Yargıtay'ın şike cezalarını onamasının ardından Türkiye'de yeni lobi faaliyetleri başladı.
İddiaya göre, "şike sadece sportif suçtur. Sportif suça sportif ceza verilmesi gerekir. Dünyada bahisle ilgisi olmadan, sadece şikeden ötürü ceza verilmemektedir. Üstelik Türkiye'de şikenin cezası çok ağırdır."
Bu iddialar doğru değil.
Son yıllarda Dünya'nın dört bir yanında, birçok devlet şikeyi özel hükümlerle suç olarak düzenlemiştir. Bazı devletler bu suçu Ceza Kanunu, Ceza Kodu içinde getirmiş; bazıları ise sporla ilgili özel kanunlar düzenlemeyi uygun bulmuştur.
Aşağıda Güncel Hukuk Dergisi'nin Nisan 2012 sayısında yayınlanmış yazımı bulacaksınız. Bu yazının yayınlanmasından sonra birçok devlet şike ile ilgili cezalar getirmiştir. Bu gelişmeleri daha sonra paylaşacağım.
Yazıda da göreceğiniz üzere, şike artık devletler tarafından düzenlenen bir suçtur. Cezası da gün geçtikçe ağırlaştırılmaktadır. Devletler cezaları arttırma eğilimindedir. Türkiye'de bir kesimin iddia ettiği gibi, "sportif suça sportif ceza" gibi bir uygulama bulunmamaktadır.
Yazıda belirtilmemiş, daha sonra ortaya çıkan önemli bir gelişme, Avrupa Konseyi bünyesinde şike ile mücadeleye ilişkin uluslararası sözleşme düzenlenmesi çalışmalarına başlanmasıdır. Dün (24 Ocak 2014) Avrupa Konseyi'nde bu yönde bir toplantı olmuştur. Sözleşmenin 2015 yılında imzalanmaya hazır hale gelmesi planlanmaktadır. Diğer bir deyişle, bırakın şikenin suç olmasını, artık şike ile mücadele için uluslararası işbirliği öngörülmektedir. Devletler, şike ile sert mücadele etmeye yönlendirilmekte ve bu konuda yeknesaklık oluşturmaya çalışılmaktadır.
Yazıyı sunuyorum. Öneri ve eleştirilerinizi paylaşmanızı rica ediyorum.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Şike Suçunun Cezasının İndirilmesi Üzerine
Mert Yaşar*
Temmuz 2011’den beri şike, şike suçunu düzenleyen 6222 Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun[1]
şiddetle tartışılıyor. Büyük kulüplerin yöneticilerinin tutuklanmasının
ardından şike ve teşvik primi verilmesi suçlarının cezalarının indirilmesi için
büyük lobi faaliyetlerine başlandı. En sonunda “5 yıldan 12 yıla kadar hapis
cezası”, “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası”na dönüştürüldü. Cumhurbaşkanı,
bu yasayı çeşitli mülahazalarla[2]
TBMM’ye geri göndermesine rağmen TBMM, değişikliğin arkasında durdu ve
değişiklik, 6259 sayılı Kanun olarak Resmi Gazete’de yayınlandı ve yürürlüğe
girdi[3].
Söz konusu değişiklik, kamuoyunda büyük tepki gördü. Bu indirimin tutuklu
bulunan önemli kişileri korumak için getirildiği görüşü kamuoyunda haklı olarak
dile getirildi.
6259 sayılı Kanun’un yasalaşma süreci Türk spor yönetiminin ve TBMM’nin
şike karşısında zafiyetini ortaya koydu. Türk sporu adeta şikeye teslim oldu.
Şike ve Teşvik Primi Cezaları
Tartışılmadan, Oybirliği ile Kabul Edildi
6222 sayılı Kanun henüz kanun taslağı iken taslakta öngörülen birçok
cezanın orantısız, çok ağır olduğu dile getiriliyordu. Ancak şike ve teşvik
primi için öngörülen “5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası” ve bu cezaları
ağırlaştıran haller eleştirilmedi. Zira Türkiye’de şikenin önemli bir sorun
olduğu kamuoyu tarafından kabul ediliyordu. TBMM birkaç kez şike ile ilgili
araştırma komisyonu kurulmasına karar vermiş; komisyon raporları[4]
kamuoyunun bilgisine sunulmuştu. Bu raporlarda Türkiye’de şikenin
azımsanamayacak bir tehdit haline geldiği ve bununla mücadele edilmesi
gerektiği ifade edilmişti.
Kanun tasarısını görüşen TBMM Adalet Komisyonu, kanun tasarısı ile ilgili
hazırladığı raporda[5], tasarının
her maddesinin uzun uzadıya incelendiğini; birçok hükümde değişikliğe
gidildiğini açıkladı. Raporda şike ve teşvik primi ile ilgili 11’inci madde
sadece kulüplere getirilen yaptırımlar açısından eleştirildi; 11’inci maddenin
7’nci fıkrası değiştirildi. Komisyon, ayrıca maddede hükme bağlanmış suç tipi
açısından etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesini temin amacıyla maddeye
fıkra ekledi. Görüldüğü üzere, TBMM Adalet Komisyonu, “5-12 yıl arası hapis cezası” hakkında bir kelime bile tartışmaya
girmedi. Kulüplere verilecek ceza hafifletilirken, kişilere verilecek cezaların
indirilmesi tartışılmadı. Hükümet ve muhalefet partileri milletvekilleri şike ve teşvik primine verilecek ceza konusunda
mutabakata vardılar.
6222 sayılı Kanunun kabul edildiği TBMM genel kurulunda da kanun tasarısı
ile ilgili birçok hüküm eleştirildi; değişiklik teklifleri verildi. İlgili
hükümlerin ceza siyaseti, insan hakları, kişilik hakları açısından sakıncaları
açıklandı[6].
Ancak hiçbir grup sözcüsü ve şahsı adına söz alan milletvekili 11’inci maddede
yer alan ağır cezayı eleştirmedi. Tasarının bütününü ve maddelerini şiddetle
eleştiren siyasi parti sözcülerinin şike ve teşvik primine verilecek cezayı
görmemeleri, farkına varmamaları mümkün müdür?
Temmuz 2011 Etkisi
3 Temmuz 2011’de önemli kulüplerin yönetici ve teknik direktörlerinin tutuklanmalarının
ardından belli çevreler şike ve teşvik primine verilen cezaların çok yüksek
olduğunu iddia etmeye başladılar. Bu çevreler, iddialarını TCK’da insan
kaçakçılığı gibi şike ile tamamen ilgisiz suçlar için öngörülen cezaların
şikeye verilen cezadan daha düşük olmasına dayandırdılar. İnsan öldürenler bile
şikeciler kadar ceza almayacaklarmış.
Oysa şike suçu için ceza belirlenirken rüşvet ve dolandırıcılık suçları
temel alınmıştı. Şikenin rüşvet ve dolandırıcılığa benzer şekilde düzenlenmesi
gerektiği öngörülmüştü. TCK’da rüşvetin cezası dört yıldan oniki yıla kadar
hapis cezası (TCK md. 252); nitelikli dolandırıcılığın cezası ise iki yıldan
yedi yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 158). Şike suçu için rüşvete benzer
bir suç tipi yaratılmış ve şike için öngörülen ceza, rüşvet için öngörülen ceza
ile uyumlu düzenlenmişti. Bu bağlamda, şike suçunun cezasının TCK’da bir
örneğinin bile olmadığı yönündeki iddialar yersizdir.
Belli çevreler Avrupa’nın çeşitli devletlerinin mevzuatından örnekler
vererek, bu devletlerde şikenin sadece bahisle bağlantılı olması durumunda ceza
verildiğini ve bu cezaların çok düşük olduğunu ileri sürdüler.
Bu iddialar doğrudur ancak eksiktir. Karşılaştırmalı hukuktan örnekler
verileceği zaman sadece belli menfaatlerin kollanmasından çekinilmeli; tam,
eksiksiz ve bütün yönleriyle bir araştırma yapılmalıdır. Şike konusunda ise
maalesef bazı menfaat grupları, bu çalışmayı gereği gibi yapmaktan ya da
yaptıkları çalışmanın sonuçlarını eksiksiz paylaşmaktan imtina etmişler;
kamuoyunu yanlış yönlendirmişlerdir.
Biz de şike suçunun cezasının çok yüksek olduğunu düşünüyor ve cezaların
indirilmesi gerektiğini düşünüyorduk. Ancak bu cezalar karşılaştırmalı hukuk
dikkate alınarak ve Türkiye gerçeği göz ardı edilmeden indirilmeliydi.
Karşılaştırmalı Hukukta Şike
Suçuna Verilen Cezalar
Şike, amatör-profesyonel ayırımı yapmadan sporu tehdit ediyor. Uluslararası
kurumlar, devletler ve spor federasyonları şike ile mücadele için yoğun çaba
harcıyor. Spor federasyonları eğitim ve disiplin cezaları ile şikeye savaş
açarken; Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi çeşitli raporlar ve tavsiye
kararlarıyla devletleri şike ile mücadeleye davet etmektedir. Bağımsız kurum ve
kuruluşlar da şike ve bahisle mücadele konusunda raporlar paylaşmaktadırlar[7].
Avrupa Konseyi, şike ile mücadelenin uluslararası platforma taşınması,
devletlerin yasaları arasında uyum sağlanması amacıyla 2011 yılında bir
araştırma yaptı. Hazırlanan formüler ile devletlere spor mücadelelerine etki
edilmesi ile ilgili özel yasaları olup olmadığı; şikenin nasıl cezalandırıldığı
soruldu. Devletlerden gelen cevaplar incelendi ve Suç Sorunları ile İlgili
Avrupa Komitesi bir rapor[8]
hazırladı.
Bu rapora göre, Avrupa Konseyi üyesi devletlerden sadece 10’u (Birleşik Krallık, Bulgaristan, Fransa, Güney Kıbrıs,
Gürcistan, Polonya, Portekiz, Rusya Federasyonu,
Türkiye ve Yunanistan) şike için özel
düzenlemeler getirmiştir. Birçok devlet ceza kanunlarındaki rüşvet ve
dolandırıcılığa ilişkin hükümlerin şikeyi cezalandırmak için yeterli olduğunu
belirtmiştir.
Rapora göre, bazı devletler (Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya) şikeyi
sadece bahisle bağlantılı olması durumunda suç olarak kabul ederken, geri kalan
devletler şikeyi cezalandırmak için bunun bahisle ilgili olması gerekliliğini
aramamaktadır.
Şikeye verilen cezalar önemli farklılıklar göstermektedir. Cezalar
aşağıdaki gibi listelenebilir:
Birleşik Krallık: 2 yıla kadar hapis
cezası.
Bulgaristan: 1 yıldan 6 yıla kadar
hapis cezası. Aracılık yapanlara 3 yıla kadar hapis cezası. Bazı hallerde 2
yıldan 8 yıla kadar hapis cezası. Suçun organize suç örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenmesi durumunda ve diğer bazı hallerde 2 yıldan 10 yıla kadar
hapis cezası.
Fransa: 5 yıl hapis ve 75.000 Avro para
cezası.
Güney Kıbrıs: En fazla 2 yıl hapis
cezası. Anlaşma ile istenen sonucun gerçekleşmesi durumunda 3 yıla kadar hapis
cezası.
Gürcistan: 6 aydan 1 yıla kadar
hapis cezası. Organize suç örgütü faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda 4
yıldan 6 yıla kadar hapis cezası.
İtalya: 1 yıl hapis ve 1.000 Avro para
cezası.
Polonya: 6 aydan 8 yıla kadar hapis
cezası. Önemli menfaat sağlanmışsa 1 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası. Şikeyi
bilerek bahis oynayanlara 3 aydan 5 yıla kadar hapis cezası.
Portekiz: Menfaat öneren için 3
yıl hapis veya para cezası. Suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda
1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası.
Yunanistan: 3 aya kadar hapis
cezası. Anlaşma ile istenen sonuç elde edilirse 6 aya kadar hapis cezası.
Kanımızca, yukarıda mevzuatı açıklanan devletlerden özellikle
Bulgaristan’ın durumu göz önüne alınmalıdır. Bulgaristan, sporda yozlaşmada
önemli bir örnektir. Wikileaks’te ifşa edilen belgeye[9]
göre, ABD Sofya Büyükelçiliği’nden gönderilen bir raporda Bulgaristan
futbolunun organize suç örgütlerinin elinde olduğu iddia edilmiştir.
Bulgaristan, sporu mafyadan kurtarmak için önemli çalışmalar yapmış ve şikeyi sert
cezalarla cezalandırmayı uygun bulmuştur.
Türkiye ise, Avrupa Konseyi’ne gönderdiği raporda şikenin cezasını indirdiğini
açıkladı ancak bu değişikliğin gerekçesini açıklamaktan imtina etti. Peki kanun
neden değiştirildi?
Kanun Değişikliği
6222 sayılı Kanunun tasarısını hazırlayanlar ve Türkiye Futbol Federasyonu
şike ve teşvik primine sert cezalar verilmesi gerektiğini iddia ediyorlardı.
Türk sporu bu amansız hastalığı ancak acı ilaçla söküp atabilirdi. Türkiye
Futbol Federasyonu şike durumunda küme düşme cezalarını acımadan uyguluyordu. Bu
sert, acımasız uygulama kanun koyucu tarafından da desteklenmeliydi.
Şike cezaları herkesin gönlüne göre kabul edildi. Şike ile ilgili hükümler uygulanır
uygulanmaz durumun vahameti ortaya çıktı. Birçok komplo teorisi üretildi. Hakkında
dava açılan yöneticilerin suçsuz oldukları savunulurken; futbol kulüpleri kanunu
değiştirmek için yoğun lobi faaliyetlerine başladılar. Yöneticiler suçsuz ise,
futbol kulüplerinin yöneticileri şike ve teşvik primine başvurmuyorlarsa neden
kanunun değiştirilmesi isteniyordu? Sadece kanunun değil, bunca yıldır
uygulanan küme düşme cezasının değiştirilmesi talebinin ardında yatan sebep
neydi? Bunu kamuoyu takdir edecektir.
Kulüpler Birliği, hazırlattığı kanun değişikliği önerisi kamuoyu tarafından
tepkiyle karşılanınca başka yollara başvurdu. Kulüpler Birliği ile yöneticileri,
teknik adamları tutuklanmış, iddianamede sanık olarak yer almış yöneticilerin görev
aldıkları kulüplerin temsilcileri TBMM’yi sık sık ziyaret ettiler. Kulüp
temsilcileri TBMM Adalet Komisyonu’nda bile yer aldılar. En sonunda futbol
camiası muradına erdi.
6222 Sayılı Kanun’un hızla çıkarıldığı, gerekli araştırma ve tartışmaların
yapılmadığı iddia edildi. Kanun değişikliği teklifine ilişkin Adalet
Komisyonu’nun hazırladığı raporda[10]
“işlenen suça verilecek cezanın, fiilin
ağırlığı ile orantılı olmasının yanı sıra, diğer kanunlarda öngörülen suçlara
verilen cezalar dikkate alınmak suretiyle adil ve hakkaniyete uygun olarak
belirlenmesi gerektiği” belirtildi; ancak şikeye benzer suçu düzenleyen TCK
md. 252 göz ardı edildi.
Bu raporda karşılaştırmalı hukuk düzenlemeleri kaleme alınmadı. Avrupa
Birliği ve Avrupa Konseyi tavsiye kararları, yönergeleri görmezden gelindi.
