PFDK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PFDK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2015 Salı

TFF, Bir Gün Geçmeden PFDK Üyesini Görevden Aldı

TFF'de garip işler dönüyor.

Dün TFF yönetim kurulu PFDK üyelerini atamıştı. PFDK üyeleri TFF'nin resmî sitesinde ilan edilmişti. Birkaç saat sonra yedek üye listesi yayından kaldırmıştı.

Bugün gariplik devam ediyor. Dün PFDK yedek listesinde yer alan Fatih Erdöl, bugün PFDK asıl üye listesine kaydırıldı. Dün asıl üye olarak tanıtılan Ahmet Yavaşçı ise listeden çıkarıldı.

PFDK'nın asıl üyesinin, atanmasının üzerinden bir gün geçmeden görevden alınması düşündürücüdür. Bu görevden alma, Ahmet Yavaşçı'nın yerine getirilen Fatih Erdöl'ün üyeliğini şaibeli hale getirmiştir.

TFF'nin söz konusu görevden alma ve yeni üye ataması işlemlerinin gerekçelerini kamuoyuna açıklaması gerekir.

Fatih Erdöl'ün PFDK üyeliğinin yanında ayrıca Eskrim Federasyonu yönetim kurulu üyesi olması da dikkat çekici.

TFF Kurullarında Kulüp Üyelerinin ve Avukatlarının Yer Alması Doğru Değil

TFF yönetim kurulu birçok kurula atama yaptı.

Kurul üyeleri irdelendiğinde, özellikle PFDK ve Tahkim Kurulu üyelerinin bazı kulüplerle yakın ilişki içinde olduğu görülüyor.

Kurul kararlarının hukuka uygun, adil, tarafsız olduğuna inanmak zor olacak.


TFF Futbol Disiplin Talimatı'nın 70'inci maddesinde PFDK üyeleri için çekilme yükümlülüğü öngörülüyor. PFDK üyeleri, tarafsızlıklarından ciddi şüpheyi gerektirecek haklı sebeplerin varlığı halinde ilgili dosyaya ilişkin olarak kuruldan derhal çekilmek zorundadır.

TFF, Bazı Kurulların Yedek Üyelerini Açıklamıyor

Bugün beklenen oldu ve TFF yönetim kurulu bazı kurulları belirledi.

Açıklamanın üzerinden birkaç saat geçtikten sonra ilginç bir gelişmeye tanık olduk.

TFF, PFDK üyelerini yayınlarken, yedek üyelere de yer vermişti. Birkaç saat sonra PFDK yedek üyelerinin isimlerinin silindiğini gördük. Değiştirilmeden önceki listede yer alan Av. Fatih Erdöl, Av. Ahmet Eren Başkurt, Av. Anıl Soğancıoğlu, Av. Uğur Osman Zincir, Av. Abdülkedir Kocatepe, Arda Erdem ve Av. Oğuzhan İlyas yeni listede yer almıyorlar.

TFF, Tahkim Kurulu üyelerini tanıtırken ise sadece asıl üyeleri yayınlamayı tercih etti. Tahkim Kurulu'nun yedek üyelerini öğrenemedik.

TFF'nin birkaç saat içinde PFDK'nın yedek üyelerini sayfadan kaldırması ve Tahkim Kurulu'nun sadece asıl üyelerini yayınlamakla yetinmesi kuşkuyla karşılandı.

Not: Kısa bir araştırmadan sonra TFF Tahkim Kurulu yedek üyelerinin de önce ilan edildiğini ancak listenin silindiğini öğrendim.

TFF'nin yayınladığı ilk listede yer alan yedek üyeler aşağıdaki gibiydi:
1- Av. Uğur Mutlu
2- Av. Mürteza Zengin
3- Av. Yalçın Güdül
4- Av. Selahattin Kalkan
5- Av. Mustafa Serdar Akdoğan
6- Av. Muhammed Yusuf Dündar
7- Yard. Doç. Dr. Aslan Delice

13 Temmuz 2015 Pazartesi

PFDK Üyeleri Atandı

TFF Yönetim Kurulu, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu Başkanlığı'na Avukat Hüseyin Karaahmetoğlu'nun getirilmesine karar verdi.

Avukat Hüseyin Karaahmetoğlu başkanlığındaki PFDK şu isimlerden oluşuyor:

1- AV.HÜSEYİN KARAAHMETOĞLU (BAŞKAN)
 2- AV. SERDAR ÖLMEZ
3- AV. AHMET YAVAŞÇI
4- AV. ENVER POLAT YILMAZ
5- AV. ALİ KEMAL ATÇEKEN
6- AV. AHMET GÜREL
7- AV. UFUK UYSAL 

YEDEK ÜYELER
1- AV. FATİH ERDÖL 
2- AV. AHMET EREN BAŞKURT
3- AV.ANIL SOĞANCIOĞLU
4- AV. UĞUR OSMAN ZİNCİR
5- AV. ABDÜLKADİR KOCATEPE
6- ARDA ERDEM
7- AV. OĞUZHAN İLYAS

10 Haziran 2015 Çarşamba

PFDK ve Tahkim Kurulu'nda Kulüp Üyeleri Yer Almamalı

TFF'nin olağan seçimli genel kurulu 25 Haziran'da gerçekleşecek. Yıldırım Demirören ve Haluk Ulusoy başkan adaylıklarını açıkladılar.

Medyada iki adayın listeleri hakkında spekülasyonlar yayınlanıyor.

TFF yönetiminde en önemli kurullar PFDK ve Tahkim Kurulu. Lobi, bu kurullara üye atanması için yapılıyor. TFF'nin delege yapısında kulüplerin, özellikle Süper Lig kulüplerinin baskın olması, bu kurullarda kulüp etkisini güçlendiriyor.

TFF mevzuatında PFDK ve Tahkim Kurulu üyelerinin bağımsız ve tarafsız olduğu öngörülse de, pratiğin bu yönde olmadığını biliyoruz. Şike sürecinde PFDK'nın Trabzonlu üyesi Yusuf Reha Alp ile ilgili tartışmalar unutulmadı.

15 Temmuz 2014 Salı

TFF'den UEFA'ya Savunma

Dünya Kupası bitti. Ülkenin gündemine yine şike yerleşti.

Herkes UEFA’nın TFF, Fenerbahçe ve Trabzonspor hakkında 17 Temmuz’da vereceği kararları bekliyor.

Fenerbahçe ve Trabzonspor’un savunmalarını bilmiyoruz. TFF’nin savunması ise medyada yayınlandı.

Savunma ile ilgili yorumlarımı paylaşayım:

1) TFF “şike yok” diyememiş. Diyemez de. TFF, PFDK ve Tahkim Kurulu’nun komik “teşebbüs” kararlarını ortaya koymuş. Ceza mahkemesi, Yargıtay, UEFA Disiplin ve Kontrol Kurulu, UEFA Temyiz Kurulu, CAS tarafından verilen şike kararlarını yok saymış.

2)  TFF, üzerinde siyasi baskı olduğu yönündeki iddialarla ilgili gerekçe ve delillerin gösterilmediğini belirtmiş.

Dolmabahçe görüşmelerini hepimiz duyduk, okuduk. Başbakanın önce Şenes Erzik ile başkanlık için görüşme yaptığını biliyoruz. Kulübüne yalan beyandan Avrupa Kupaları’ndan men cezası aldırmış, kulübünü borç batağına saplamış Yıldırım Demirören’in TFF başkanlığına nasıl getirildiğini UEFA bizden iyi biliyor.

Başbakan, UEFA Kongresi’nde UEFA’ya “kişiler ve kurumlar ayrılmalı” demişti. Platini’nin kibarca “kurallar böyle” diyerek baskıyı savuşturduğunu hepimiz gördük.

3) TFF, siyasilerin baskı yapmaktan öte, şike aleyhinde özel kanun hazırlayan ve bunu kabul eden ilk siyasetçiler olduğunu iddia etmiş.

TBMM’den önce birçok Avrupa Parlamentosu şike ile ilgili özel kanunlar çıkardı. TBMM bu konuda ilk değil. Şike ile ilgili mevzuat raporlarına Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi’nin Internet sitelerinden ulaşılabilir.

TFF, Aziz Yıldırım’ın “konuşursam kötü olur” tehdidinden sonra TBMM’nin apar topar 6222 sayılı Kanun’u değiştirdiğini ve cezaları kuşa çevirdiğini, dönemin Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın akıllara zarar savunmasını, Cumhurbaşkanı’nın kanunun yeniden görüşülmesini istemesi üzerine kanunu aynen kabul ettiğini ve şikecilerin uzun cezalar almasının önüne geçtiğini belirtmeyi unutmuş.

TFF kulağının üzerine yatmış olabilir ama UEFA, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği olanların farkında.

4) TFF, “bir hukuk adamının siyasi müdahaleyi destekleyerek acil müdahalede bulunulmasını talep etmesi anlaşılır değildir” demiş.

FIFA ve UEFA, futbolun yönetiminin siyasetin etkisinden uzak tutulmasını ister. Siyasetin futbola müdahalesi, ilgili ülke federasyonunun üyeliğinin dondurulmasına kadar giden yaptırımları gerektirir. Geçen haftalarda FIFA’nın Nijerya Futbol Federasyonu’nun üyeliğini askıya alması çarpıcı bir örnektir.

Trabzonspor da TFF’nin şikeci yönetici ve kulüplere ceza vermemesinin sebeplerinden biri olarak siyasi müdahaleyi göstermektedir. Haklıdır da. BDP hariç tüm siyasi partiler 3 Temmuz sürecinde şikecilere destek vermiş;  yasama faaliyeti kapsamında cezaları indirerek, medyaya yaptıkları yorumlarla yargı üzerinde baskı kurmuş; UEFA’nın verdiği cezaların arkasında kumpas aramış ve gerçekleri saptırarak algı operasyonuna katkıda bulunmuştur. Hiçbir hukuk prensibiyle açıklanamayacak bir kanun çıkararak haklarından mahkumiyet kararı kesinleşmiş yöneticiler için yeniden yargılamanın yolunu açmıştır.

Siyasi partiler suçu ve suçluyu övmeyi artık neredeyse marifet saymaktadır.

UEFA ve FIFA durumun farkındadır ama işine gelmediği için siyasi baskı gerekçesiyle TFF’ye ceza vermekten kaçınmaktadır. FIFA'nın bu yetkisini kullanırken ayırımcılık yaptığı sık sık dile getirilmektedir.

5) TFF, Yargıtay’ın 20 sanık hakkındaki mahkumiyet kararını kaldırdığını iddia etmiş.

TFF göz göre göre yalan söylemiş. Yargıtay, şike kararında bazı isimler hakkında verilen mahkumiyet kararlarını onadı. Bazı isimler hakkında verilen kararları ise esastan kabul etti. Mahkumiyet kararlarını doğru buldu ancak bu isimlerin cezaların ertelenip ertelenmemesinin tartışılması gerektiğini kabul etti. Diğer bir deyişle, o isimlerin şike suçunu işlediğini kabul etti. TFF ise Yargıtay’ın bozma kararlarını sanki beraat kararı gibi ortaya koydu ve UEFA’ya yalan ifade verdi.

Ayrıca TFF, spor hukuku ile ceza hukukunun ayrı olduğunu iddia edip, diğer yandan Yargıtay’ın bozma kararından bahsederek kendisiyle çelişti. Yargıtay’ın bozma kararının gerekçeleri dikkate alındığında ise TFF’nin kendi savunmasını çökerttiği ortaya çıkıyor.

6) TFF, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bazı isimler hakkında yeniden yargılama kararı aldığını ve İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararların söz konusu isimler için geçersiz bir hale geldiğini iddia etmiş.

13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yeniden yargılama kararı henüz kesinleşmedi. Kararın hukuka aykırılığı ise sanık avukatları dışında herkes tarafından ileri sürülüyor. Trabzonspor da bugün karara itiraz etti.

Ayrıca TFF, spor hukuku ile ceza hukukunun ayrı olduğunu iddia edip, diğer yandan Yargıtay’ın bozma kararından bahsederek kendisiyle çelişti.

7) TFF, Tahkim Kurulu’nun bağımsız yargı organı olduğunu iddia etmiş.

UEFA ve FIFA’nın da bildiği üzere, TFF Tahkim Kurulu bir yargı organı değildir. TFF içinde üst disiplin kuruludur. İdari kuruldur. Anayasa ile tanınan imtiyaz bile bu kurulun hukuki yapısını değiştirmemektedir.

TFF Tahkim Kurulu ne bağımsız ne de tarafsızdır.

Soyut ve genel kurallardan yola çıkarsak, bu kurul TFF başkanının teklifi ve TFF yönetim kurulu kararı ile atanmaktadır. Bir kurulun, kendisini atayan yönetimden bağımsız olduğunu ileri sürmek imkansızdır. Üstelik bu kurulun görev süresi, kendisini atayanlardan bağımsız düzenlenmedi. Tahkim Kurulu’nun görev süresi, TFF başkanının görev süresi ile sınırlı. TFF başkanı gidince, kurul da gidiyor. Böylece bağımlılık katmerleniyor ve üyeler tarafsız kalamıyor. Kaderi kendisini atayan başkana tabi olan bir kurulun bağımsızlığından ve tarafsızlığından bahsedilebilir mi?

TFF Tahkim Kurulu’nu 3 Temmuz süreci açısından özel incelersek çok vahim bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. Yıldırım Demirören, TFF başkanlığına oturur oturmaz TFF Tahkim Kurulu’nu değiştirdi. Bu kurula 3 Temmuz sürecinde televizyona çıkan ve “sahaya yansıma olmadan şike olmaz”, “teşvik priminde teşebbüs olmaz”, “transfer şikesi olmaz”, “ceza mahkemesinin kararı beklenmelidir” gibi hukukla hiç ilgisi olmayan teoriler üreten; ceza yargılaması esnasında mahkemeye sanıklar lehine mütalaa veren kişilerin de bulunduğu isimler atandı.

Bazı hukukçular ve köşe yazarları “PFDK’nın verdiği cezaları TFF Tahkim Kurulu arttıramazdı ki! Onlar sorumlu tutulamaz” diyorlar. Bir yönden haklılar. Ancak bu kurulun şike ile ilgili verdiği kararların ne kadar çelişik olduğu ortada. Şike konusunda anlaşan iki tarafı ayrı ayrı teşebbüsten mahkum etmeyi beceren Tahkim Kurulu’nun hangi kararına güvenilebilir?

Aynı Tahkim Kurulu, TFF’nin yaptığı talimat değişikliklerini de hiçbir hukuki gerekçe sunmadan UEFA ve FIFA talimatlarına uygun bulmuştu. Oysa söz konusu değişiklikler UEFA ve FIFA talimatlarıyla ciddi biçimde çelişiyor.

Bu kurulun bağımsız ve tarafsız olduğu iddia edilemeyeceği gibi, kararlarının da hukuka uygunluğu artık tartışılabilir olmaktan öte bir hal aldı. UEFA ve CAS hem PFDK’nın hem de Tahkim Kurulu’nun kararlarını adeta yok saydı.

8) TFF, Tahkim Kurulu kararlarına karşı hiçbir yargı makamına başvurulamayacağını iddia etmiş. Bu görüşünü de Anayasa’ya dayandırmış.

Tahkim Kurulu kararlarına karşı yeniden yargılama talebinde bulunulması mümkündür. TFF, ceza mahkemesi kararını ve yeniden yargılama kararını savunmasında kullanıyorsa, bu mahkemenin ve olayla ilgili karar veren UEFA ve CAS kararlarının da şike kararlarına etki ettiğini kabul ediyor olmalıdır. Bu durumda bırakın ceza mahkemesi kararını, CAS kararı bile tek başına yeniden yargılama sebebi olabilecektir.

TFF’nin son iki senede acı bir ders olarak öğrendiği üzere, UEFA ne Anayasa ne de TFF mevzuatı ile bağlıdır. UEFA, kendi kurallarına göre yargılama yapar ve gerekli cezaları verir. Bu ilke CAS tarafından da dile getirilmiştir.

9) TFF, UEFA’nın Türkiye Ligi’ne ilişkin kararlara müdahale edemeyeceğini iddia etmiş. TFF, Türkiye Ligi’ne müdahale için yasal dayanak bulunmadığını, TFF’nin sadece UEFA Tüzüğü ve Disiplin Talimatı’ndaki ilgili maddelerde belirtilen cezaları uygulayabileceğini ileri sürmüş.

Ben de iki seneden beri UEFA’nın Türkiye Ligi’ne, şike ile ilgili kararlara müdahale edemeyeceğini yazıyorum. UEFA Disiplin Talimatı’nda bu konuda bir düzenleme bulunmuyor.

UEFA Disiplin Talimatı’na yeni eklenen madde yanlış yorumlanıyor. UEFA Disiplin Talimatı md. 2/IV’e göre, talimat hükümleri, UEFA’nın kurucu amaçlarından birine esaslı aykırılık teşkil eden ihlallere uygulanabilecek. Talimatın bu ihlallere uygulanması ise sınırlandırıldı. Talimat ancak ilgili ihlalin üye federasyon tarafından gereği gibi, usulüne uygun soruşturulması halinde uygulanmayacak. Diğer bir deyişle, bir federasyon, yetkisi kapsamındaki şike olaylarını gereği gibi soruşturmazsa UEFA, söz konusu şike hareketlerinden ötürü ilgili kişi ve kulüpleri cezalandırabilecek.

TFF’nin 3 Temmuz sürecini iyi idare etmediği, açık söyleyelim, şikeci yönetici ve kulüplere ceza vermemek için yoğun çaba harcadığı malum. UEFA da Avrupa Kupası’na katılacak kulüpleri soruşturdu ve bugüne kadar Beşiktaş, Eskişehir, Fenerbahçe ve Sivasspor’a şikeden ötürü ceza verdi.

Bu saatten sonra UEFA, aynı kulüplere tekrar ceza veremez.

UEFA Disiplin Talimatı, UEFA’ya yerel liglere müdahale etme yetkisi de tanımıyor. Talimatta hangi cezalar öngörülmüşse o cezalar verilebilir. UEFA’nın federasyonun yerine geçip küme düşürme, tescili iptal etme, kupayı geri alma gibi yaptırımlar uygulama yetkisi bulunmuyor.

UEFA’nın yetkisi olmayabilir ancak FIFA’nın benzer ve daha kapsamlı yetkileri var (İlgili yazı için: http://goo.gl/Hi64vL). FIFA'nın kirli geçmişini ve bugüne kadar Türk futbolundaki şike skandalı ile ilgili tek satır açıklama yapmadığını dikkate alınca, FIFA'nın mevzuatını uygulamayacağını tahmin etmek zor olmaz.

10) TFF, Trabzonspor’un 2010-2011 sezonunda şampiyon olmamasından ötürü uğradığı zararların tazmini konusunda UEFA’nın yetkisi olmadığını; üstelik Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi’ne katılmakla önemli gelir elde ederek maddi ve manevi zarara uğramadığını iddia etmiş.

UEFA’nın Trabzonspor’un uğradığı zararlar konusunda yetkili olmadığı açıktır. Trabzonspor bu zararlarının tazminini Türk mahkemelerinde dava etmelidir.

TFF’nin pişkinliğine değinmeden geçemeyeceğim. TFF, Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi’ne katılarak önemli gelir elde ettiğini ve zararının olmadığını iddia etti. Trabzonspor şampiyon olsaydı zaten Şampiyonlar Ligi’ne katılacaktı. Trabzonspor, hak ettiği bir turnuvaya katıldı. Bu turnuvaya katılım başka bir konu, Trabzonspor’un şampiyon ilan edilmediği için Türkiye’de uğradığı zarar ayrı bir konu.

Trabzonspor şampiyon olsaydı, şampiyonluk primi alacaktı. Kupasını alacaktı. Yayın gelirlerinden önemli kazanç elde edecekti. Doğrudan Şampiyonlar Ligi’ne katılacağı henüz 2010-2011 sezonu bittiğinde belli olacağı için daha iyi sporcular transfer edebilecek ve/veya elindeki futbolcuları tutabilecekti. Avrupa Kupaları başlamadan iyi sponsorluk anlaşmaları yapabilecekti. Tribün hasılatı daha iyi olabilecekti. Ve şu anda aklıma gelmeyen başka kazançlar elde edebilecekti. Bütün bu kayıplar önemli maddi zarar kalemleridir.

TFF, Şampiyonlar Ligi’ne katılım sayesinde elde edilen gelir yüzünden manevi zararın gerçekleşmediğini iddia etmiş. Tek kaygısı maddi menfaatleri, cepleri olanların Trabzonsporlular’ın 3 Temmuz sürecinde yaşadığı  travmayı ve üzüntüyü tahmin etmeleri mümkün değil. Şampiyonlar Ligi’ne katılınca bütün acılar unutuldu zannediyorlar.

UEFA, zararların tazmini konusunda yetkili olmayabilir. TFF er ya da geç PFDK’nın ve Tahkim Kurulu’nun kasten hukuka aykırı verdikleri kararlardan ötürü önemli miktarda tazminat ödeyecek.

11) TFF, Trabzonspor'un "2010-2011 sezonunda gerçekleştirilen şike faaliyetlerinden sorumlu şahıslara ve kulüplere yaptırım uygulanması" yönündeki talebine karşılık "Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın UEFA ve CAS tarafından cezalandırıldığı" şeklinde yanıt vermiş.

TFF Avrupa Kupaları'na gönderdiği Eskişehirspor ve Sivasspor'un UEFA tarafından cezalandırıldığını unutmuş. TFF, yöneticileri ceza mahkemesi tarafından cezalandırılan Giresunspor'u unutmuş.

TFF, UEFA'nın henüz yöneticilere ceza verilmediğini unutmuş.

TFF, "UEFA ve CAS ceza verdi" diyerek, şike suçlarının gerçekleştiğine kanaat getirdiğini itiraf etmiş. Ancak sadece Avrupa Kupaları'na katılan takımların cezalandırılması ise yetinilmesi gerektiğine işaret etmiş. Yönetici, futbolcu ve teknik direktörlere ceza verilmesi konusunda ağzını açmamış.

SONUÇ:

3 Temmuz süreci, 17 Aralık sürecinden daha kötü miras bıraktı. 17 Aralık’ta en azından muhalefetten bahsedebiliyorduk. 3 Temmuz’da ise iktidar partisi ve muhalefet partileri elbirliği ile yolsuzluk yapanı, şike yapanı korudu. TFF ise hükümetin ve muhalefet partilerinin tam desteğini alarak ortalığı temizlemeye koyuldu. TBMM’nin oybirliği ile Anayasa’ya koyduğu Anayasa’ya aykırı hüküm sayesinde TFF’nin akıl almaz kararları denetim dışında kaldı. Ve bugün yeniden yargılama komedisi ile kapılar sonuna kadar açılıyor.

UEFA’nın 17 Temmuz’da dişe dokunur kararlar alacağını sanmıyorum. Bu ise Fenerbahçe ve TFF’nin muhteşem savunmasından değil, UEFA’nın kurallara bağlı olmasından ve mevzuatta var olmayan yetkileri kullanmaya teşebbüs etmemesinden kaynaklanacak.

En azından TFF’nin savunmasını gördük. Mehmet Ali Aydınlar’ın basın toplantısındaki açıklamaları ve sorulara verdiği yanıtları hatırlayınca bu savunmayı gülümseyerek okudum. Şikeyi kabul ettiğini, şikecileri asla cezalandırmaya yeltenmeyeceğini tekrar gördüm. 

Lig başlıyor. Artık şikeyi unutma zamanı. Hayırlı olsun!

22 Mayıs 2014 Perşembe

Eskişehirspor'dan Şike Soruşturması Açıklaması

Eskişehirspor, UEFA'nın şike soruşturması ile ilgili kamuoyu açıklaması yayınladı.

İlgili açıklamada "Lisanslama aşamasında, Türkiye’de yaşanan şike olaylarında, kulüpte o dönemde görev alan bazı kişilerin şike sürecinde adlarının geçmesi nedeniyle konuya ilişkin gerekli açıklama, bilgi ve belgelerin TFF aracılığı ile UEFA’ya sunulduğu" belirtildi.

Aynı açıklamada "Kulübümüzün, şike olayları ile ilgili yapılan tüm soruşturmalarda müdahil olmadığı ve herhangi bir ceza almadığı kamuoyunun malumudur" ifadesine yer verildi.

Bu açıklama eksik.

Öncelikle, şike sürecinde Eskişehirspor'da görev alan bazı kişilerin sadece isimleri şike sürecinde isimleri geçmekle kalmadı. Bu kişiler ceza aldılar.


O dönemde Eskişehirspor'da top koşturan Ümit Karan hem TFF hem de ağır ceza mahkemesi tarafından cezalandırıldı.

PFDK, Karan'ın Eskişehirspor - Trabzonspor maçında teşvik primine teşebbüs ettiğini belirledi ve Karan'a 2 yıl hak mahrumiyeti cezası verdi. Tahkim Kurulu, bu kararı düzeltti ve Karan'a 2 yıl müsabakalardan men cezası verdi.

Ağır ceza mahkemesi ise Karan'ın teşvik primine teşebbüs değil, teşvik primi suçunu işlediğine hükmetti. Yargıtay bu nitelendirmeyi kabul etti ancak cezanın ertelenip ertelenmeyeceğinin tartışılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararını bozdu. Bu bozma kararı, Karan'ın teşvik primi suçunu işlediği gerçeğini değiştirmiyor.

Eskişehirspor'un teknik direktörü Bülent Uygun'un durumu ise biraz karışık.

PFDK, Bülent Uygun'un herhangi bir disiplin suçu işlemediğine kanaat getirdi.

Ağır ceza mahkemesi ise Uygun'un Eskişehirspor - Trabzonspor maçında teşvik primi suçunu işlediğini kabul etti. Ağır Ceza Mahkemesi, Bülent Uygun'un Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütüne üye olduğuna dair suçlamayı kabul etmedi ve Uygun hakkında beraat kararı verdi. Ancak Yargıtay, Uygun'un Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, söz konusu örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiğinin anlaşıldığını belirtti ve ilk derece mahkemesinin kararını bozdu. Ayrıca Yargıtay, söz konusu teşvik primi suçunun örgüt faaliyetleri içinde işlendiğini, ilk derece mahkemesinin bunu göz ardı ederek Uygun'a eksik ceza verildiğini belirtti. Yargıtay, bu tespitle birlikte, ayrıca Uygun'a verilen cezanın ertelenip ertelenmeyeceğinin tartışılması gerektiğini de belirtti. Ağır ceza mahkemesi, Yargıtay'ın bu tespitlerini dikkate alarak dosyayı yeniden değerlendirecek.

Görüldüğü üzere, Ümit Karan ve Bülent Uygun, Eskişehirspor-Trabzonspor maçı ile ilgili olarak teşvik primi suçu işlediler. Sadece isimlerinin geçmesi ile yetinilmesi söz konusu değil.

Eskişehirspor, herhangi bir ceza almadıklarını ifade etmiş. O dönemde hiçbir kulübe ceza verilmedi. Kulüplere ceza verilmemesi için büyük uğraş verildi. Talimat değiştirildi. Mehmet Şekip Şekip Mosturoğlu ve İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun şike yaptıkları çok açık iken; PFDK bu faaliyetleri "teşebbüs" olarak nitelendirdi. Bazı kulüplerin yöneticileri, futbolcuları bu isimler tarafından dört koldan sarılmışken; PFDK bu "teşebbüsü" ağır teşebbüs olarak nitelendirmekten kaçındı. Üstelik bugünkü hukuk sistemimizde artık ağır- eksik teşebbüs ayırımı bulunmuyor.

Üstelik unutmamak gerekir ki, Eskişehirspor'un hiçbir yöneticisi şike/teşvik primi faaliyetlerine karışmadı. Sadece teknik direktör ve futbolcu ceza aldı. Kulüp, bu kişilerin hukuka aykırı eylemlerinden sorumlu olmayacaktı.

Asıl sorulması gereken, Eskişehirspor'un neden şike sürecine müdahil olmadığıdır.

Hatırlayalım. Bülent Uygun ve Ümit Karan'ın Eskişehirspor–Fenerbahçe maçı için şike faaliyetinde bulundukları iddia edilmişti. Bu isimler ilgili maçta şike yaptıkları iddiasıyla yargılanmışlardı. Eskişehirspor, bu davaya müdahil olmadı. Oysa Eskişehirspor bu maçta şike yapıldı ise, zarar görmüş olacaktı.

Eskişehirspor, açılan davaya müdahil olmayarak şüphe uyandırmıştı. Yöneticiler, kulübün hak ve menfaatlerini korumak için kıllarını kıpırdatmadılar. Sadece Bülent Uygun ve Ümit Karan'ın sözleşmelerini dondurmakla yetindiler. Daha sonra bu iki isimle yollarını ayırdılar. Oysa yargılama sürecinde davaya müdahil olmaları beklenirdi.

Eskişehirspor'un UEFA tarafından cezalandırılacağını sanmıyorum. Ancak kulübün kamuoyu açıklamasını yadırgadım.

20 Mayıs 2014 Salı

Sivasspor'un Avrupa Hayali Erken Bitecek

Spor Toto Süper Lig sona erdi. Avrupa Kupaları'na katılacak ve küme düşen takımlar belli oldu.

Sezonu şampiyon kapatan Fenerbahçe, şike cezası nedeniyle Avrupa'ya gidemiyor.

TFF, resmi sitesinde Avrupa'ya gidecek takımları açıkladı.

Açıklamaya göre,

Ligi ikinci sırada bitiren Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'ne grup aşamasından, lig üçüncüsü Beşiktaş ise Şampiyonlar Ligi'ne 3. ön eleme turundan katılacak.

Lig dördüncüsü Trabzonspor Avrupa Ligi'ne Play-Off turundan, lig beşincisi Sivasspor 3. ön eleme turundan, kupa finalisti Eskişehirspor ise 2. ön eleme turundan katılacak.

Bu açıklamaya göre, Sivasspor Avrupa Ligi'nde ön eleme turu oynayacak. Oysa bu mümkün değil. Sivasspor'un Avrupa hayali erken sona erecek.

Hatırlanacağı üzere, Sivasspor'un iki yöneticisi şike suçundan mahkum oldu.

Sivasspor başkanı Mecnun Otyakmaz, Sivasspor - Fenerbahçe (22.05.2011) maçı için şike yapmaktan mahkum oldu. Otyakmaz, Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan da mahkum oldu.

Sivasspor yönetim kurulu üyesi Ahmet Çelebi ise İstanbul Büyükşehir Belediyespor - Fenerbahçe (01.05.2011) ve Sivasspor - Fenerbahçe (22.05.2011) maçlarında şike yapmaktan mahkum oldu.

Yargıtay, Ahmet Çelebi'ye verilen cezayı onarken; Mecnun Otyakmaz'a verilen cezanın ertelenip ertelenmeyeceğinin tartışılması gerektiğini belirterek ağır ceza mahkemesinin kararını bozdu.

Sivasspor yönetim kurulu, Yargıtay'ın kararının ardından yaptığı açıklamada Ahmet Çelebi ile ilgili kesinleşmiş karara hiç değinmezken; Mecnun Otyakmaz lehine bozma kararı verildiğini iddia etti.

Dikkat edilirse, Yargıtay, Mecnun Otyakmaz'ın şike yaptığını ve Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ettiğini kabul etti. Yargıtay sadece cezanın ertelenmesinin tartışılması gerektiğini açıkladı.

Ahmet Çelebi hakkındaki kesinleşmiş hapis cezası ve Mecnun Otyakmaz'ın fiillerinin Yargıtay tarafından da tespit edilmesi, Sivasspor'u UEFA önünde zora sokacak.

UEFA Avrupa Ligi 2014-2015 sezonuna ilişkin talimata göre, Sivasspor'un 2 Haziran 2014 tarihine kadar UEFA'ya bazı belgeler göndermesi gerekiyor. Bu belgeler içinde, "kulübün 27 Nisan 2007'den beri şike faaliyetlerine karışmadığını" belirten bir form da bulunuyor.

Sivasspor bu formda şikeye karışmadığını ifade ederse, UEFA ağır ceza mahkemesi ve Yargıtay'ın kararlarına dayanarak Sivasspor'u şikeye karıştığı için Avrupa Ligi'nden men edecek.

UEFA sadece men kararıyla yetinmeyecek. UEFA, gerçeğe aykırı beyan sebebiyle, Sivasspor'un sorumluluğunu daha ağır takdir edecek. Sivasspor en az bir sene men cezası alacak. Yalan beyan sebebiyle, bu cezanın en az iki sene men olması muhtemel.

UEFA sadece Sivasspor'a ceza vermekle yetinmeyebilir. TFF, Yargıtay'ın kararına rağmen, yöneticileri şike yapmış bir kulübü Avrupa Ligi'ne gönderme kararı alarak, UEFA'nın mevzuatına aykırı davranmış olacak. Şikeye karşı sıfır tolerans ilkesini benimseyen ve birkaç ay önce şikeyle mücadeleyi güçlendirmek için önemli kararlar alan UEFA, bu kararlarını öncelikle TFF üzerinde uygulama imkanına sahip olacak.

Zamanında Sivasspor yöneticilerine ceza vermekten imtina eden PFDK ve şike yapan bir futbolcuya sadece üç maç men cezası verecek kadar şuurunu kaybetmiş TFF Tahkim Kurulu, UEFA'nın muhtemel mektubu karşısında nasıl tavır alacak? Zamanı gelince göreceğiz.

27 Şubat 2014 Perşembe

Trabzonspor Hukuku Kurulu'ndan Çok Sert Açıklama

Trabzonspor Hukuk Kurulu son günlerde şike lobisi tarafından ortaya atılan iddialara sert yanıt verdi.

Açıklama aşağıdaki gibidir:


"Şike ve suç örgütü faaliyetlerinin ortaya çıktığı, futbolumuzun “Utanç Günü 3 Temmuz’dan bu yana, belli bir merkezden yürütülen iftira ve yalan kampanyası, farklı bir boyuta taşınmıştır. 


Finans, iş dünyası, yazılı ve görsel medyanın da destek sağladığı bu kampanyanın; son olarak adaletin tesis edilmesi için faaliyet gösteren Trabzonsporlu hukukçuları hedef alması nedeniyle, bu açıklamayı yapma gereği doğmuştur.
AVUKATLIK; NAMUS, ONUR VE VİCDAN MESLEĞİDİR:
Avukatlık Kanunu’nun 9. Maddesine göre, avukatlar, mesleğe başlarken şu şekilde yemin ederler:
• “Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine andiçerim.”
Yine Avukatlık Kanunu’nun 34. Maddesine göre:
• “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın I/5 maddesinde belirtildiği üzere:
• “Avukat, yazarken de, konuşurken de düşüncelerini olgun ve objektif bir bicimde açıklamalıdır. Mesleki çalışmasında avukat, hukukla ve yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınmalıdır.”
SUÇ ÖRGÜTÜ FAALİYETLERİNİ ÖVMEK, AVUKATLIK MESLEĞİYLE BAĞDAŞMAZ:
Bu yasal düzenlemeler ışığında değerlendirildiğinde; şike, teşvik ve suç örgütü faaliyetlerine karışanlara destek vermek amacıyla, yalana ve iftiraya başvurmanın avukatlık mesleğiyle bağdaşmayacağı aşikârdır.
MANİSASPOR-TRABZONSPOR MAÇINDA TEŞVİK FİİLİNİN GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ MAHKEME KARARI İLE SABİTTİR:
Şike yapan suç örgütünün taktiklerini kullanarak yalan ve iftira yoluna başvuranlar; Manisaspor-Trabzonspor maçında Fenerbahçeli yöneticilerin teşvik fiilini gerçekleştirmediğini iddia etmektedirler. Oysa Yargıtay tarafından onanan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi kararında durum şu şekilde ifade edilmiştir:

• “Söz konusu Manisaspor-Trabzonspor müsabakasında, iletişim tutanaklarında adları geçen sanıklar tarafından teşvik fiilinin gerçekleştirildiği sabittir.”
Yine, kararda belirtildiği üzere, teşvik fiili 6222 sayılı kanun yürürlüğe girmeden önce işlendiği için, ceza verilememiştir.
Öte yandan, yine onanmış mahkeme kararında belirtildiği üzere, teşvik olarak verilen para 500.000 Dolar’dır:

• “Bir diğer husus Aziz Yıldırım’ın, borç verdiğini söylediği parayı geri istemesi için Tamer’e talimat verdiği tarih 22.02.2011’dir. Sanık Aziz, yakın arkadaşının içinde bulunduğu ekonomik zorluk nedeniyle 10 Şubat tarihinde verdiği 500.000 Dolar borç parayı 12 gün sonra istemesi dahi bu yöndeki savunmanın suçtan kurtulmaya dönük olduğunun açık göstergesidir.”
Kamuoyu; Manisaspor – Trabzonspor müsabakası öncesinde “Manisaspor başkanı olan arkadaşına borç verdiğini” ifade eden şike ve teşvik failinden, şu soruların da cevabını beklemektedir:
• Arkadaşınıza “borç verirken” üçüncü bir kişi üzerinden mi verirsiniz?
• Arkadaşınıza verdiğiniz “borcu” geri alırken, üçüncü bir şahıs üzerinden mi alırsınız?
• Trabzonspor’un Manisaspor’u yenmesi üzerine; Manisaspor başkanına verdiğiniz “borcu” neden maç bittikten sonra 12 saat bile geçmeden geri istediniz?
• Şahsınız adına borç olarak verdiğinizi söylediğiniz bir bedeli niçin Fenerbahçe çalışanları aracılığı ile geri istemektesiniz ve niçin iadesi istenilen bu bedelin kulübün diğer işlerinde kullanılması talimatı vermektesiniz?
• Trabzonspor’un Manisaspor’ u yenmesi üzerine; maç bitiminden 5 dakika sonra yaptığınız telefon konuşmasında, Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinin kullandığı şu ifadelerin anlamı nedir?:
İlhan Ekşioğlu: “Bizimki aradı başkanım… bu şey onun var ya orada işçileri bir tane bir iki tane…  dedi ki tarladaki işçilerin dedi eğer bir birşey yaptıysanız bir ekim yaptıysanız dedi hiçbir şeyden haberi yok dedi”
Aziz Yıldırım: “Öğren bir bakayım da çok kötü oynadılar ya… Ömer Aysan o Diksin tamam mı o Kahe”
(…)
İlhan Ekşioğlu: “Bir şey var başkanım bunda normal değil yani, ne zaman böyle dikim yapsak olmuyor.”
Yukarıdaki sorular Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticilerinin şike ve teşvik faaliyetleri yürüttüğü birçok maçla ilgili olarak tekrarlanabilir. Fakat bu kısımdaki açıklamalardan amacımız, ulusal ve uluslararası tüm bağımsız yargı mercilerince mahkûm edilen şike ve faillerini tekrar tartışmaya açmak değildir. Bilindiği üzere, 2010-2011 sezonunda şike yapıldığı kesinleşmiştir. Bundan sonraki süreç, kesinleşen şikenin hukuki sonuçlarına ilişkin olacaktır.
ŞİKE YAPAN SUÇ ÖRGÜTÜNÜN UEFA ÖNÜNDEKİ SAVUNMALARI HAKKINDA:
Şike yapan suç örgütü, medyadaki hâkimiyetinden faydalanarak birçok yalanı, kamuoyuna doğru olarak kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bu yalanlardan bir kısmı da UEFA Kontrol ve Disiplin Komitesi ile UEFA Temyiz Kurulu’na sundukları savunmalara ilişkindir. Şike yaparak; yaşayanların emeğine düşmanlık yapanlardan, vefat edenlerin hatıralarına saygı duyması beklenemez. Bu konudaki ahlaksızlık ortaya çıkınca, somut belgelere yalanla mukabele etmek, şike suçluları ve “uzantıları”nın uzun süredir kullandığı bir taktiktir.
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün temyiz eden taraf olarak bulunduğu UEFA Temyiz Kurulu’nun bu konudaki ifadeleri açıktır:
• “Her kulüpten, özellikle temyiz eden taraf gibi önemli bir futbol geleneğine sahip büyük bir kulüpten beklenen ve haklı olarak beklenmesi gereken şey; Başvuru Formu’nun usulüne uygun şekilde doldurulması konusunda iyi niyetli davranılmasıdır. Temyiz eden taraf bu konuda başarısız olmuştur ve suçu vefat eden bir şahsın üzerine atmak faydasızdır.”
UEFA’ya sunulan yalan beyanla ilgili olarak, UEFA Temyiz Kurulu’nun bir ifadesi şu şekildedir:
• “Son olarak; temyiz eden taraf, kendisinin maç sonuçlarını etkilemeye yönelik faaliyetlere karıştığını, UEFA turnuvasına katılmak amacıyla UEFA’ya verilen Başvuru Formu’nda, kasten ve istemli biçimde, belirtmediği yönündeki suçlamaya itiraz etmektedir. Temyiz eden taraf şunu belirtmektedir: Formda herhangi bir yorum veya açıklama yapmamak doğruydu, çünkü Kulüp TFF Disiplin Komitesi tarafından aklanmıştı ve şahıslara ilişkin olan 16. Ağır Ceza Mahkemesi kararı henüz verilmemişti.”
Şike konusundaki kararlar, PFDK tarafından 6 Mayıs 2012 tarihinde; İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ise 2 Temmuz 2012 tarihinde verilmiştir. Dolayısı ile beyanın 6 Mayıs 2012 ile 2 Temmuz 2012 tarihleri arasında UEFA’ya sunulduğu anlaşılmaktadır. PFDK’nın “dahi” engel olamadığı biçimde (!), yöneticilerine ceza verilen bir kulübün, 2007’den beri şike faaliyetlerine doğrudan veya dolaylı olarak katılmadığını beyan etmesi, enteresan bir durumdur. Çünkü İngilizce ve spor hukukunu çok iyi bilen (!) dürüst hukukçuların da malumu olduğu üzere, şikeye rağmen bu tür bir beyanı UEFA’ya sunmak ceza gerektirir. Şike yaparak kulüplerinin adına ve tarihine ihanet edenlerin, ceza verileceğine bile bile yalan beyanda bulunmaları ise, şike suçlularının girdiği çıkmazın sonucudur.
AHLAK, ADALET VE TRABZONSPORLULUK HAKKINDA:
Trabzonspor da dâhil olmak üzere hiçbir kurum, kuruluş veya şahsın menfaati; asla ve asla ahlak ve adaletin önüne geçemez; ahlak ve adalete aykırı hareket etme nedeni olamaz. Trabzonspor’a ve Trabzonsporlulara düşen iş; ahlak ve adaletin değerler bütünü olarak ilelebet yaşaması adına mücadele etmektir. Dolayısı ile Trabzonsporluluk, “ÖNCE ahlak ve adalet; SONRA Trabzonspor” demeyi gerektirir.
Bu gerekçelerle; şike yapan bir suç örgütüne destek vermek için faaliyet ve mücadele edenlerle, ahlak ve adalet adına mücadele edenler arasında fark vardır ve olacaktır. Ülke futbolu üç seneden beri, şike yapan suç örgütü karanlığındadır. Fakat bilinmelidir ki, karanlık ve karanlıktan beslenenlerin tahakkümü ilelebet sürmez.
Son olarak; şike yapan suç örgütüne destek verenlerin faaliyetlerinden farklı olarak, şike sürecinde hak ve adalet adına Trabzonspor Kulübü’ne bedelsiz olarak destek verdiğimizi, iftira konusu olması sebebiyle, üzülerek tekrar hatırlatmak zorunda kaldığımızı ifade etmek isteriz.
Kamuoyuna Saygıyla Duyurulur   
Trabzonspor Kulübü Hukuk Kurulu"

3 Şubat 2014 Pazartesi

Spor Federasyonları Disiplin Kurullarının Kararları Saklanıyor

Türk spor federasyonlarında şeffaflık sorunu var. Kararlar paylaşılmıyor. Kısa haberlerle geçiştiriliyor. Gerekçeler öğrenilemiyor.

Aynı durum disiplin kurullarının kararları için de geçerli. Sporculara, antrenörlere, kulüplere cezalar veriliyor ama kimsenin haberi yok. Karar sadece ilgiliye bildiriliyor.

Spor hukukunun gelişmesi, kuralların nasıl yorumlandığının öğrenilmesi, adil yargılanma hakkının sağlanması ve daha sonra yargılanacak kimselerin savunmalarını oluşturabilmesi için disipin kurullarının kararlarının kamuoyu ile paylaşılması gerekir.

Ayrıca kulüplerin, sporcuların ceza almış kişi ve kulüpleri bilmelerinde fayda var. Federasyonlar saha içinde denetim yapmaktan imtina edebiliyor ya da ihmal gösterebiliyor. Cezalar kamuoyu ile paylaşılırsa, antrenör ve sporcular da denetimde etkin rol oynarlar.

Bugün çok az federasyon disiplin kurullarının kararlarını duyuruyor. Bu paylaşımların gerekçeleri barındırmadığını belirtmem gerek.

Disiplin Kurulu kararlarını hiç duyurmayan veya özel sayfa ayırmayan federasyonlar: Atıcılık ve Avcılık, Atletizm, Badminton, Bedensel Engelliler, Beyzbol Softbol Korumalı Futbol ve Ragbi, Bilardo, Binicilik, Bisiklet, Bocce Bowling ve Dart, Boks, Buz Pateni, Cimnastik, Dağcılık, Dans Sporları, Eskrim, Geleneksel Spor Dalları, Gelişmekte Olan Spor Branşları, Golf, Halk Oyunları, Hava Sporları, Görme Engelliler, Güreş, Halter, Hentbol, Herkes İçin Spor, Hokey, İzcilik, Judo, Kano, Karate, Kayak, Kızak, Kick Boks, Kürek, Masa Tenisi, Modern Pentatlon, Motosiklet, Okçuluk, Okul Sporları Federasyonu, Oryantiring, Otomobil Sporları, Özel Sporcular, Sualtı Sporları, Tekvando, Triatlon, Vücut Geliştirme Fitness ve Bilek Güreşi, Wushu, Yelken, Yüzme Federasyonu.

Basketbol Federasyonu, Disiplin Kurulu'nun kararları için özel sayfa oluşturdu.

Buz Hokeyi Federasyonu, cezalı sporcuların listesini yayınlamış ama bu cezaların hangi kuralların ihlali sebebiyle verildiğini açıklamamış. Kararlar gerekçeli değil.

Briç Federasyonu, disiplin kurulu kararlarını tablo halinde yayınlamış. Savunmalar açıklanmamış. Somut olay, davranış belirtilmemiş.

Futbol Federasyonu, AFDK, PFDK ve Tahkim Kurulu için özel sayfalar oluşturdu. Kurulların kararların önemli bölümüne ilgili sayfalardan veya federasyonun arama motorundan ulaşmak mümkün. Ne yazık ki kararlar gerekçeli değil. 3 Temmuz sürecine ilişkin kararlar ise kamuoyundan saklanıyor.

Muay Thai Federasyonu, disiplin kurulu kararları için özel sayfa açmış. Ancak bu sayfadaki kararları okumak basit değil. Kararlar site üzerinden okunamıyor. Kararları tek tek bilgisayara indirmek gerekiyor.

Satranç FederasyonuDisiplin Kurulu kararlarını yayınlamış ancak bu kararlarda olayların gelişimi ve savunmalar belirtilmemiş. Kararların hukuka uygun olup olmadığını değerlendirmek mümkün değil.

Sutopu Federasyonu idari cezalılar listesini paylaşmış. Disiplin Kurulu kararları yayınlanmamış.

Üniversite Sporları Federasyonu ceza alanların listesini yayınlamış ancak bu cezaların hangi kuralların ihlali sebebiyle verildiğini açıklamamış. Kararlar gerekçeli değil.

Son olarak, Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu'na da değinmek istiyorum. Bu kurulun kararları da sır gibi saklanıyor. Kararların detaylarını ancak CAS'a başvuru yapıldığı zaman öğrenebiliyoruz. Spor Genel Müdürlüğü kararları saklarsa, federasyonlardan ne bekleyebiliriz ki?

1 Şubat 2014 Cumartesi

PFDK'da Yeni Talimat Krizi

TFF yönetim kurulunun çirkin ve kötü tezahüratla ilgili talimat değişikliğinden sonra PFDK'da birçok maç hakkında oyçokluğu ile ilgili kararlar alınmaya başlandı.

Çirkin ve kötü tezahüratın tekrar edildiğine dair kararların hepsi oyçokluğu ile alındı. Muhalefet oyu veren üyelerin "yeni suç ihdası" gerekçesiyle cezaların baştan verilmesi gerektiğini benimsedikleri iddia ediliyor. Tahkim Kurulu da bugün bu gerekçeyi benimsediği bir karar verdi. PFDK, Şanlıurfa Spor'a üçüncü ihlal sebebiyle bir resmi müsabakayı kendi sahasında seyircisiz oynama cezası vermişti.Tahkim Kurulu, Futbol Disiplin Talimatı'nın değiştiğini; ilgili ihlalin mevzuat değişikliğinden sonraki ilk ihlal olduğunu, cezanın da ilk ihlale uygun verilmesi gerektiğini açıkladı.

PFDK'nın Bursaspor, Fenerbahçe, Galatasaray, Kayserispor, Trabzonspor, TKİ Tavşanlı Linyitspor, Manisaspor, Adanaspor, Gaziosmanpaşa Spor Kulübü, Eyüpspor kulüpleri hakkında verdiği kararlar çok büyük ihtimalle Tahkim Kurulu tarafından bozulacak. Bu kulüpler sıfırdan, yeni ceza alacak.

Tahkim Kurulu'na katılmak mümkün değil. Daha önce çirkin ve kötü tezahürattan ötürü ceza alan; hatta bunu alışkanlık haline getiren kulüpler affedilmiş oluyor. Çirkin ve kötü tezahürat yasağına dördüncü kez aykırı davranılması halinde ilgili kulübe "seyircisiz maç oynama" ve para cezası verilmeye başlanıyor. Yedinci ihlalle birlikte, artık her ihlalde "iki maç seyircisiz maç oynama" cezası verilmesi gerekiyor.

Özellikle büyük kulüpler talimat değişikliğine kadar üç veya dört kez ceza aldı. Talimatta "süreklilik" şartının kaldırılması önceki ihlalleri ortadan kaldırmıyor. Yeni ihlallerin eklenmesi gerekiyor. Ancak Tahkim Kurulu, önceki ihlalleri adeta affetti. Bütün kulüplerin cezaları sıfırlandı. Seyircisi centilmen olan veya seyircilerini doğru yöneten/yönlendiren kulüplere haksızlık yapıldı.

Tahkim Kurulu, bu kararıyla stadyumda küfüre karşı mücadelenin aksak başlamasına sebep oldu. Büyük kulüpler korunmak istenirken, küfürün önü açıldı. Küfürbaz tribünler ödüllendirildi. Kulüplerin bu konuda önlem almak için çalışmalarına gerek kalmadı. Her şey sil baştan başladı.

PFDK'da Garip Tartışma: "Cezalar Sıfırlansın mı?"

Milliyet gazetesinde yer alan habere göre, Disiplin Talimatı'nın değişmesinin ardından, Fenerbahçe cezaların sıfırlanması gerektiğini savunmuş. PFDK'nın iki üyesi de bu savunmanın ciddiye alınması gerektiğini ileri sürerek karşıoy kullanmış.

Cezaların sıfırlanması söz konusu olamaz. Bu af teşkil eder. TFF'nin suçları affetme yetkisi yoktur.

PFDK'nın karşıoy kullanan üyeleri kim? Fenerbahçe ile organik bağları var mı? Kulübün üyeleri mi?

Neden PFDK gerekçeleri paylaşmıyor? Neden TFF kulüplerin ve medyanın manipülasyon yapmasına, kamuoyu ile kedi fare ile oynar gibi oynamasına izin veriyor?

PFDK ve Tahkim Kurulu kararlarında sevk gerektiren davranışları görmemiz gerekiyor. Kurulların hukuki tartışmalarını ve kararların gerekçelerini okumamız şart.

TFF, tartışmaların odağında olmaktan, futbolun her gün tartışılmasından memnun olabilir. Ancak toplumda ayrışmalara sebep veren, adalet duygusunu yaralayan kararlar şiddeti körüklüyor. Her kesim, kendi çıkarına göre yorum yapıyor. Gerekçeleri bilmeyen hukukçuların çoğu niyet okumakla yetiniyor.

TFF, kamu hizmeti yapmaktadır. Anayasa uyarınca Tahkim Kurulu kararlarına karşı devlet yargısına başvurulamamaktadır. Adeta alternatif yargı sistemi yaratılmıştır. Bu sistemle gurur duyanlar, yargı makamı olmanın gerekliliğini yerine getirmeli; Anayasa, HMK ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nde öngörülen temel ilkeleri kararlarına yansıtmalıdırlar. "Gerekçeli karar" bu gerekliliklerden biridir.

Çirkin ve Kötü Tezahürat Nedir?

Fenerbahçe - Torku Konyaspor maçı esnasında yapılan tezahüratların ardından Fenerbahçe TFF ve PFDK'yı hedef aldı.

Fenerbahçe, maçtan önce taraftarlarını talimat değişikliği hakkında uyarmış; taraftarlardan stadyumda bulundukları süre zarfında hakaret içeren ve taciz edici tezahürattan uzak durmalarını rica etmişti.

Maçın ardından 7 Fenerbahçe taraftarı gözaltına alındı ve bu taraftarlara bir sene boyunca spor alanlarından men cezası verildi. Fenerbahçe bu cezaları kınadı ve uygulamanın demokrasi ile bağdaşmadığını iddia etti.

PFDK ise Fenerbahçe'ye kötü tezahürattan ötürü bir maç saha kapama ve 150.000 TL para cezası verdi. Fenerbahçe bu cezayı "kabul edilemez" olarak nitelendirdi ve Tahkim Kurulu'na başvuracağını açıkladı.

Medyada Fenerbahçe'nin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" tezahüratı ve Gezi Olayları'nı temel alan protestolar nedeniyle cezalandırıldığı iddia edildi.

Bir kesim ise "Hırsız Tayyip Erdoğan" tezahüratının ve Galatasaray aleyhine yapıldığını iddia ettikleri küfürlü tezahüratların cezaya sebep verdiğini ileri sürdü.



Bu iddialardan hangisi doğru? Demokratik protesto eylemi mi cezalandırıldı yoksa gerçekten kötü ve çirkin tezahürat mı söz konusu? PFDK hangi söz ve davranışları çirkin ve kötü tezahürat olarak nitelendirdi?

PFDK'nın kararına bakınca hiçbir gerekçe göremiyoruz.

PFDK'nın kararı şöyle: "FENERBAHÇE A.Ş.'nin, 27.01.2014 tarihinde oynanan FENERBAHÇE A.Ş. - TORKU KONYASPOR Spor Toto Süper Lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içinde 5. kez gerçekleştirilmesinden dolayı takdiren 1 RESMİ MÜSABAKAYI KENDİ SAHASINDA SEYİRCİSİZ OYNAMA ve 150.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına, (oyçokluğu)"

Taraftarlar hangi sözleriyle çirkin ve kötü tezahürata imza attılar? Cevap yok.

Karar oyçokluğu ile verilmiş. Oy dağılımı nedir? Kurulda nasıl bir tartışma gerçekleşti? Neden çoğunluk disiplin suçunun gerçekleştiğine kanaat getirdi? Hangi sözleri nasıl değerlendirdiler? Karşıoy sahiplerinin görüşleri nedir? Neden ilgili sözleri kapsam dışında tuttular? Bu soruların da cevapları yok.


Bir konuya açıklık getirmek gerekiyor.

PFDK, çirkin ve kötü tezahürat sebebiyle ceza verirken, bu suçu oluşturan söz ve davranışları açıkça kaleme almalıdır. Hakem ve temsilci raporlarında yer alan ifadeleri kararlarında kullanmalıdır. Kamuoyu hangi tezahüratların cezalandırıldığını öğrenebilmelidir.

TFF'nin yeni PFDK ve Tahkim Kurulu üyeleri gerekçesiz karar yazmayı alışkanlık haline getirdiler. Hiçbir kararın detayını göremiyoruz. Hukuki gerekçelerini değerlendiremiyoruz.

"Kamuoyuna tam kararı vermek zorunda değiliz. Özetle yetiniyoruz" diyebilirler. Bu mazerete katılmak mümkün değil. Karar makamları olarak, kararlarını gerekçeli yazmak zorundalar. Özellikle Tahkim Kurulu, itiraz mercii olarak muhakkak gerekçelerini göstermek zorundadır. Adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçesiz karar kabul edilemez. Kamuoyunda gerekçe saklamanın haklı sebebi bulunmamaktadır. Üstelik ilgililere de gerekçesiz kararlar gönderilmektedir. Örneğin, Kasımpaşa yöneticileri Tahkim Kurulu'nun maç tekrarı ile ilgili kararının gerekçesiz olduğunu duyurdular.

Geçmiş dönemlerde gerekçeli kararlara ulaşabiliyorduk. Özellikle Av. Türker Arslan başkanlığında görev yapan Tahkim Kurulu kararları gerekçeli yayınlanıyordu. Hatta bu kurulun kararları iki kitap halinde basılmıştı.

Av. Türker Arslan başkanlığında 19.01.2006-14.02.2008 tarihleri arasında görev yapan Tahkim Kurulu'nun yüzlerce kararı bir kitapta toplandı. Bu kitapta çirkin ve kötü tezahürat teşkil edebilecek davranışlar açık açık kaleme alındı. Bu davranışlar hukuki gerekçeler eşliğinde değerlendirildi. Kriterler açıkça uygulandı. Bazı söylemlerin çirkin ve kötü tezahürat kapsamında değerlendirilemeyeceği bile kabul edildi.

Gerekçeli kararlar sayesinde kamuoyu aydınlatılmış oldu. Kulüpler savunmalarını bu kararları dikkate alarak yaptı. Hatta kararlardan ders alarak taraftarlarını kontrol altına almaya çalışan kulüplere rastlandı.

Kitapta sportmenliğe aykırı davranışlar da aynı şekilde açık açık gösterildi. 

Özellikle yöneticilerin sportmenliğe aykırı davranış, küfür ve tehdit teşkil eden sözlerinin kararlarda en ince detayına kadar belirtilmesi gerekiyor. Böylece kamuoyu, taraftarlar bu yöneticilerin ne kadar ahlaksız, terbiyesiz olduklarını görebilir. Söz sahipleri utanmasalar bile belki camiaları o kişiler üzerinde baskı kurabilir. Kulüpler kendilerine çekidüzen verebilir.

Aşağıda çirkin ve kötü tezahürat, sportmenliğe aykırı davranış, küfür, tehdit olarak değerlendirilmiş bazı ifadeleri okuyacaksınız. Yöneticiler, taraftarlar o sözleri söylemekten utanmamışlar. Biz de paylaşmaktan utanmıyoruz. Hatta bu ifadelerin açıkça paylaşılması gerektiğini düşünüyoruz.

Fenerbahçe'nin haksız yere ceza alıp almadığını değerlendirebilmemiz için, PFDK'nın ilgili sözleri açık açık yazması gerekirdi. O tren kaçtı. Şimdi sıra Tahkim Kurulu'nda. "Dosyadaki delillere göre (...)" ifadesi ile yetinmek yerine, tezahüratları tek tek belirtmeleri gerekiyor. Siyaseti kendisine silah yapmış bir kesimin iddialarının gerçek olup olmadığını görmeliyiz.

Eğer Fenerbahçe, siyasi tezahürattan ötürü ceza alırsa, bu cezayı şiddetle eleştiririz. Ancak küfür söz konusu ise, Fenerbahçe Kulübü taraftarları adına kamuoyundan özür dilemelidir.

Fenerbahçe "Hırsız Tayyip Erdoğan" tezahüratı sebebiyle cezalandılmışsa, yeni bir tartışma daha başlayabilir. Bu ifade küfür müdür? Hakaret midir? Yoksa ifade özgürlüğü, eleştiri hakkı kapsamında mı değerlendirilmelidir? Siyasetçiler bu tür eleştirilere (!) katlanmak zorunda mıdır? Hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmayan biri hakkında "Hırsız" ifadesi kullanılabilir mi? (Kesinleşmiş yargı kararına rağmen, o kişi hakkında toplu halde "hırsız" denilebilir mi?)

PFDK ve Tahkim Kurulu üyeleri artık akıllarına başlarına almalı ve yargıç ciddiyeti ile hareket etmeliler. Gerekçesiz karar yazmaktan vazgeçmeli, hukuki tartışmaları açık şekilde kaleme almalıdırlar.

Kararlar ve karar gerekçeleri yargıçların ve hakemlerin namusudur. TFF kurullarını kararlarına sahip çıkmaya davet ediyorum.

Aşağıda Tahkim Kurulu kararlarından örnekler paylaşacağım. Ağır küfürleri yazmayacağım. Belki PFDK ve Tahkim Kurulu üyelerine ders olur.

- Y'nin oyuncusuna "senin ağzına s.... Neler yapıyorsun" dediği, futbolcu O'nun teknik direktör Y'ye "sen ne manyak adamsın, ben senin ağzına s..." dediği müsabakanın temsilci raporunda belirtilmiş olup...;

- Dosya içinde yer alan raporunda müsabakanın hakemi C, M'nin, ihraç kararından sonra kendisine dönerek "sıçtın, sıçtın" dediğini açıkça belirtmiştir;

- Birbirini doğrulayan ve tamamlayan Hakem, 4. hakem ve temsilci raporlarından; Futbolcu Y'nin hakemin verdiği penaltı sonrası "nasıl gördün lan ordan has...." demesi üzerine oyundan ihraç edildiği; ihraçtan sonra da "helal olsun sana, baskıyı görünce döndün, yemedi değil mi?" diyerek eylemini sürdürdüğü anlaşıldığından...;

- Beşiktaş asbaşkanı Levent Erdoğan "Benim görüşüme göre teşvik primi etik, ben buna karşı değilim" şeklinde beyanları sebebiyle PFDK'na sevkedilmiştir;

- Olay, soyunma odalarından çıkarken F Kulübü yöneticisi M'nin hakeme "şerefsiz, satılmış, tetikçi", "sen emeğimizi çaldın, sen emek hırsızısın", "seni döveceğim, seni buradan çıkarmayacağım, bu stada bir daha giremezsin", "şerefsiz korkuyor musun 2 tokat atacağım, korkma gel" şeklinde hakeret ve tehditte bulunduğu iddiası...;

- Olay F Kulübü Başkanı A'nın müsabaka bitiminde soyunma odalarına girerken hakeme "pozisyonları görüp g...nü dönüyorsun, şerefsiz, bir daha bu stada gelemeyeceksin" diyerek hakaret ettiği, daha sonra soyunma odaları çıkışında "şerefsiz, o FIFA kokartını ellerime söküp g...ne sokacağım, tetikçi, bir daha Avrupa'da maç yönetemeyeceksin" diyerek hakaret ettiği, hakemler araçlarına binerken de "senin hakemliğini bitireceğim, bu sahaya bir daha gelemeyeceksin, düdüğü bırak" şeklinde sözler sarfettiği iddiasından ibarettir;

- Kanal 1 Televizyonunda yayımlanan bir programda B Kulübü Menajeri S, "Futbolda bir tane patron vardır, hakemlerdir. Mafyası da odur, her şeyi de odur... Hakem hatalarından dolayı B Kulübü taraftarı istim üstünde" şeklinde sportmenliğe aykırı hakaret içeren beyanları sebebiyle PFDK'na sevkedilmiştir;

- B Kulübü başkanı Y, "B. Camiası çok büyüktür. Yumruğunu indirirse altından kimse kalkamaz. Federasyon ve hakem camiası ayaklarını denk almayıp bunlara devam ederse farklı davranır, gereğini yaparız. Biz komplo olduğunu düşünüyoruz." şeklindeki beyanları sebebiyle PFDK'na sevkedilmiştir.