21 Aralık 2012 Cuma

Polis Fanatik mi Seçiyor?

Dün Edirne'de bir basket maçında kaydedilen polis şiddeti görüntüleri sosyal medyada büyük yankı buldu. Polis memurları, kriz geçiren bir taraftarı acımadan dövdüler. Dayağın gerekçesi ise, bu taraftarın küfretmesi imiş.



Uzun yıllardan beri polis şiddetini tartışıyoruz. Devlet, polis şiddeti yüzünden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından mahkum edilip duruyor.

Spor alanlarında da spor şiddetine rastlıyoruz. Ne yazık ki polis, saha içinde müdahale konusunda uzman değil. Üstelik hep yanlış hedefe yöneliyor. Genellikle olaylara karışmayan taraftar kitlesine saldırıyor.

Geçen sene Şükrü Saraçoğlu Stadyumu ve çevresinde gerçekleşen olayları hatırlayalım! Polis olay çıkaranlara müdahale etmek yerine; genç-yaşlı, kadın-erkek ayırt etmeden bir anda tribüne gaz bombaları gönderdi. Yüzlerce insan gazdan etkilendi.

Aynı polis körüğü yakmaya, soyunma odalarına girmeye çalışan taraftarlara karşı aciz kaldı.

O olay bile polisin fanatiklere karşı görevini gereği gibi yerine getirmediğinin kanıtı idi.

Türkiye'de polis toplu gösterileri sevmez. Basın açıklamalarını bile zul görür. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nu dikkate almaz. İnsanların serbestçe toplanıp, demokratik toplumların vazgeçilmezi olan açıklama yapma özgürlüğünü tehdit görür. Öğrenciler, işçiler ve daha birçok grup sadece açıklama yapmak isterken polis şiddetine maruz kalır.

Oysa futbol fanatikleri dokunulmazdır.

Bu adamlar meşalelerle stadyumu yakarlar. Spiker ortaya çıkan rezaleti "muhteşem görüntü" olarak yansıtır. Polis bakmakla yetinir.



Bu adamlar caddeleri trafiğe kapatıp meşalelerle yürüyebilirler. Polis bunlara eskortluk yapar.



Bu adamlar caddelerde, meydanlarda, toplu taşıma araçlarında bağıra çağıra küfür edebilir; etrafa laf atabilirler. Otobüsten inip etrafa saldırabilirler. Polis sadece izlemekle yetinir.



Bu adamlar havalimanlarında çıkış kapısı önünde meşaleler yakıp koro halinde küfredebilirler. Yolcu yakınlarının, yolcuların huzurunu bozabilirler. Taksi ve özel araçları sallayıp terör estirebilirler. Polis sadece izler.





Bu adamlar vapurda davul çalar, meşale yakar. Kimse uyaramaz. Polis bunları iskele çıkışında gözaltına alamaz. İskelelerde polis bile olmaz.



Rakip takımın formasını giyenin minibüsü yüzlerce kişi tarafından tekmelenebilir. Polis karışmaz.



Sporda şiddetin sona erdirilmesi için yeni kanun çıkarıldı. Sanki eski kanun yetersizmiş gibi!

Eski kanundaki cezalar eleştiriliyordu. Yeni kanunda sert cezalar getirildi. Sonra bu cezalar indirildi. Peki neden?

Gerekçesini hepimiz biliyoruz. Şike için öngörülen 4-12 yıl arası hapis cezası, şikeci kulüpler ve bir şekilde şike ile ilgisi olan kulüpler tarafından eleştirildi. Şike soruşturmasının aktörlerinin mağdur olmaması için şike için öngörülen cezalar, ağır cezaları gururla kabul eden aynı TBMM tarafından indirildi. Kamuoyu tepkisinden korkulduğu için şiddet suçlarının cezaları da indirildi.

6222 sayılı Kanun hazırlanırken, eski kanunun uygulanamadığı iddia ediliyordu. Sanki uygulamaya çalışmışlar gibi!

6222 sayılı Kanun kulüplere ve emniyet güçlerine önemli görevler ve yetkiler veriyor. Bugüne kadar kanun gereği gibi uygulanmadı.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, "spor savcılığı" fikrini ortaya attı. Sanki savcı stadyumda oturunca şiddet azalacakmış gibi!

Şiddetin çoğunlukla saha dışında gerçekleştiği görmezden gelindi.

Şimdi polisin daha sıkı denetim yapacağı iddia ediliyor.

Polis işe alkol kontrolü ile başladı. Oysa kanun, polise önüne gelen taraftara alkol kontrolü yapma yetkisi vermiyor.

Saha dışında hala şiddet var. Polis sessiz. Polis yetersiz.

Geçen hafta Galatasaray-Fenerbahçe maçından sonra Bağdat Caddesi'nde GS Store'a meşaleler ile saldırıldı. Mağazanın kepenki tekmelendi. Mağazanın bulunduğu binanın üst katlarına ve yoldan geçenlere meşaleler atıldı. Polis bekledi. İtfaiye bekledi. Olaylar dakikalarca sürdü. Maddi hasar oluştu.



İstiklal Caddesi'nde Fenerbahçeliler'e saldırılıyor. Bağdat Caddesi'nde Galatasaraylılar dövülüyor. Beşiktaş'ta şampiyonluk turu atmak isteyen Galatasaraylılar'ın otomobillerine hasar veriliyor.

Şiddetin rengi yok. Her grup karşı grubu suçluyor. Oysa herkes sorumlu.

Kulüp başkanları bile holigan gibi konuşuyorlar. Savcılık bu başkanlarla ilgili hiçbir işlem yapamıyor.

Türkiye'de terör estirmek isteyenler kulüp kaşkolları takarak etrafa korku salabilirler Kulüplerle yakın ilişki, suçluları dokunulmaz kılıyor.

Maalesef kabak sadece spor izlemek isteyenlerin, şans eseri çevrede dolaşanların başında patlıyor.

Devlet, hükümet, federasyonlar ve kulüpler şiddeti bitirmek istemiyor. Sadece kopyala-yapıştır yöntemi ile kanun hazırlandı. Polis kanunu uygulamıyor. Savcılık işlemiyor. Kulüpler, taraftar dernekleri, medya kontrol edilmiyor. Şiddete yol açanlar, bunları destekleyenler ve şiddeti övenler cezalandırılmıyor.

İyi insanlar polisten korkuyorlar. Fanatik gruplar ise polisi umursamıyor.

Bu sistemde bir sorun var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder