27 Temmuz 2013 Cumartesi

Türk Sporunda Teşvik Priminin Önlenmesine İlişkin Tespitler, Görüşler, Öneriler (TBMM Araştırma Komisyonu Raporu)

TBMM Araştırma Komisyonu'nun raporunu paylaşmaya başlamıştım.

Bu yazıda futbol dünyasının teşvik primi ile ilgili görüşlerini paylaşacağım.

Özellikle Abdullah Kığılı, Ali Şen, Aziz Yıldırım, Ersun Yanal, Serhat Ulueren, Cafer Aydın, Ahmet Çakar, Erman Toroğlu, Mutlu Çelik, Alpay Şar,  Tolgay Karagöz, Ateş Salcıoğlu ve Denizli Belediyespor Kulübü Başkanlığı'nın görüşlerini okuyunuz!

"5. Türk Sporunda Teşvik priminin Önlenmesine Yönelik Tespit, Görüş ve Öneriler


5.1 Komisyonda Mülakatla Bilgisine Başvurulan Spor Adamlarının Tespit, Görüş ve Önerileri
Teşvik priminin çok uzun zamandan bu yana tartışıldığı, günümüzde de pek çok spor adamının bunun suç olmadığını ileri sürdükleri, kimilerinin de teşvik priminin şike olup olmadığını tartışmakta olduğu gözlenmiştir.
Spor dünyasının genel kanaatinin teşvik priminin önlenemeyeceği, sporcuları zaten kendilerinden beklenen sonuca yönelttiği için suç sayılmasının da doğru olmayacağı olduğu görülmektedir.
Bunun yanında bir kısım spor adamının da teşvik priminin yozlaşmanın bir parçası, spor ahlakının dışında bir şey olduğunda tereddütleri olmadığı anlaşılmıştır.
Özellikle sporcular, teşvik priminin kulüplerin zayıf mali yapısının bir sonucu olarak kendi kulübünden hak edişlerini alamayan sporcuların içine düştükleri mali sıkıntılar yüzünden var olduğunu, bazı oyuncuların hem şike hem de teşvik primi teklifleri ile karşılaştıklarında teşvik primine yönelebildiklerini ifade etmişlerdir.
Komisyonumuza bilgi verenlerin tamamına yakını, yöneldiği amaç ve herkes tarafından verilebileceği gerçeği karşısında teşvik priminin suç olarak tanımlanmasının ve tespitinin çok güç olacağı yönünde görüş bildirmişlerdir.
Çözüm önerisi olarak puana prim verilmesi, kulüp ve futbolcuların hesaplarının kontrol altında tutulması, play off sisteminin uygulanması ileri sürülmüştür.

Levent BIÇAKÇI (Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı)
Teşvik priminin kesinlikle suç olduğunu, teşvik primi ile şikenin hiçbir farkı olmadığını, tespit edildiğinde ve yakalandığında federasyon olarak mutlaka cezalandırılacaklarını, Star TV’nin yayınından sonra Cafer’in bahsettiği olaylarla ilgili olarak hemen soruşturma açtıklarını, herkesin inkar ettiğini, kendisinin Star TV’nin kasetlerine inanmadığını, kasetlerin montaj mı gerçek mi olduğunun tespitinin kendi işi olmadığını, iki gün içinde Ankaragücü başkanı dahil herkesin ifadesini aldıklarını, şike ve teşvik primi olaylarını çözebilmek için İçişleri Bakanlığından federasyon bünyesinde çalışacak bir istihbarat birimi kurulmasını talep ettiklerini, çünkü Hukuk kurulunda sadece ifade alınabildiğini, Emniyetten ya da Adalet Bakanlığından yardım alınırsa telefon dinleme ve değişik takibatlar yapma gibi imkanlarla ancak netice alınabileceğini,

İSMAİL ÖZERSİN (Türkiye Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu Başkanı)
Teşvik primi konusunda Telegol’de yayınlanan programdan sonra tarafları dinlediklerini, programa konu edilen teşvik priminin alınmadığına kanaat getirdiklerini,

Abdullah KİĞILI (Eski Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı)
Teşvik denildiğini, şike denildiğini, ancak sayın İlhan Cavcav’ın da çıkıp “gayet normal, yapılır” dediğini, buna kimsenin mani olamayacağını, kendisinin iki futbolcu satın alması halinde kimsenin ruhunun dahi duyamayacağını, bu işin delilinin bulunamayacağını, bu hususta Futbol Federasyonu’na yetki verilmesi gerektiğini ve Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun kanaate dayalı olarak karar vererek cezayı saptaması gerektiğini, futbolcu Cafer Aydın’ın 4 yıl önceki hadiseyi kendilerine de, Federasyona da anlattığını, ancak Federasyon’un bir hafta içinde zaman aşımına uğramıştır” diyerek dosyayı kapattığını, şike ve teşvik priminin bütün futbol kamuoyu tarafından kanıksanıp doğal karşılanır hale geldiğini, bu durumun önleneceği konusunda da bir umutsuzluk olduğunu,

Haluk ULUSOY (Eski Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı)
Teşvik primi ve şikeye hiçbir kulübün taraftar olmayacağını, teşvik pirimi veya şikeye, şampiyon olmak veya düşmemek için mücadele eden takımların başvurabileceğini, teşvik ve şike konusunda ellerinde bir belge olmadığı için, bu konuda karar veremediklerini, oynanan maçlarda, bir kat sayı uygulayıp, ona göre hesaplanan parayı federasyon direkt olarak futbolculara öderse, o zaman teşvik priminin belli oranda ortadan kaldırılabileceğini, bu paranın kulübe verilmesi halinde paranın futbolcuların eline geçmeyebileceğini,

Ali ŞEN (Eski Fenerbahçespor Kulübü Başkanı)
Teşvik primini verenin çok günahkar olmayabileceğini, ama alanın çok günahkar olduğunu, çünkü adamın zaten o işi yapmak için para aldığını, teşvik primini veren değil belki ama alanın çok büyük bir onursuzluk yapmış olacağını,

Ahmet ŞAN (Konyaspor Kulübü Başkanı)
Ligde üç grup takım olduğunu, şampiyonluğa oynayanlar, küme düşmemeye oynayanlar, ortadakiler, küme düşmemeye oynayanların ister istemez teşviğe de şikeye de bulaşabileceklerini, Anadolu takımlarının bütçelerinin belli olduğunu, futbolculara ödenecek primlerin de belli olduğunu, büyük takımlara karşı ekstra prim de verilebileceğini, ancak siz üç yerine 5 verirken birilerinin teşvik olarak 50 vermesi durumunda futbolcuların bunu almasının engellenemeyeceğini,

Özhan CANAYDIN (GS Kulübü Başkanı)
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz felsefesiyle bu işe bakıldığını, her kulübün Anadolu eşrafından taraftarı olduğunu, eğer Bursalı Mehmet Efendi takımına prim verirse bunu önlemenin ve teşvikten ayırmanın mümkün olmadığını,

İlhan CAVCAV (Gençlerbirliğispor Kulübü Başkanı)
Teşvik primi verilmesi ve hatır şikesi hususlarının, geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam ettiğini, kimsenin teşvik primi yok diyemeyeceğini, yönetici, teknik direktör, futbolcu herkesin bu işin içinde olduğunu, Türkiye Şampiyonu olan takıma UEFA’nın 6 trilyon gibi bir para verdiğini, bir takımın 6 trilyon için 500 milyar teşvik primini kolaylıkla verebileceğini, ancak bu hususları ispat etmenin çok zor olduğunu,

Cemal AYDIN (Ankaragücüspor Kulübü ve Kulüpler Birliği Başkanı)
Galatasaray ile İstanbul’da oynadıkları maçı kazandıkları için teşvik primi aldıklarının iddia edildiğini, oysa tertemiz bir galibiyet aldıklarını, Galatasaraya mağlup olmaları halinde de maçı sattıklarının iddia edileceğini, Ankaragücünün bu tür işlerle ilgisinin olamayacağını,

Aziz YILDIRIM (Fenerbahçespor Kulübü Başkanı)
2004 Mart ayında Sayın Bakanın da katıldığı bir toplantıda teşvik primlerinin serbest olmasının istenildiğini,

Recep MAMUR (Kayserispor Kulübü Başkanı)
Teşvik primi verildiğini, ancak bunu tespit etmenin zor olduğunu, teşvik verildiğini duyduklarını, kendilerinin hiç teşvik primi vermediklerini,

Yılmaz VURAL (Teknik Direktör)
Teşvik primi olduğunu, teşvik priminin, teknik kadro ve yöneticiler dışında, sporculara teklif edildiğini, bunu önlemenin mümkün olmadığını, iki gün evvel fanatik gazetesinde, Kadir HAS’ın, Kayserispor, Galatasarayı yenerse çok büyük para vereceğim dediği yönünde bir haber çıktığını, bunun da teşvik olarak değerlendirilmesi gerektiğini, şike veya maç satma ile, teşvik priminin farklı olduğunu düşündüğünü,

Ersun YANAL (Milli Takımlar Teknik Direktörü)
Çalıştığı tüm kulüplerde oyuncularına, şike ve teşvik primi konusunda, böyle bir şey gündeme gelirse her türlü yaptırıma başvuracağını söylediğini, yaşamı boyunca bu işlerin içinde olmadığını, adının bu tür olaylara karıştırılmasından dolayı çok üzüntülü olduğunu, kendisine husumet duyanların adını bu tür olaylara karıştırdıklarını, hayatı boyunca teşvik primi verildiğine ve dağıtıldığına şahit olmadığını, kendisi hakkında hoş olmayan söylemelerde bulunan Cafer AYDIN’ı, Ankaragücünü çalıştırırken bir iki defa antrenmandan attığını, Gençlerbirliğini çalıştırırken de kadro dışı bıraktığını, bundan dolayı aralarında bir husumet olduğunu, Cafer AYDIN’ın kendisiyle ilgili olumsuz beyanlarının bundan kaynaklandığını,

Serhat ULUEREN (Telegol Programı Yapımcısı)
Ankaragücünün eski oyuncusu Cafer AYDIN’ın 21 Kasım saat 20:00’de kendisini arayarak, “Türkiye’de teşvik primi mi arıyorsunuz? İlk önce gideceğiniz kişi Ersun YANAL’dır.”dediğini, Cafer AYDIN’ın daha sonraki konuşmalarında ise kendisine 13 Mayıs 2001 tarihinde oynanan Galatasaray-Ankaragücü maçından bir hafta sonra para geldiğini, paranın kimden gelip kimler tarafından nasıl dağıtıldığını bildiğini, ancak canlı yayında açıklayacağını söylediğini, kendisinin de bunları kaydederek yayınladığını, daha sonra aldığı istihbarata göre, Ankaragücüne 500 bin dolar para geldiğini, paranın Ersun Hocanın evinde beklediğini, futbolcuların paylarının maçtan 10 gün sonra dağıtıldığını, personelin payına düşen kısmın ise 1,5 ay boyunca Ersun Hocanın evinde bekletildiğini,

Cafer AYDIN (Futbolcu)
Telegol programında, Galatasaray maçından sonra kendilerine, bir zarfın içinde prim verildiğini söylediğini, bu parayı kulübün mü verdiğini yoksa dışarıdan mı geldiğini bilmediğini, esasen Türkiye’de teşvik primi olduğuna inandığını, dört büyüklerin zaman zaman teşvik primi verdiklerini, geçmiş yıllarda, iyi oynaması için aracıların kendisine para teklif ettiğini, ancak bunu reddettiğini, teşvik priminin önlenmesi için futbolcuların alacaklarını zamanında ve tam olarak almalarının gerektiğini, sözleşmelerin gerçek rakamlar üzerinden yapılmasının şart olduğunu,

Aziz KÖKLÜ (Eski Ankaragücüspor Kulübü Yöneticisi)
Serhat ULUEREN’e teşvikle ilgili herhangi bir şey söylemediğini, Anadolu takımlarının üç büyükleri yenmeleri durumunda teşvik aldıkları yönünde, yenilmeleri durumunda ise maçı sattıkları yönünde söylentiler çıkarıldığını,

İsmet TAŞDEMİR (Ankaragücüspor Kulübü Futbolcusu)
Ankaragücünde oynarken kesinlikle teşvik primi almadığını, Telegol programında yayınlanan konuşmaların montaj olduğunu, kendisinin çok daha farklı şeyler söylediğini,

Yılmaz ÖZLEM (Futbolcu)
Galatasaray maçından sonra kulübün primini aldıklarını, teşvik primi konusunda hep bir şeyler söylendiğini ancak kendisinin böyle bir şey yaşamadığını ve görmediğini,

Levent Seyit DOĞAN (Eski Ankaragücüspor Kulübü Yöneticisi)
Telegol programında duyumlarını söylediğini,

Aslan GÜLSOY (Ankaragücüspor Kulübü Müdürü)
Teşvik primi konusunda bir şey duymadığını ve görmediğini,

Ercan ÖZER (Ankaragücüspor Kulübü Personeli)
Teşvik primi konusunda bir şey duymadığını ve görmediğini,

Ahmet ÇAKAR (Eski hakem)
Hakemin, teşvik primini sahada ispat edemeyeceğini, çünkü teşvik primi alanların aslanlar gibi mücadele edeceğini, bir takıma sen niye aslanlar gibi mücadele ediyorsun denilemeyeceğini, Ersun Yanal’ın evinde teşvik primi alan futbolcuların imzalı kağıdının olduğunu, para dağıtımı esnasında hangi futbolcunun ne kadar para aldığına dair imzalı belge olduğunu, Ersun Yanal’a sorulduğunda belki o belgeyi yakacağını ya da yok diyeceğini, Türkiye’de teşvik priminin olduğunu, Avrupa da da bir çok maçta teşvik olduğunu, kara parayla mücadele veya nereden buldun kanununun Türkiye’de bir Amerika’daki kadar çok sert olarak yerleşmediği sürece bu olayların ispatlanamayacağını düşündüğünü, Teşvik priminin polisiye önlemlerle engellenemeyeceğini, tamamıyla sportif önlemlerle engellenebileceğini,

Erman TOROĞLU (Eski hakem)
Kendi duyumlarına göre, en son teşvik iddiasında teşvik olduğunu, yani Ankaragücüne para geldiğini, Milli Takım Teknik Direktörü Ersun YANAL’ın bu işin ne kadar içinde olduğunu bilmediğini, olayda teşvik primini gönderenden hiç bahsedilmemesini hayretle karşıladığını, teşvik primini gönderenin Aziz Yıldırım olduğunun söylendiğini, bunun gibi Türkiye’de olan her çapta, 1. 2. 3. lig ve amatör kümelerde bu olayların yaşandığını, teşvik primi genel olarak maça çıkarken futbolculara geldiğini, olaydan haberi olan futbolcuların takım arkadaşlarına, arkadaşlar mal geldi yatıyor diyerek, maça çıkıp oynadıklarını, maç bitiminde paranın elden dağıtıldığını, aldıkları paradan herkesin masöre, malzemeciye de verdiğini, sistemin bu olduğunu, kulüp yönetiminin bu olaydan haberinin olamayacağını,eğer olursa paranın yarısına yönetimin el koyacağını, şike ve teşvik konusunda kanaate dayalı karar verilebilmesi gerektiğini, hakemin, gözlemcinin ve temsilcilerin aynı yönde karar vermeleri durumunda şike veya teşvik yapılmıştır kararının verilebilmesi gerektiğini,

Mutlu ÇELİK (Eski hakem)
Türkiye’de teşvik priminin olduğunu, yenmek için verilen teşvik primine karşı olmadığını, Teşvik priminin önüne geçebilmek için öncelikle futbolcu alacaklarının muntazam olarak ödenmesi gerektiğini,

Adil Serdar SAÇAN (İstanbul Emniyet Müdürlüğü Şube Müdürü)
Türkiye’de futbol simsarlığı yapan menajerlerin güvenlik güçleri tarafından izlenmesi ve sürekli kontrol altında tutulmasında yarar olduğunu, menajerlerin iki açıdan denetlenmeleri ve kontrol altında tutulmaları gerektiğini, birincisinin mali açıdan aldıkları komisyonlar ve ödedikleri vergi, ikincisinin de maç öncesi şike ya da teşvik primi verilmesi ile ilgili denetimler olduğunu,

Ahmet COŞKUN (İstanbulspor A.Ş. Personeli)
İstanbulspor A.Ş.’nin altyapı idari işlerini yaptığını, Petkov’un transferi nedeniyle 1.9.2003 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü’ne lisans fesihnamesi yapmak için gittiğini, daha sonra fesihnameye imzaların atıldığını ve evrakları notere götüreceği esnada Adnan Sezgin’i merdivenin başında 4-5 metre mesafede ne olduğunu tam olarak görmediği bir şeyi cebinden çıkarıp bakarken gördüğünü, gördüğü şeyi Adnan Sezgin’e kimin verdiğini görmediğini, Mehmet Yozgatlı’nın transferinde de Abdullah İnan’ın kendisinin aracı olmasıyla İstanbulsporun bazı işlerinin yürümesi için imza attığını, Abbullah İnan’ın da paraya ihtiyacı olduğunu, bu durumu yönetime söylediğini, onların da kendisine para yardımı yaptıklarını, Abdullah İnan’ın hanımının İstanbulsporla anlaşmalı olan TEM Hospital’daki hastane masraflarının karşılandığını,

Tolgay KARAGÖZ (İstanbulspor A.Ş. Personeli)
İstanbulsporda muhasebe elemanı olarak 4 yıldır görev yaptığını, resmi olarak 1.2.2003 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını, Finansman müdürü İlksen Sözer’in talimatıyla Fenerbahçe Kulübü’nden 7.10.2003 tarihinde makbuz karşılığı 50 ve 150 milyar TL olmak üzere toplam 200 milyar TL para tahsil ettiğini, bu paranın daha sonra dağılımının yapıldığını, kendisinin o sene itibarıyla tek tek not aldığını, 7 Ekim Salı günü 150 milyar liranın 65 milyarının Ataköy tesislerine bırakılacağının söylendiğini, 65 milyar lirasının futbolculara verildiğini, Aykut Kocaman’a 21 milyar verilecek ve kasaya 64 milyar bırakılacak diye not aldığını, İstanbulspordan Adanaspora makbuz karşılığında 20 bin dolar ödendiğini, ancak neye istinaden ödendiği konusunda bilgisinin olmadığını,

Ateş SALCIOĞLU (İstanbulspor A.Ş. Personeli)
İstanbulsporun eski muhasebe müdürü olduğunu, İlksen Sözer ve Adnan Sezgin tarafından Fenerbahçe kulübünden tahsil edilen 600 milyar TL ile ilgili olarak bir tahsilat makbuzu olmadığı için herhangi bir kayıt girmediğini, kasa işlerinin İlksen Sözer ve Adnan Sezgin’in elinde olduğunu, kasanın anahtarının kendisinde olmadığını, kasaya giren ve çıkan paradan haberinin olmadığını, kasa işlerine İlksen Sözer’in baktığını, Petkov’un transferinden gelen 600 milyarı Adnan Sezgin’e sorduğunu, ancak Adnan Sezgin’in kendisine “bu senin şu anda görevin değil sen kendi işinle ilgilen” dediğini, normalde bu paranın alınması ve dağıtılması ile ilgili makbuzların kendisine gelmesi gerektiğini, ancak kendisine böyle bir paranın ve makbuzun gelmediğini,

Adnan SEZGİN (Eski İstanbulspor A.Ş. Başkanı)
İstanbulsporun, sponsoru olan Uzan Grubunun içine düştüğü durum nedeniyle 2003 yılının mayıs ayından itibaren büyük problemler yaşamaya başladığını, İstanbulsporun sezon sonunda 10.5 trilyonluk bir vergi borcu ile karşı karşıya kaldığını, vergi dairesinin hacizlerinin ve Uzan Grubuna ait Mavi A.Ş.’nin İstanbulsporun Futbol Federasyonu’ndaki gelirleri üzerinde koydurduğu temlik ve tedbirlerin söz konusu olduğunu, fakat mahkemenin İstanbulsporun ve Adanasporun tedbirlerini kaldırdığını, bu durumda ne yapabileceklerini düşünmeye başladıklarını, o sırada geçmiş yıla ait futbolculara ödenmesi gereken para ve verilmiş 600 milyar liralık çekin olduğunu, bu paranın karşılığının olmadığını, en değerli futbolcuları Petkov’un haziran 2003’e kadar 390-400 milyar lira alacağının bulunduğunu, FİFA talimatları gereği bir futbolcunun mukavelede yazan ücretini (15) gün içinde alamadığı takdirde bir istifa mektubuyla kulüpten ayrılmasının söz konusu olduğunu, Petkov’un kendilerine iki kere alacağını alamadığı takdirde kulüpten ayrılacağını söylediğini, Petkov’un gitmesi durumunda o güne kadar olan borcunu da FİFA yoluyla alması halinde 1,2-1,3 trilyonluk kayıplarının olacağını, bunun üzerine Petkov’a başka bir takımla anlaşması ve kendilerine 600 milyar lira getirmesi halinde kendisini serbest bırakacaklarını, çünkü futbolculara yapacakları ödemelerin bulunduğunu söylediklerini, TMSF raporlarındaki suçlamanın neden muhasebe kayıtlarının olmadığı ile ilgili olduğunu, derneklerin futbolcu sattıkları zaman fatura kesmek zorunda olmadıklarını, ancak şirketlerin futbolcu satışından elde edecekleri gelirlerinde KDV ödeyip ödemeyeceklerinin mali müşavirler arasında hala tartışma konusu olduğunu, kendilerinin de zaten fazla olan vergi yüküne bir vergi yükü daha katmamak için kulübe satış yerine Petkov’a 600 milyar lirayı getir seri seni serbest bırakalım dediklerini, nitekim bu parayı Petkov adına Fenerbahçe Kulübü’nden aldıklarını ve TMSF raporlarında ve makbuzlarda görüleceği üzere 601 milyar lira olarak futbolculara çeşitli tarihlerde dağıttıklarını, muhasebe kaydının olmaması nedeniyle Devletin bir kaybı olduğunu sanmadığını, çünkü kulüplerin kurumlar vergisinden muaf olduklarını, ayrıca bir fatura kesme zorunluluğu olsaydı (ki bugün hala kesilmesinin mümkün olduğunu) neden TMSF’nin kesmediğini, demek ki fatura kesmek zorunda olmadıklarını, Fenerbahçe Spor Kulübü’nden 600 milyar lirayı Petkov adına imza atarak bir keresinde kendisi ve şoförünün iki keresinde de muhasebe elemanları İlksen hanım ile Tolgay bey’in aldığını,
Teşvik priminden hiç kimsenin haberinin olmayacağını ve teşvik priminin belgesinin de olmayacağını açıklıkla ifade edebileceğini, Futbolcuların ve Tanju Çolak’ın bu konuda söylediklerinin doğru olduğunu; ancak gün eğer bu günse teşvik priminin ne olduğunun açıkça ortaya konması gerektiğini ve şikeyle birlikte addedilecekse talimatların da ona göre düzenlemesi gerektiğini, Futbol Federasyonu’nun mevcut talimatlarında şike ve teşvik primi konularının ayrı maddelerde düzenlenmiş olduğunu, teşvik priminin ne olduğu konusunda bir belirsizlik olduğunu, teşvik priminin yeniden tanımlanması gerektiğini,

İlksen SÖZER (İstanbulspor A.Ş. Finans Sorumlusu)
1997’den beri İstanbulsporda muhasebe biriminde çalıştığını, finansman müdürü ayrılınca 2001’den itibaren onun yerine baktığını, Petkov’un transferi ile ilgili olarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nden alınan 600 milyarın 50 milyarlık kısmını Fenerbahçe Spor Kulübü’nde görevli bir arkadaştan aldığını ve şirkete getirdiğini, onun dışındaki diğer paraların Adnan Bey, Tolgay Bey ve Ahmet Coşkun’un şirkete getirdiklerini, bu paralar ile ilgili olarak herhangi bir fatura ya da ödeme makbuzu düzenlenmediğini, bu parayı ne yapacağız diye Adnan Bey’e sorduğunda Adnan Bey’in futbolculara dağıtılacağını ifade ederek “Makbuzları saklayacağız kasada, daha sonra müşavirler bizi yönlendirecek ne şekilde gireceğimizi, çünkü Petkov’un serbest kalmasına karşılık kendi ödediği bir para bu şirkete, yani; halen İstanbulsporda sözleşmesi devam ettiğinden dolayı, başka bir takıma geçebilmesi için-bunlar daha teknik konular tabi-serbest kalması gerekiyor; o yüzden, bu parayı Petkov adına alıyoruz biz, işlemi daha farklı olacak” dediğini, bu parayı Ağustos 2003’den itibaren 5-6 ya da 7 taksitte aldıklarını, istenirse bunun dökümünü çıkarabileceklerini, gelen paralar ile ilgili değil, gelen paraların futbolculara veya ödeme yapılan diğer yerlere ilişkin makbuzlarının ellerinde olduğunu, TMSF yetkililerine de ilk gün “bizim böyle böyle bir olayımız var, bunlar girilmeyen para ve ödenen makbuzlar, bunun işlemi yapılacak” diyerek yetkililere tutanak karşılığında teslim ettiklerini, futbolculara dağıtılan paraların makbuzlarının fotokopileri ve listesini ve tutanağını TMSF yetkililerine ilk geldikleri gün teslim ettiklerini, havuzdan gelecek paradan önce yükü çok fazla olan vergileri ödediklerini ve ayarlamaya çalıştıklarını, kalan parayı futbolcu ödemeleri ve diğer ihtiyaçlar için kullandıklarını, bir sezonda ödedikleri para miktarının 3,5 trilyon civarında olduğunu,

Alpay ŞAR (Bursaspor Kulübü Genel Sekreteri)
Hukukta genel bir kural olduğunu, öncelikle yasalar, yoksa içtihatlar, tüzükler, en sonunda örf, adet ve kanaate göre hâkimlerin karar verdiğini, şimdiye kadar futbolla ilgili kanaate dayalı bir karar görmediğini, dolayısıyla bugüne kadar ortaya atılan iddiaların hep duyum niteliğinde olduğunu, kendisi için bu konuda en çarpıcı olaylardan birisinin 31. hafta oynanan Rizespor Akçaabat maçından bir hafta önce FF Başkan Vekili Ata AKSU’nun dönemin Bursaspor Kulüp Başkanı Fikret ÜSTENCE’ye “siz o maçı unutun” dediğini, bu maçın devre arasında maçı terk eden Rizespor Teknik Direktörü Yılmaz VURAL’ın konuşturulmadığını, Karadeniz kulüpleri arasında ciddi bir dayanışma olduğunu, yine dönemin Diyarbakırspor Teknik Direktörü Ümit Kayıhan’dan Elazığ-Diyarbakır maçında 0-0 devam eden maçın devre arasında Diyarbakır kulüp başkanının soyunma odasına giderek kendi futbolcularına “eğer bu maçı kaybetmezseniz maç sonunda kendimi öldüreceğim” diyerek kafasına silah dayadığını duyduğunu,

5.2 Spor ile İlgili Kurum ve Kuruluşların Yazılı Tespit, Görüş ve Önerileri:
Kurumsal olarak Türkiye Futbol Federasyonunun ülkemiz futbolunun dış dünyada itibarı olmadığı, şikenin var olduğu ancak yetkili makamlara kimsenin bilgi aktarmadığını, mevcut mevzuat ile Federasyon kurullarının gerekli inceleme ve soruşturmaları yapamadıklarını beyan ettiği görülmüştür.

Denizli Belediyespor Kulübü Başkanlığı
Denizli Belediyespor Kulüp Başkanlığından gelen 9.2.2005 tarih ve 420 sayılı yazıda (Ek-23) teşvik primi hususunda özetle; takımların kazanmaları için verilen teşvik primlerinin oyuncuların mücadele gücünü artırdığı, yarışma şeklinde yapılan sporun ana prensibi rakibi yenmekse, rakibini yenmesi için verilen teşvik priminin suç olmaması gerektiği ifade edilmiştir.

Bilecikspor Kulübü Başkanlığı
Bilecikspor Kulüp Başkanlığından gelen 28.2.2005 tarih ve 2005/79 sayılı yazıda (Ek-23) teşvik primi konusunda özetle; 1998-1999 futbol sezonunda, İnegöl’de İnegölsporla oynadıkları müsabakadan önce İnegölsporlu futbolcuların Pendikspor ve Gebzespor’lu idarecilerden teşvik primi aldıklarını belgeledikleri, bu konuda Futbol Federasyonunca yürütülen araştırma sonucunda Pendikspor ve Gebzespor yöneticilerine ceza verildiği, İnegölsporun tüm oyuncularına da men cezası verildiği, ancak kendilerine verilmesi gereken 3 puanın verilmediği, kendilerine 3 puan verilmesi durumunda play of maçlarına kendilerinin katılmaları gerektiği, ancak play of maçları Futbol Federasyonu araştırmasından önce tamamlandığı için de bunun mümkün olamayacağı, bu durumu bilen Futbol Federasyonu’nun da kendilerine verilmesi gereken 3 puanı vermediği, bu hususta Futbol Federasyonu’na müracaat ettikleri halde kendilerine herhangi bir cevap verilmediği ifade edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder