1 Mayıs 2012 Salı

Şikede "Sahaya Yansıma" Kriteri

Türkiye Futbol Federasyonu başkanı Yıldırım Demirören, dün yaptığı basın açıklamasında "talimatlarla korunması hedeflenen temel değerlerin doğrudan zarar görmediğinin ortaya çıktığınıı, futbolu futbol yapan değerlere müdahale çabalarının, bu değerlere zarar verecek noktaya ulaşmadıklarını" belirtti.

Birkaç aydır "şikenin sahaya yansıması" kriterini tartışıyoruz. Türkiye'de sözü dinlenen bazı hukukçular şikenin ancak hakem ve gözlemci raporlarında yer alması durumunda cezalandırılabileceğini iddia ediyorlar. Şikeden ötürü ceza alması muhtemel kulüpler de bu teoriyi destekliyor.

Bu kriter hukuka uygun değildir.

Şike suçunun unsurlarını açıklamadan, hukuki gerekçeler ileri sürmeden önce, ilgili kriterin uygulanamaz olduğunu iddia edebiliriz.

Profesyonel sporda şikenin sahada açıkça anlaşılacağını, şike taraflarının göz göre göre şike yapacaklarını ileri sürmek mümkün değildir.

Şikenin sadece spor sahasında, seyircilerin önünde gerçekleşeceğini düşünenler ya şikenin ne olduğunu bilmiyorlar ya da şikenin cezalandırılmamasını istiyorlar.

Hiçbir profesyonel sporcu göz göre göre şike yapmaz. "Basit hatalar", "olmadık hatalar", "düşüncesiz hareketler", "stres sebebiyle yapılan yanlışlar", "sinirle yapılan hareketler" görülebilir. Ancak bunların şike olarak değerlendirilmesi çok zordur.

PFDK ve Tahkim Kurulu açık farkla biten maçların ardından sadece maç sonucuna bakarak şike yapıldığına hükmetmiştir. Alışılmışın dışında, genel performansının altında oynayıp maçı farklı kaybeden kulübün şike yaptığı kabul edilebilir. Bu örnek dışında, yanlışlıkla gol yemek, sinirli davranış sonucu kart görmek, yanlış yere pas atmak, şut kaçırmak gibi futbol sahasında her zaman gerçekleşebilecek hareketleri şike olarak değerlendirmek çok güçtür. Hakemin, gözlemcinin şikeden şüphelenmesi çok zordur.

Şikeyi hakemin yapması durumunda ise yanlış kararların şike olarak nitelendirilmesi kolay olmayacaktır. Hakemin şike yaptığının ispatlanması gerekir. Bu da ancak saha dışı delillerle mümkün olacaktır.

Şikenin sahada yapılması da gerekmez. Kulüp yöneticisi, teknik ekip üyesi veya sporcu maçtan önce gizlice maç kadrosunu açıklayabilir. Bir masör, masaj yapmak yerine bir veya birkaç sporcuyu sakatlayabilir. Bir sporcu antrenmanda takım arkadaşını sakatlayabilir. Teknik direktör, sporcuyu kadroya almayabilir. Bu davranışlar da şike olarak kabul edilebilir. Zira bu davranışlarla maçın sonucuna etki edilmek istenmektedir.
Sahaya yansıma kriterini kabul ettiğimiz zaman, şikeye teşebbüs neredeyse mümkün olmayacaktır. Teşebbüsün sahada tespiti neredeyse imkansızdır.

Şikenin sahada açıkça anlaşılması bir nebze mümkün olsa bile teşvik primi verildiği nasıl rapor konusu olacaktır? Sporcunun rakiplerine karşı iyi oynaması, terinin son damlasına kadar mücadele etmesi beklenir. Hakem ve gözlemci raporunda sporcunun iyi oynadığını mı rapor edecektir? Böyle bir iddia komik değil, saçma olacaktır.

Futbol camiasının öneml, isimleri de şikenin ve teşvik priminin ispatının çok zor olduğunu, hakem ve gözlemci raporlarına bakmanın yanlış olacağını belirtmişlerdir. 2005 yılında Türk Sporunda Şiddet, Şike, Rüşvet ve Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nun Raporu'nda aşağıdaki ifadeler yer almıştır:

Ali Şen (Eski Fenerbahçe Başkanı) "Şikenin, hayatın her alanında olduğunu, şikeyi kimsenin ispat edemeyeceğini, topu elinden kaçıran kaleciye, eğer sezon başı ise, acemi, sezon sonu ise, şike yaptı denildiğini, Türk futbolundaki şikenin diğer ülkelerinkinden daha fazla olmadığını, şikeyi ispat edecek hiçbir otorite olmadığını",
Atay Aktuğ (Trabzonspor Başkanı) "Şike iddialarında, hakem veya gözlemci kanaatine göre hareket edilmesinin uygun olmadığını",
Fethiyespor Kulübü Başkanlığı "Türkiye’de şike ve teşvik priminin varlığına inandıklarını, bu tür olayların belgesini bulmanın ve ispatlamanın mümkün olmadığını",
İlhan Cavcav (Gençlerbirliğispor Kulübü Başkanı) "Teşvik primi verilmesi ve hatır şikesi hususlarının, geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam ettiğini, kimsenin teşvik primi yok diyemeyeceğini, yönetici, teknik direktör, futbolcu herkesin bu işin içinde olduğunu, Türkiye Şampiyonu olan takıma UEFA’nın 6 trilyon gibi bir para verdiğini, bir takımın 6 trilyon için 500 milyar teşvik primini kolaylıkla verebileceğini, ancak bu hususları ispat etmenin çok zor olduğunu",
Ahmet Çakar (Eski hakem) "Hakemin, teşvik primini sahada ispat edemeyeceğini, çünkü teşvik primi alanların aslanlar gibi mücadele edeceğini, bir takıma sen niye aslanlar gibi mücadele ediyorsun denilemeyeceğini, Ersun Yanal’ın evinde teşvik primi alan futbolcuların imzalı kağıdının olduğunu, para dağıtımı esnasında hangi futbolcunun ne kadar para aldığına dair imzalı belge olduğunu, Ersun Yanal’a sorulduğunda belki o belgeyi yakacağını ya da yok diyeceğini, Türkiye’de teşvik priminin olduğunu, Avrupa da da bir çok maçta teşvik olduğunu, kara parayla mücadele veya nereden buldun kanununun Türkiye’de bir Amerika’daki kadar çok sert olarak yerleşmediği sürece bu olayların ispatlanamayacağını düşündüğünü, Teşvik priminin polisiye önlemlerle engellenemeyeceğini, tamamıyla sportif önlemlerle engellenebileceğini"

ileri sürmüşlerdir.

Meclis Araştırma Komisyonu ise raporunun "Şike Suçuna ve Şikenin İspatına İlişkin Olarak Yapılacak Düzenlemeler" başlıklı bölümünde aşağıdaki tespit ve önerilerde bulunmuştur:
"Komisyon çalışmaları sonucunda elde edilen bilgi, bulgu ve alınan beyanlardan şikenin ispatına yönelik delil elde etmenin neredeyse imkansız derecede olduğu görülmüştür.
Sporda yaşanan şike iddialarında en önemli sorunun ispat sorunu olduğu, kamuoyunda konuşulan bazı iddiaların müeyyidesiz kaldığı, eldeki mevcut kanuni imkanlarla ispat hukuku açısından anılan konularda ispat kolaylığı sağlanması ve bunun sonucunda gerekenin yapılabilmesi için 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan ve ispat müesseseleri olan “Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma” başlıklı 134 üncü, “İletişimin tespiti, dinlenilmesi ve kayda alınması” başlıklı 135 inci, “Tesadüfen elde edilen deliller” başlıklı 138 inci, “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi” başlıklı 139 uncu ve “Teknik araçlarla izleme” başlıklı 140 ıncı maddelerinde yer alan hukuki müesseselerden yararlanmak için gerekli yasal değişikliklerin yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Bunun gerçekleşmesi halinde, delil olmaması nedeniyle müeyyidesiz kalan eylemlerin gerekli müeyyidelerle karşılanmasının temin edileceği, bu müesseselerin Türk sporu üzerinde varlığı iddia edilen gölgelerin kaldırılmasına da yardımcı olacağı değerlendirilmektedir."

Görüldüğü üzere, henüz 2005 yılında şike ve teşvik priminin hakem ve gözlemci raporlarıyla ispatlanmasının mümkün olmadığı futbol ailesi tarafından dile getirilmiştir. Ancak bugün bazı kulüplerin ceza almasını önlemek için “şikenin hakem ve gözlemci raporunda yer alması” kriteri öngörülmüştür. Bu kriterin önemli hukukçular tarafından kabul edilmesi de kaygı vericidir.

Şike soruşturması kapsamında şike anlaşmalarının varlığı ispatlanmışsa, anlaşmanın taraflarına şikeden ötürü ceza verilmelidir. Kulüpleri temsil yetkisi bulunan kimseler ve yöneticiler şike anlaşmasının tarafı olmuşlarsa, kulüplere küme düşme cezası verilmelidir. Aksini iddia etmek hukuku yok saymak olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder