Fenerbahçe kendisine yönelik her türlü davranışına rağmen Türk polisidir.

Fenerbahçe kendisinin cezalandırılmasını isteyen Türk savcısıdır, Türk hakimidir.

Fenerbahçe, kendisini sıkça eleştirse de Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve Fenerbahçeli başbakanıdır.

Fenerbahçe, türlü gayrı hukuki girişimlerine rağmen ezeli ve ebedi dostları Beşiktaş’tır, Galatasaray’dır ve diğer kulüplerdir.

Kısacası, Fenerbahçe Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Ve Fenerbahçe Spor Kulübü sahip olduğu tüm bu değerlerini, hiç kimseye teslim etmeme kararlılığındadır.

Bu noktada bu kararlılığın asıl mimarı ve uygulayıcısı olan, camiasına her zaman destek olduğunu gösteren siz değerli kongre üyelerine, yüksek divan kurulu üyelerine, Fenerbahçe’sini dilinden düşürmeyen tüm taraftarlarımıza, Fenerbahçemiz için ter döken sporcularımıza, kulübümüz için çalışan emekçilerimize huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Ayrıca uzun süre benimle birlikte görev yapan ancak bu kongrede aday olmayan yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımıza da bu zor süreçte Fenerbahçemiz için yaptıkları hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum.

Yönetimde yer alacak olan arkadaşlarımızın da başarılı bir dönem geçirmelerini temenni ediyorum.

Bu kongrenin kulübümüze hayırlı uğurlu olmasını diliyor saygı ve selamlarımı sunuyorum…
AZİZ YILDIRIM

18 Mayıs 2012 Cuma

Sporda Şiddet, Fanatizm, Holiganlık "Eğrisi Doğrusu" Programında Tartışıldı

Sporda şiddet, fanatizm, holiganlık Taha Akyol'un sunduğu "Eğrisi Doğrusu" programında tartışıldı

Yayın tarihi: 18.05.2012

Konuklar:
Dünya Spor Yazarları Birliği Başkan Vekili Esat Yılmaer,
Psikiyatr Prof. Dr. Tarık Yılmaz



Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.

10 Mayıs 2012 Perşembe

İzmir İl Spor Güvenlik Kurulu'ndan Şampiyonluk Kutlamalarına Engel


İzmir İl Spor Güvenlik Kurulu, TFF 1. Lig'de Karşıyaka'nın alt lige düşmesi halinde, aynı gün belirlenecek Süper Lig şampiyonunun taraftarlarının ilçedeki kutlamalarına ''tahrik'' olabileceği gerekçesiyle izin verilmemesini kararlaştırdı.

Kurul, hafta sonu oynanacak maçlarda alınacak önlemleri görüşmek üzere İzmir Valiliği'nde toplantı yaptı. Alınan kararlarla ilgili yapılan yazılı açıklamada, liglerin sonuna gelinmesi, rekabetin artması ve taraftarlar arasında husumet nedeniyle çeşitli şehirlerde sporda şiddetin artış gösterdiğinin gözlendiği bildirildi.

Tüm bu nedenlerden dolayı TFF 1. Lig'de 12 Mayıs Cumartesi günü yapılacak Karşıyaka-Gaziantep Büyükşehir Belediyespor maçıyla ilgili ek tedbirler alındığı kaydedildi. Karşılaşmanın, Karşıyaka için çok önemli olduğu, alınabilecek olumsuz sonucun bir alt kümeye düşmeye yol açabileceği belirtilen açıklamada, bu durumun gerçekleşmesi halinde alınacak tedbirler şöyle sıralandı: 


''Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonucunda Spor Toto Süper Lig şampiyonunun belirleneceği ve Karşıyaka ilçesinde şampiyon kulüp taraftarlarınca birtakım kutlamalar yapılacağı düşünülmektedir. Kutlamalar yapılması Karşıyaka Spor Kulübü taraftarlarınca tahrik edici davranış kabul edilerek, istenmeyen olayların yaşanılacağı düşünüldüğünden, Karşıyaka ilçesinde konvoy yapılmasına ve kutlamalara izin verilmemesine, kutlamanın bu ilçe sınırları dışında yapılması yönünde gerekli tedbirlerin alınmasına,

Müsabaka sonrası taraftarların dağılım güzergahlarında, Karşıyaka ilçesinde ve Karşıyaka Spor Kulübü tesislerinde üst düzeyde tedbirler alınmasına,

Diğer takım taraftarlarının Karşıyaka Spor Kulübünün olumsuz durumunu kutlamak amacıyla kalabalık ve konvoy oluşturmalarına izin verilmemesine,

Karşıyaka taraftarlarının müsabakaya yoğun ilgi göstereceğinden, seyircinin can güvenliğini tehdit eden izdihamlara neden olmaması için kapalı tribün bilet satışının 2 bin 200 kişi ile sınırlandırılmasına,

Tedbirlere aykırı hareket eden kişiler hakkında 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun çerçevesinde işlem yapılmasına karar verilmiştir.''

Açıklamada ayrıca Altay-Turgutluspor takımları arasında oynanacak maçla ilgili de taraftar ilgisinin yoğun olacağı düşünüldüğünden, üst düzey emniyet tedbirleri alınmasının karara bağlandığı bildirildi.

TFF Tahkim Kurulu, Bucaspor'un İtirazını Reddetti

BucasporFutbol Disiplin Talimatının 58.maddesinde değişiklik yapılmasına ve 105.maddenin eklenmesine dair düzenlemenin, TFF Kanununa ve Statüsüne, UEFA ve FIFA düzenlemelerine aykırı olduğu iddiasıyla ilgili hükümlerin iptali için TFF Tahkim Kurulu'na başvurmuştu.


Tahkim Kurulu, Bucaspor'un başvurusunu reddetti. Kurul, TFF Yönetim Kurulu'nca 5894 sayılı TFF Kanunu'nun 3. maddesi ve TFF Statüsü'nün 35/i maddesi uyarınca münhasıran sahip olduğu düzenleme yapma yetkisi uyarınca Futbol Disiplin Talimatının 58.maddesinde değişiklik yapılmasına ve 105.maddenin eklenmesine dair düzenlemenin, TFF Kanununa ve Statüsüne, UEFA ve FIFA düzenlemelerine aykırı olmadığına karar verdi.


Futbol Disiplin Talimatı'nın 58. maddesinde değişiklik yapılmasına ve 105.maddenin eklenmesine dair düzenlemenin, UEFA ve FIFA düzenlemelerine aykırı olduğunu gerekçeleriyle açıklamıştım. O yazıyı hatırlatmak isterim:  http://sporvehukuk.blogspot.com/2012/05/tff-tahkim-kurulu-disiplin-talimatnn-58.html

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Etik Kurulu’na Göre Etik İhlaller

Önceki yazımda “müsabaka sonucunu etkileme”, “müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüs” olarak kabul edilebilecek ancak Etik Kurulu’nun sadece “etik ihlal” değerlendirdiği fiilleri paylaşmıştım.


Bu yazıda ise herhangi bir ayırım yapmadan Etik Kurulu’nun “etik ihlal” olarak nitelendirdiği bütün fiilleri aktaracağım.

21.02.2011 tarihli Manisaspor - Trabzonspor Müsabakası 
İkinci rapor:
  • Trabzonspor'un şike yapacağı söylentilerine engel olmak amacı ile olsa da Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinin maç öncesinde Manisaspor yetkililerini ziyaret etmesi Etik Kurul talimatlarına aykırılık olarak değerlendirilebilir.
  • Aziz Yıldırım'ın, maç öncesi bir başka takım aleyhine veya kendi takımı lehine görüşme gerçekleştirilmesi talimatı verme fiilinin Etik Kurul Talimatı'na aykırılık oluşturup oluşturmadığı bakımından Etik Kurul'a sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • Serkan Acar'ın, maç öncesi bir başka takım aleyhine veya kendi takımı lehine görüşme yapmasının Etik Kurul Talimatı'na aykırılık oluşturup oluşturmadığı bakımından Etik Kurul'a sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • Hikmet Karaman'ın, maç öncesi bir başka takım aleyhine görüşmeyi kabul etmesi ve bu durumdan TFF yetkili birimlerini haberdar etmemesinin Etik Kurul Talimatı'na aykırılık oluşturup oluşturmadığı bakımından Etik Kurul'a sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun, maç öncesi bir başka takım aleyhine veya kendi takımı lehine görüşme gerçekleştirilmesi talimatı verme fiilinin Etik Kurul Talimatı'na aykırılık oluşturup oluşturmadığı bakımından Etik Kurul'a sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • Cemil Turhan'ın maç öncesi bir başka takım aleyhine veya kendi takımı lehine görüşme yapmasının Etik Kurul Talimatı'na aykırılık oluşturup oluşturmadığı bakımından Etik Kurul'a sevk edilmesinin uygun olacağı... 
07.03.2011 tarihli Gençlerbirliği - Fenerbahçe Müsabakası 
İkinci rapor:
Mehmet Şen'in, şike teşebbüsünden haberdar olmasına rağmen bunu TFF'ye bildirmemesinin Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık bakımından incelenmek üzere Etik Kurulu'na şevkinin doğru olacağı; 
18.03.2011 tarihli Galatasaray-Fenerbahçe Futbol Müsabakası
Birinci Rapor:
  • Alaeddin Yıldırım'ın şike veya şike teşebbüsü niteliğinde herhangi bir fiilinin olmadığı, ancak Galatasaray takım kadrosunu öğrenmeye çalışması ve İlhan Yüksel Ekşioğlu'na Fenerbahçe'yi ilgilendiren diğer müsabakaları halletmeleri telkininde bulunması nedeniyle Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun şike veya şike teşebbüsü niteliğinde herhangi bir fiilinin olmadığı, ancak şike isteği nedeniyle Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • Doğan Ercan'ın şike veya şike teşebbüsü niteliğinde herhangi bir fiilinin olmadığı, ancak kendisine bağlı futbolcudan öğrenmiş olduğu takım kadrosunu rakip takım yöneticisine bildirmesi nedeniyle Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • Barış Özbek'in şike veya şike teşebbüsü niteliğinde herhangi bir fiilinin olmadığı, ancak gerek kendi takımı aleyhine kullanmış olduğu ifadeler ve gerekse de takım kadrosunu üçüncü kişilere sızdırması nedeniyle Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı;
İkinci Rapor:
  • Alaeddin Yıldırım ile İlhan Yüksel Ekşioğlu arasındaki 1984 sayılı İletişim Tespit Tutanağı, şike faaliyeti içinde bulunulup bulunulmadığı hususunda kanaat oluşturmaya yeterli delil oluşturmamakla birlikte,
 Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticisi İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun "Kopacak abi sen bu hafta sen bu haftayı hallet de" ifadesi Alaeddin Yıldırım'ın şike girişiminde bulunması yolunda bir istek; 

Yine Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticisi olan Alaeddin Yıldırım'ın "Ben halledeceğim de esas siz halledin abi başka tarafı (...)" şeklindeki ifadesi ise İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun aynı hafta yapılacak olan Gençlerbirliği - Trabzonspor maçında teşvik primi girişiminde bulunulması yolunda bir istek olarak yorumlanabilecek niteliktedir.
Alaeddin Yıldırım'ın Galatasaray - Fenerbahçe müsabakasında şike girişiminde bulunduğu yolunda herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Kurulumuz Gençlerbirliği - Trabzonspor müsabakasına ilişkin olarak da İlhan Yüksel Ekşioğlu bakımından teşvik primi eyleminin bulunmadığı kanaatine ulaşmıştır. 

Ancak, Alaeddin Yıldırım ile İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun, bu ifadelerinin Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesi uygun olacaktır.
Alaeddin Yıldırım'ın samimi olduğu lisanssız futbolcu temsilcisi Doğan Ercan aracılığıyla Galatasaraylı futbolcu Barış Özbek'ten Galatasaray'ın söz konusu müsabakaya çıkaracağı takım kadrosunu öğrendiği anlaşılmaktadır. 
Alaeddin Yıldırım ile Doğan Ercan'ın, bu davranışlarının Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesi uygun olacaktır. 
  • Müsabaka kadrosunda yer almayan Galatasaray oyuncusu Barış Özbek, Doğan Ercan'la yapmış olduğu telefon konuşmalarında, "Fenerbahçe inşallah kazanır", kendi lisanslı oyuncusu olduğu Galatasaray Takımı için "s.ktirsin gitsinler" şeklindeki ifadeler kullanmış, kendi sağ kanatlarının zayıflığını vurgulayarak rakip takımın bu bölgeden hücum etmesini önererek kendi takımı aleyhine taktiksel tavsiyede bulunmuş ve müsabaka öncesi kendi takımının kadrosunu üçüncü kişiye aktarmıştır.
Barış Özbek Doğan'ın, bu ifadeleri ve davranışlarının Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesi uygun olacaktır.
09.04.2011 tarihli Eskişehirspor - Fenerbahçe Müsabakası 
İkinci rapor:
  • Müsabakadan iki gün önce Fenerbahçe kongre üyesi Ali Kıratlı'nın, Eskişehirspor Teknik Direktörü ile temas etmesinin Etik Kurul Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere ilgilinin kurulumuza sevki uygun olacaktır. 
01.05.2011 tarihli Fenerbahçe - İstanbul Büyükşehir Belediyespor Müsabakası
İkinci rapor:
  • İbrahim Akın'ın rakip takımın kadrosunu öğrenmeye çalışma çabasına yardımcı olduğu  yolundaki itirafı sebebiyle de Etik Kurul Talimatına aykırılık yönünden üzere kurulumuza  şevkinin uygun olacağı değerlendirilmiştir. 
15.05.2011 tarihli Fenerbahçe - MKE Ankaragücü Müsabakası 
Birinci rapor:
  • Turgut Doğan Şahin'in şike teşebbüsünü bildirmemesi nedeniyle Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • Uğur Uçar’ın şike teşebbüsünü bildirmemesi nedeniyle Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı;
  • Ekrem Okumuş'un müsabakaya ilişkin psikolojik baskı yapması nedeniyle Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı; 
İkinci rapor:
  • Turgut Doğan Şahin'in somut olayla ilgisinin bulunmadığı;
  • Uğur Uçar'ın somut olayla ilgisinin bulunmadığı; 
  • Ekrem Okumuş'un somut olayla ilgisinin bulunmadığı; 
22.05.2011 tarihli Sivasspor - Fenerbahçe Müsabakası
Birinci rapor:
  • Ahmet Çelebi'nin şike yaptığı; aynca yöneticisi olduğu Sivasspor'un sahaya çıkacak ilk onbirini üçüncü kişilere açıklamasının Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevkedilmesinin yerinde olacağı; 
  • Cemil Turhan'ın, şike yapıldığını bilmesine rağmen bunu Türkiye Futbol Federasyonu'na bildirmemiş olması nedeniyle Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevkedilmesinin yerinde olacağı; 
İkinci rapor:
  • Ahmet Çelebi hakkında kanaat oluşturmaya yetecek kanıt bulunmadığı;ancak yöneticisi olduğu Sivasspor'un sahaya çıkacak ilk onbirini üçüncü kişilere açıklamasının Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevkedilmesinin yerinde olacağı; 
  • Mehmet Yıldız hakkında kanaat oluşturmaya yetecek kanıtın bulunmadığı; ancak öğrenmiş olduğu teşvik primi eylemini TFF'ye bildirmemiş olması nedeniyle Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevkedilmesinin yerinde olacağı; 
TFF Etik Kurulu, 22.05.2011 tarihli Sivasspor-Fenerbahçe maçı ile ilgili ikinci raporunda Cemil Turhan ile ilgili bir tespitte bulunmadı. 
11.05.2011 tarihli
Beşiktaş JK - İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü Müsabakası
(Ziraat Bankası Kupası Final Maçı) 
Birinci ve ikinci raporda aynı tespitler yer almaktadır:
  • İbrahim Akın'ın şike yapmadığı; ancak menajerinden almış olduğu şike teklifini gizlemiş olması nedeniyle Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı; 
  • İskender Alın'ın şike yapmadığı, ancak menajerinden almış olduğu şike teklifini gizlemiş olması nedeniyle Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı (...)

TFF Etik Kurulu'na Göre Şike Olmayan Fiiller

Kamuoyu müsabaka sonucunu etkileme ve teşvik primi fiillerinin var olup olmadığını PFDK kararları üzerinden tartışırken; Etik Kurulu raporlarındaki detayları gözden kaçırmamalı!

Etik Kurulu, "müsabakanın sonucunu etkileme", "müsabakanın sonucunu etkilemeye teşebbüs", "azmettirme" olarak nitelendirilebilecek birçok fiili sadece etik ihlal olarak kabul etti.

Etik Kurulu'na sevk talebine konu fiiller şöyle:

- "Aziz Yıldırım'ın 21.02.2011 tarihli Manisaspor - Trabzonspor müsabakasında maç öncesi bir başka takım aleyhine veya kendi takımı lehine görüşme gerçekleştirilmesi talimatı verme fiilinin Etik Kurul Talimatı'na aykırılık oluşturup oluşturmadığı bakımından Etik Kurul'a sevk edilmesinin uygun olacağı";

- "İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun 18.03.2011 Tarihli Galatasaray-Fenerbahçe müsabakasında şike veya şike teşebbüsü niteliğinde herhangi bir fiilinin olmadığı, ancak şike isteği nedeniyle Etik Kurulu Talimatı'na aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı";

- "Cemil Turhan'ın 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor maçı öncesi bir başka takım aleyhine veya kendi takımı lehine görüşme yapmasının Etik Kurul Talimatı'na aykırılık oluşturup oluşturmadığı bakımından Etik Kurul'a sevk edilmesinin uygun olacağı";

- "Ahmet Çelebi'nin 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe maçından önce  yöneticisi olduğu Sivasspor'un sahaya çıkacak ilk onbirini üçüncü kişilere açıklamasının Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevkedilmesinin yerinde olacağı";

- "Serkan Acar'ın 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor maçından önce bir başka takım aleyhine veya kendi takımı lehine görüşme yapmasının Etik Kurul Talimatı'na aykırılık oluşturup oluşturmadığı bakımından Etik Kurul'a sevk edilmesinin uygun olacağı";

- "Barış Özbek'in 18.03.2011 günü oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçından önce takım kadrosunu üçüncü kişilere sızdırması nedeniyle Etik Kurulu Talimatına aykırılık yönünden değerlendirilmek üzere Kurulumuza sevk edilmesinin uygun olacağı (...)"

Görüldüğü üzere, Etik Kurulu "müsabaka sonucunu etkileme", "etkilemeye teşebbüs", "azmettirme" olarak kabul edilebilecek fiilleri sadece etik ihlal olarak nitelendirdi. Kamuoyu, Etik Kurulu'nun bu kararlarını tartışmalıdır.


PFDK'nın Azınlık Üyeleri "Şekip Mosturoğlu" Kararı'nın Gerekçelerini Paylaşmalıdır

Taraf gazetesi, TFF Etik Kurulu'nun şike skandalı ile ilgili iki raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Bu raporlar çelişkilerle dolu. Hatta raporda delillerin göz ardı edildiği, saklandığı iddia ediliyor.

İki rapor arasında kabul edilemez çelişkiler var. İkinci raporun kendi içinde çelişik ifadeler de göze çarpıyor. En şaşırtıcı durum ise, PFDK kararlarının iki raporla uyumsuz olması...

Detayları sonra yazacağım. Şimdilik bir örnek vereyim.

PFDK, oyçokluğu ile, Fenerbahçe asbaşkanı Şekip Mosturoğlu'nun 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor -Fenerbahçe maçında müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı ceza tayinine yer olmadığına karar verdi. Tekrarlayım, bu karar oyçokluğu ile alındı.

Oysa TFF Etik Kurulu, ilk raporunda bu maça ilişkin olarak, Mosturoğlu hakkında kanaat oluşturmaya yetecek delil bulunmadığını; ikinci raporunda ise Mosturoğlu'nun bu maçta şike fiilini işlemediği veya buna teşebbüs etmediğini kabul etmişti.

Bu durumda PFDK'ya sormak gerekir. Etik Kurulu raporlarında önce yeterli delil bulunmadığına, ardından deliller ışığında şike fiilinin işlenmediğine veya buna teşebbüs edilmediğine işaret edilmesine rağmen, PFDK'nın azınlık üyeleri hangi gerekçelerle Mosturoğlu'nun müsabaka sonucunu etkilediğini ileri sürdüler?


Turkey wants Fair Play! / Türkiye Temiz Futbol İstiyor!

Sosyal medyada binlerce temiz futbol sevdalısı tarafından paylaşılan videoyu hiçbir yorum yapmadan yayınlıyorum.


Bakalım ulusal medya bu videoyu yayınlayacak mı!

Gaziantepspor Yöneticileri Hakkında Ağır iddianame

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl ile 7 yönetici hakkında hazırladığı, 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da kabul edilen iddianamenin detayları ortaya çıkmaya başladı.

TRTSPOR'un Internet sitesinde yayınlanan haber aşağıdaki gibidir:

"SUÇLAR: Bankayı aracı kılmak suretiyle şirket yöneticisi sıfatıyla dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, kurulan suç örgütüne üye olmak, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak, sahte özel belgeyi bilerek kullanmak.

SUÇ TARİHİ: 2007 İLA 2011 YILLARI

SUÇ YERİ: GAZİANTEP

SEVK MADDESİ: 1-Suç işlemek amacıyla örgüt kuran şüpheli İbrahim Halil Kızıl ve aynı suç örgütünde örgüt yöneticisi olarak faaliyette bulunan şüpheliler Mehmet Salih Kızıl, Sabri Hamamcı, Tahir Tığrak, İbrahim Halil Güvenç, Emin Tığrak, Celal Tığrak, Mustafa Kızıl ve Süreyya Aksu hakkında Suç Örgütü Faaliyeti Kapsamında Gerçekleştirilen Eylemler nedeni ile (TCK 158/1-f-h ve 53/1 13 kez ayrı ayrı), (TCK155/2 ve 53/1 maddeleri 21 kez ayrı ayrı), (TCK 207/2 ve 53/1 maddeleri 3’er kez, futbolcu ücret ödemelerine ilişkin makbuzlardaki tahrifat nedeniyle), (207/2, 43/1 ve 53/1 dokuz şüpheli için sekizer kez) ile (TCK 220/1 ve 53/1 maddeleri

2- Şüpheliler Mehmet Hanifi Kesici, Sefa Kavakoğlu, Doğan ve Mahmut Kesici, Abdullah Gilgil, Hüseyin Doğan, Hasan Koçan, Mesut ve Emrah Söylemez hakkında, TCK’nın (158/1.f,h ve 53/1), (220/2 ve 53/1) ve (207/2,43/1 ve 53/1 maddeleri, şüpheli M. Hanifi Kesici için dörder, Doğan ve Mahmut Kesici için ikişer, Abdullah Gilgil, Hasan Koçan, Hüseyin Doğan, Sefa Kavakoğlu, Emrah ve Mesut Söylemez için birer kez)

3- Şüpheliler Vedat Diler, Mehmet Sait Ercan, Cuma Çınar, Burhan Büyükkömürcü, Arif Çelik, Ali Nejat Bacaksız ve Adnan Dede Güçlü hakkında (TCK’nın 155/2, 53/1) ve (TCK 220/1 ve 53 maddeleri)

4- Şüpheliler Hanifi ve Mustafa Tığrak, Şükrü Ahmet ve Abdurrahman Bayındır, Nazmi Çakır, Selami Ateş ve Aziz Şimşek hakkında (TCK’nın 220/2 ve 53/1) ile (158/1,f,h ve 53/1 maddeleri şüphelilerden Hanifi ve Mustafa Tığrak için 9’ar kez, Şükrü Bayındır ve Nazmi Çakır için 7’şer kez, diğer şüpheliler Abdurrahman ve Ahmet Bayındır, Aziz Şimşek ve Selami Ateş için 2’şer kez)

5- Şüpheliler Tamer Çalışkan, Ahmet Karapınar, Mehmet Raşit Çakır ve İlhami Şimşek hakkında (TCK’nın 220/2 ve 53/1) maddelerinin yanı sıra (TCK’nın 158/1,f,h ve 53/1, 155/2 ve 53/1 maddeleri, şüphelilerden Tamer Çalışkan için 11 kez,Ahmet Karapınar için 6 kez, Ahmet Raşit Çakır ve İlhami Şimşek için 2’şer kez uygulanmak üzere Şüphelilerin CEZALANDIRILMALARINA ve haklarında Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanmasına)

DELİLLER: Şüpheli savunmaları, bilirkişi raporu, emanet makbuzu, bankalardan gelen cevabi yazılar, yirmi klasörden oluşan soruşturma evrakı şüphelilere ait nüfus, sabıka kaydı ve tüm dosya kapsamı

SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ

İhbarcı Abdullah Sabri Kocaman tarafından Başsavcılığımıza sunulan 06/10/2011 havale tarihli ihbar dilekçesinde özet olarak; Gaziantepspor Kulübünde usulsüzlükler ve yasa dışı uygulamaların olduğunu, Kulüp Başkanı İbrahim Halil Kızıl’ın sahibi olduğu Kızıl Şirketler Grubuyla Gaziantepspor Kulübü arasındaki nakit akışları ve beraberinde yapılan yasa dışı uygulamaların olduğu, Gaziantepspor Kulübü üzerinden kredi kullanıldığını ve bu kredilerin Kızıl Şirketler Grubunun kullanıldığını ve faizlerinin Gaziantepspor Kulübüne ödettirildiğini, Kulübün gelir ve giderlerinin banka üzerinden yapılması gerekirken şahsi hesaplar üzerinden yapıldığını, bazı futbolcu transferlerinde elde edilen bonservis bedellerinin kayıtlarda görülmediğini, İbrahim Halil Kızıl ile kardeşleri Mehmet Kızıl ve Mustafa Kızıl'ın şahsi harcamalarının kulüp kasasından karşılandığını, kulüp bilançolarının incelendiğinde kira ödemeleri adı altında kulübün paralarının başka kaynaklara aktarıldığın, kulüp kayıtlarında işçi kayıtları ile SGK’ya yapılan beyanların farklı olduğunu ve ödemelerin eksik olduğunu, kongrelerde üye üstünlüğü elinde bulundurmak isteyen yönetim kulüple hiçbir ilgisi olmayan kişileri üye yaptığını iddia ederek belirtilen hususların araştırılması talebinde bulunulmuştur.

Söz konusu ihbarda belirtilen hususların mevcudiyeti konusunda yapılan ön araştırmada; soruşturma konuları ile ilgili olarak bilgi sahibi oldukları anlaşılan Bülent Mamatoğlu, Sermet Atay ve Hanifi Yılmaz’ın kolluk tarafından beyanlarına başvurulmuş, tanıklar alınan ifadelerinde aşağıdaki gibi beyanda bulunmuşlardır.

TANIK BÜLENT MAMATOĞLU'NUN İFADESİ

Tanık Bülent MAMATOĞLU’nun alınan ifadesinde; “Ben 1994 yılından 2007 yılına kadar Gaziantepspor Kulübünde başkanvekili asbaşkan gibi değişik görevlerde bulundum. 2007 yılına kadar Kulüp de herhangi bir sorun yaşanmıyordu. Ancak daha önce Kulüp de yöneticilik yapan İbrahim Halik Kızıl 2006  yılı ocak ayı içerisinde kulübün başkanlığına seçildi. Bu dönem içersinde kulübün gelirleri üzerinde eski yönetici Asım ATMAZ ve Denizbank’ın 5.000.000 TL değerinde temlikleri vardı. Kulübün tüm gelirleri buraya gidiyordu. İbrahim Halil KIZIL’ında bu giderleri karşılayacak kadar parası yoktu. İbrahim KIZIL kulüp başkanlığına ilk seçildiğinde 820.000 TL’yi cebinden vererek futbolcuların birikmiş parasını ödedi daha sonra kulübe para gerektiğinde sağdan soldan borç alarak bu para kendi parasıymış gibi kulübe getiriyordu. Biz temlikten kurtulmak için Gaziantepspor  adına Nizip İlçesinde bilinen hesapları dışında yeni bir hesap açtık. Bu dönemde ben başkanvekili ve asbaşkan olarak görev yapıyordum. Bu hesaba gelen parayı haciz konmasın diye hemen çekerdik. Kulüp muhasebecisi Mehmet BİLGİÇ ile kızıl grubun muhasebecisi Nevzat BAŞARAN bu parayı birlikte çekiyorlardı. Daha sonra kulübün masrafları bu paralardan karşılanıyordu. Ancak daha sonra bu masrafları sanki kızıl grup yapıyormuş gibi deftere işlemeye çalıştılar. Yani Gaziantepspor Kulübünü Kızıl Grup’a borçlu hale getirmek istediler. Bu paranın ne kadar harcandığı ne kadarının kaldığı ile ilgili olarak herhangi bir kayıt tutulmuyor ve bizim haberimiz olmuyordu. Bu hesaplar ile İbrahim KIZIL’ın inisiyatifinde Nevzat BAŞARAN ve Tahir TIĞRAK ile Mehmet BİLGİÇ ilgileniyordu. Yukarıda da izah ettiğim gibi kulübün Nizip İlçesi Vakıflar Bankası şubesine gelen paraları sanki Kızıl Grup’un parasıymış ve Kızıl Grup Gaziantepspor’un ihtiyaçlarını karşılıyormuş gibi işlem yapılıyordu. Biz buna itiraz edince bizimle kavga ettiler ve bizi istifaya zorladılar. Bunun üzerine 2007 yılı mayıs haziran aylarında ben Sermet ATAY, Hanefi YILMAZ ve daha sonra Yusuf KAPLAN ile Ali SEZGİN istifa ettiler. Kulüpteki bu usulsüzlükler İbrahim KIZIL, Mehmet KIZIL, Mustafa KIZIL, Mehmet BİLGİÇ belli bir dönemde de Nevzat BAŞARAN tarafından yapılmış olduğu kanaatindeyim. Ancak Nevzat BAŞARAN bu duruma dayanamayıp  daha sonra istifa etti. Ayrıca Mustafa KIZIL, Mehmet KIZIL ve İbrahim Halil KIZIL tüm seyahatlerini, otel masraflarını uçak masraflarını kulüpten karşılamaktadır.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

SERMET ATAY'IN İFADESİ

Tanık Sermet ATAY’ın alınan ifadesinde; “Ben şuan Gaziantep barosuna bağlı serbest avukatlık yapmaktayım. Gaziantepspor’da Genel Kurul delegesiyim. 2005 yılında Celal Doğan döneminde yapılan kurultayda Gaziantepspor yönetim kuruluna seçildim. Şimdi başkan olan İbrahim Halil KIZIL benim gibi yönetim kurulu üyesi idi. Celal DOĞAN istifa edince Gaziantepspor Kulübümüz kurultaya giderek yeni başkanını seçti. İbrahim Halil KIZIL böylece başkan seçildi. Bu dönemde kulübün bankalara ve Muzaffer ATMAZ isimli şahsa 4-5 trilyon borcu vardı. 2006 yılında kulübün ekonomik açıdan zor durumda olmasında dolayı şehrin önde gelenleri İbrahim Halil KIZIL’da dahil olmak üzere kulübe maddi yardımda bulundular. 2006-2007 yılı sezon sonunda mali genel kurul yapıldı. Kulübü tahminen 5 trilyon borçla devralmıştık. Yine bu civarda bir borç ile kulübü devrettik. Kulüp ekonomik açıdan ihtiyaçlarını karşılamakta idi. Kulübün gelirleri Futbol Federasyonundan, reklamlardan, Spor Toto genel müdürlüğünden, digitürk’ten gelen paralardan oluşmakta idi. İbrahim Halil Kızıl bu paraların şahısların adlarına gönderilmesini sağlıyordu. Özellikle kulüp muhasebecisi Mehmet BİLGİÇ ile kızıl grubun muhasebecisi olan soyadını bilmediğim Nevzat isimli şahısların adlarına gönderilmekte idi. Bu şahısların banka hesapları incelendiğinde veya Futbol Federasyonundan Gaziantepspor’a gönderilen paraların nasıl gönderildiği sorulduğunda durum ortaya çıkacaktır. İbrahim Halil KIZIL’ın kendisinin adamları adına gönderttiği bu paraları Gaziantepspor’a aktarırken sanki bu paralar Kızıl Grup tarafından Gaziantep’e borç verilmiş gibi gösterilerek Gaziantepspor’un borcunu şişiriyordu. Hatırladığım kadarı ile 2007/2008 yılları arasında ben genel sekreter iken yönetim kurulu toplantısında kulübün gelirlerine 5 milyon lira Kızıl Grup lehine temlik koymak istedi. Ben Bülent MAMATAOĞLU, Hanefi YILMAZ, Yusuf KAPLAN ve Mustafa BAYER bu karara karşı çıktık, kararı aldırmadık. Bu yönetim kurulu toplantısından yaklaşık bir iki hafta sonra bu arkadaşlarla birlikte basın toplantısı düzenleyerek İbrahim Halil KIZIL’ın kulübü çıkarları doğrultusunda kullandığı, Kızıl Grup ile Gaziantespor’un hesaplarının karıştırıldığını söyledik ve istifa ettik. İbrahim KIZIL yine yönetimde etkin hale gelmek ve başkanlığını devam ettirmek için Kızıl Grup çalışanlarını ve Suruç’tan 300-400 kişiyi Gaziantepspor’a üye yaparak karşısına rakip çıkmasını engelledi. Biz istifa ettikten sonra İbrahim KIZIL kardeşi olan Mehmet KIZIL’ı ikinci başkan yaptı. Kızıl Grup’un yeminli mali müşaviri olan Sabri HAMAMCI’yı kulüp muhasibi yaptı ve bu şahıs Kızıl Grup ile Gaziantepspor’un muhasebesini aynı kişiye tutturdu…” şeklinde beyan etmiştir.

HANİFİ YILMAZ'IN İFADESİ

Tanık Hanifi YILMAZ’ın alınan ifadesinde; “Daha önceki yıllarda bir sezon Gaziantespor yönetim kurulu üyesi olarak görev aldım. Görev aldığım zamanda kulüp başkanı İbrahim Halil KIZIL idi. Ben yönetimde bulunduğum sıralarda kulübün normal faaliyetleri devam ettiği sırada bir gün beni olağanüstü toplantıya çağırdılar. Kulüp başkanı İbrahim Halil KIZIL toplantıda kendisinin kulüpten alacağı olduğunu bu alacağı ile ilgili olarak kulübün mal varlığına temlik koyacağını söyledi. Ben bu duruma itiraz ederek kulübün gelir ve giderlerinin getirilmesini alacağın neden kaynaklandığını öğrenmek istedik. Benim bu çıkışım üzerine toplantı iptal edildi. Bu kararı aldırmadık. Sezon sonunda ben yönetim kurulundan istifa ettim. Çünkü kulüp başkanı ile anlaşamadık büyük çoğunluk onun tarafını tuttuğu için istifa ettim. Sonuç olarak kulüpte bir sezon görev aldım. Kulüpten ayrıldıktan sonra kulüple bir irtibatım kalmadı” şeklinde beyanda bulunmuştur.

KULÜPTE VE KIZIL ŞİRKETTE YAPILAN ARAMALAR

Yine Abdullah Sabri Kocaman tarafından ihbarın doğruluğu araştırılmak üzere; suç delillerine ulaşmak amacıyla Gaziantep 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 28/11/2011 tarih ve 2001/315 değişik iş sayılı kararı doğrultusunda Gaziantepspor Celal Doğan Tesislerinde, Kulüp Başkanı İbrahim Halil KIZIL’a ait Atatürk Bulvarı Kırkayak İş Merkezi No:48/A nolu adreste faaliyet gösteren Kızıl Grup isimli iş yerinde ve Aydınlar mahallesinde ki Kızıl Grup’a ait depoda 29/11/2011 günü adli aramalar yapılmıştır.

Yapılan adli aramalar sonucunda; 227 adet klasör içerisinde büyük defter (Defteri Kebir) gelir gider tabloları harcama kalemleri, banka hesap hareketlerini gösterir faturalara ve belgeler, Spor Kulübüne ait transfer gelir ve giderlerini gösterildiği belgeler, ayrıca 10 ayrı firmaya ve spor kulübüne ait 19 adet defter (Yevmiye, Karar, Büyük Defter) ve 36 cilt kullanılmış faturaya soruşturma kapsamında el konulmuş, toplam 18 bilgisayardan 11 adet hard diske imaj alınmıştır.

BİLİRKİŞİ HEYETİNİN ÇALIŞMALARI

Bununla birlikte Futbol Federasyonu Başkanlığı, Gaziantep Dernekler İl Müdürlüğü ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığı ve diğer ilgili kurumlardan Gaziantepspor Kulübü ile ilgili her türlü bilgi ve belge temin edilmiştir. Yürütülmekte olan soruşturma kapsamında temin edilen ve el konulan her türlü bilgi, belge, defter ve bilgisayar verileri üzerinde bilirkişi incelemesi yapmak üzere, talebimiz doğrultusunda Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın 28/11/2011 tarih ve B.07.VDK.0.03.-663.08[B-208-S]-6329 sayılı yazılarına istinaden maliye müfettişleri (Vergi Müfettişleri) Kurtuluş Ozan Keser, Sunay Şen ve Emircan Dilber, bilirkişi heyeti olarak görevlendirilmiştir.

Söz konusu görevlendirme doğrultusunda 30.11.2011 tarihinde bilirkişi heyeti göreve başlamış ve 30.11.2011 tarihli “Bilirkişi Tayin/Dosya-Belge Teslim Tutanağı ile” Gaziantep 9. Sulh Ceza mahkemesinin 29.11.2011 tarih ve 2011/315-340 değişik iş numaralı kararkarı doğrultusunda ilgili adreslerde yapılan aramalar neticesinde ele geçirilen bilgisayar hard diskleri ile soruşturma dosyası ilgili kurumlardan kulüp ile ilgili temin edilen dokümanların kendilerine teslim edilmiş, kendilerinden “Gaziantepspor Kulübü Derneği’nin son beş yıl içersinde ki mali durumu, gelir gider hesapları incelenerek dosyada mevcut ihbarların gerçekliği, derneğin gelir giderleri ile ilgili usulsüzlük yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ne şekilde ve kimler tarafından hangi usul ile yapıldığına dair bilirkişi raporu hazırlanması” talep edilmiştir.

KIZIL GRUBA BAĞLI ŞİRKETLERİN OLUŞUMU

Gaziantep Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü vasıtasıyla Dernek’ten 2006-2011 yıllarında ki yönetim kurulu üyelerini ve görev dağılımını gösterir liste dosyaya temin edilmiş, ayrıca ilgili ticaret memurluklarından alınan cevabi yazılar birlikte değerlendirildiğinde; aşağıda ayrıntıları ile şirket ve her bir şüpheli baz alınarak açıklandığında görüleceği gibi; Kızıl Petrol Ürünleri Dış Ticaret, Türkoil Petrol Ürünleri ve Kızıl Lojistik Anonim Şirket ortak ve temsilcileri yada yakın akrabaları, Kulüp yönetiminde başkan, asbaşkan, mali işlerden sorumlu üye, denetimden sorumlu üye gibi görevlere gelerek veya getirilerek yine aşağıda sıralanan eylemlerin gerçekleştirildiği bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre teslim olunmuştur.

Söz konusu şirket kayıtları ile ilgili araştırmalarda bulunulmuş bu kapsamda; Türkoil Petrol Ürünleri A.Ş. : ( Bundan sonra ki bölümlerde Türkoil olarak adlandırılacaktır.)

Ticaret Sicil Gazetesi ve YSB kayıtları nezdinde yapılan çalışmalarda, Türkoil’in sermayesinin %50’si Kızıl Petrol’e, %22’si İbrahim Halil KIZIL’a, %13,75’i Mehmet Salih KIZIL’a ve %13,75’i de Mustafa KIZIL’a ait iken Haziran 2011’de yapılan sermaye değişikliği ile Kızıl Petrol’ün %30’luk payını Kızıl Lojistik’e devrettiği tespit edilmiştir. Kızıl Lojistik A.Ş. : ( bundan sonra ki bölümlerde Kızıl Lojistik olarak adlandırılacaktır.) Ticaret Sicil Gazetesi ve YSB kayıtları nezdinde yapılan çalışmalarda, Kızıl Lojistik’in sermayesinin toplamda %90’ı İbrahim Halil KIZIL, Mehmet Salih KIZILve Mustafa KIZIL’a ait iken 04.07.2006’da gerçekleşen işlemlerle şirketin sermayesinin %92’si İbrahim Halil KIZIL’ın yakın akrabası olan Emin TIĞRAK’a, kalan paylarda Hanifi TIĞRAK, Nazmi ÇAKIR, Ahmet KARAPINAR ve Mustafa TIĞRAK’a devredilmiştir. Bu sermaye değişiklikleriyle beraber şirketin yönetim kurulu başkanı da Emin TIĞRAK olmuştur.

Yukarıda yapılan sermaye yapıları itibariyle, Kızıl Petrol, Türkoil ve Kızıl Lojistik’in, doğrudan veya dolaylı bir biçimde Kulüp’ün yönetim kurulu başkanı olan İbrahim Halil KIZIL ile ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. İrem  K Dış Tic. Pet. Kim. Ürn. Uls. Taş. Ltd. Şirket sermayesinin tamamını İbrahim Halil KIZIL, Mehmet Salih KIZIL ve Mustafa KIZIL’a ait iken 19.07.2006 tarihinde yapılan değişiklikle sermayenin tamamı Aziz ŞİMŞEK, İlhami ŞİMŞEK ve Şükrü BAYINDIR’a devredilmiş 26.11.2008 tarihinde yapılan değişiklikle de hisse payları Kemalettin KILIÇÇIOĞLU ile Ömer NAS’a ve 17.04.2009’da da Selami ATEŞ ile Ahmet KARAPINAR’a devredilmiştir. İrem-K’nın 2006’dan sonra ki hisse sahipleri İbrahim Halil KIZIL ile kardeşleri olamamakla beraber İrem-K’da Kızıl Grup bünyesinde faaliyet gösteren bir firmadır. Gaziantep 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.11.2011 tarih ve 315  D. İş numaralı arama ve el koyma kararına istinaden 29.11.2011 günü Kızıl Grup isimli işyerinde yapılan aramada İrem-K firmasına ait evraklara da el konulmuştur.

ŞİRKET HESAPLARIYLA KULÜP HESABININ BİRLEŞTİRİLMESİ

Yukarıda yer alan açıklamalardan, bahsedilen firmaların Kızıl Grup’a ait firmalar olduğu belirtilmiştir. Mehmet Salih KIZIL ise Kulüp yöneticisi olmasının yanında İbrahim Halil KIZIL’ın kardeşidir. Bu doğrultu da, kulübün halihazırda ilişki içersinde bulunan bu dört firma ve iki gerçek kişi olan borç-alacak ilişkilerinin ve dolayısıyla cari hesaplarının birleştirilerek izlenilmesi cihetine gidilmiştir. Bu bağlamda, kulübün yukarıda bahsedilen dört firma ve iki kişiyle olan cari hesapları birleştirilmiş, tarih sırasına konulmuş ve yeniden bakiyelendirilmiştir. Kızıl Grup Birleşik Cari Hesap üzerinde yapılan çalışmalarda Kulüp’ün 2006,2007,2008,2009,2010 ve 2011 yıl sonları itibariyle ilişkili dört firma ve iki gerçek kişiye (İbrahim Halil ve Mehmet Salih Kızıl) olan toplam borçları yasal defterlerde yer alan kayıtlara gore 2006 yılı için 6.421.441,42 TL, 2007 yılı için 4.429.112.42 TL, 2008 yılı için 6.590.847,50 TL, 2009 yılı için 5.081.103.64 TL, 2010 yılı için 938.000,00 TL ve 2011 yılı için ise 11.696.431.88 TL şeklindedir.

BANKALARDA YAPILAN İNCELEMELER

Yıl sonu borç tutarlarına kaynaklık edip detayları bilirkişi raporunun ekinde yer alan ödeme ve tahsilatların gerçekliğini araştırmak ve bu suretle de kulübün Kızıl grup’la olan gerçek borç-alacak ilişkisini ortaya konulması amacıylada çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir: Bu kapsamda;

Nakit çekim işlemlerinin incelenmesi amacıyla banka şubelerinde yerinde yapılan çalışmalarda; Kulüp’ün, 2006-2011 yıllarında banka hesaplarını izlenmiş, Kulüp’ün ağırlıklı olarak Finans Bank A.Ş nezdinde hesaplarını kullandığı ve ağırlıklı olarak Finans Bank A.Ş olmak üzere Finans Bank A.Ş ve Anadolubank A.Ş nezdinde ki hesaplarından yüklü miktarlardaki nakit para çekme işlemleri gerçekleştirdiği tespit edilmiştir. Banka üzerinden nakit çekilen tutarların tamamının ya da bir kısmının başka bir hesaba yatırılıp yatırılmadığının tespiti amacıyla Kulüp’ün hesaplarının bulunduğu Finansbank A.Ş Gaziantep Şubesi (Kurumsal Şube) ve Anadolubank A.Ş Gaziantep Şubesi’nde yerinde çalışmalar yapılmıştır.

Kulüp’e ait banka hesaplarından nakit çekim işlemlerinin gerçekleştirildiği günlere ilişkin olmak üzere, Banka Şubelerinin operasyon bölümünde yer alan ve günlük nakit işlemlere ait bilgilerin tutulduğu elektronik sistemler ve işlemlere ait banka dekontları üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda; Kulüp hesabından nakit olarak çekilmiş görünen tutarların tamamının ya da bir kısmının  Kulüp Kızıl Grup’un aşağıdaki firmalarına ait hesaplarına aktarıldığı tespit edilmiştir.

KULÜP HESABINDAN ÇEKİLEN PARALAR

KIZIL GRUBA AİT FİRMALARA AKTARILIYOR

Kulüp, banka hesabından nakit olarak çekilen tutarları bankalar hesabına alacak, kasa hesabına da borç olarak kaydetmektedir. Bu kayıtlar sonucunda, Kulüp’ün bankalar hesabı azaltılmakta ve kasa hesabı (nakit olarak elde tutulan tutar) artmaktadır.Oysa yukarıda belirtildiği üzere, Kulüp’ün banka hesabından nakit olarak çekilen tutarlar kısmen ya da tamamen Kızıl Grup’a ait çeşitli firmalara aktarılmakta ve Kulüp’ün kasasına hiç girmemektedir. Buna göre; Kulüp’ün hesabından nakit olarak çekilen tutarlar kısmen yada tamamen Kızıl Grup’a ait firmalara aktarıldığı halde Kulüp muhasebesinde bu tutarların tamamı kasa hesabında borç olarak izlenmektedir. Buna karşın, Kızıl Grup’a ait firmalara aktarılan tutarlar içinse herhangi bir muhasebe kaydı yapılmamakta ve bunun sonucunda da cari hesaplarda kulüp tarafından firmalara aktarılan tutarlar görünmemektedir.

Kulüp’ün banka hesabından belli bir tutarı başka bir hesaba aktarma işlemi aslında havale ya da eft olarak adlandırılmaktadır. Ancak, Kulüp tarafından doğrudan havale ya da eft gerçekleştirildiğinde kulüp hesabından kime, ne kadar para gönderildiği ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden de, aslında havale veya eft olan işlem nakit çekme ve nakit yatırma yoluyla yapılamakta ve böylece de yapılan işlem gizlenmiş olmaktadır. Cari hesaplarda izlenmesi gereken tutar Kasa hesabında izlenmekte ve bu işlemler sonucunda Kulüp, ilgili firma ve kişilere gerçekte olduğundan daha fazla borçlu ya da gerçekte olduğundan daha az alacaklı gözükmektedir. Kulüp hesabından nakit olarak çekilip Kızıl Grup’a aktarılan tutarlar bazı durumlarda Kulüp’e tekrar havale yoluyla gönderilmekte ve bu suretle aslında zaten Kulüp’e ait olan para Kulüp’e tekrar gönerilerek Kulüp fiktif (gerçek olmayan) olarak borçlandırılmıştır. Yapılan çalışmalar neticesinde bu kapsamda 32 somut eylem tespit olunmuştur."