Uluslararası federasyonların “şikeye karşı sıfır tolerans” politikalarından
bahsedilmedi.
Spor Bakanı Suat Kılıç, sık sık 6222 sayılı Kanun’un TFF’nin isteği üzerine
çıkarıldığına vurgu yapıyordu. Sayın Kılıç 6222 sayılı Kanun’un değiştirilmesine
ilişkin kanun teklifinin görüşüldüğü genel kurul oturumunda da şike ile ilgili
cezaların değiştirilmesi için Süper Lig kulüplerinin 18’inin birden ıslak
imzalı taleplerinin geldiğini belirtti[11].
Sırf bu beyan bile kanun değişikliğinin kişiye özel, belli bir menfaat grubunun
çıkarları nazara alınarak yapıldığını gösteriyor.
Sonuç
Şike, spor için en önemli tehditlerden biridir. Spor yöneticileri, eski
sporcular şike tehdidinin büyümesinde önemli etkenlerdir.
Bugün şike ile etkin mücadele etmek isteyen devletler, uluslararası
kuruluşlar, spor organizasyonları, sivil toplum örgütleri hep birlikte çözüm
yolları bulmak için çalışmalar yürütmektedir. Devletler arasında işbirliği oluşturulması,
uzmanlardan yardım alınması, eğitim programları düzenlenmesi, spor
organizasyonlarına şikenin önlenmesi konusunda baskı yapılırken diğer yandan da
şike faaliyetlerinin tespitine destek verilmesi gibi faaliyetler yanında şike
ile mücadelenin en etkin yollarından birinin ceza tehdidi olduğu iddia
edilmektedir.
Türkiye, şike ile mücadelede Dünya’ya örnek olma yolunda ilerlerken, ne
yazık ki futbol dünyası gücünü göstermiştir. Futbol camiası, TBMM’yi ablukaya
alarak ceza kanunlarına, Anayasa’ya müdahale etme cüretini göstermiştir. TBMM
ise TFF ve futbol kulüplerinden gelen her talebi kanunlaştırmakta beis
görmemiş; Meclis adeta futbol ailesinin noteri haline gelmiştir.
Bugün TBMM futbol yüzünden toplum gözünde saygınlığını yitirme noktasına
gelmiştir. Şike suçuna verilen cezaların had safhada indirilmesi toplumu derinden
sarsmıştır. Kamuoyu şikecilere af getirildiğine, şikecilerin korunduğuna
inanmaktadır. Bu kanının ortadan kaldırılması mümkün değildir.
TBMM, bu düzenlemeleri değiştirirken sadece suç işleyenlerin mağduriyetini
değil, sporun bütün katmanlarını, aktörlerini dikkate almalıydı. Mağdur olan
kulüpleri, sporcuları, seyircileri, bahis oynayanları, sponsorları, şirket ve
yatırımcıları da göz önünde tutmalıydı.
Kanımızca, şikenin cezası indirilmeliydi. Ancak TBMM’nin getirdiği
düzenleme oransız olmuştur. Şikenin cezası rüşvet ve dolandırıcılık suçları
dikkate alınarak düzenlenmeliydi. Alt ve üst sınır arasında yelpaze geniş
tutulabilirdi. Tıpkı Bulgar Ceza Kanunu’nda öngörüldüğü gibi 1 yıldan 6 yıla
kadar hapis cezası öngörülebilirdi. Ağırlaştırıcı sebeplerin gerçekleşmesi
durumunda 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilmesi uygun olurdu.
Türkiye Milli
Olimpiyat Komitesi Spor Hukuku Komisyonu üyesi.
[1] RG.
14.01.2011, s. 27905 (http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/04/20110414-6.htm).
[4] “Türk
Sporunda Şiddet, Şike, Rüşvet ve Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/63, 113, 138,
179, 228) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu” (TBMM 22. Dönem
956 Sıra Sayılı Raporu, 2005) (http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss956m.htm); Spor
Kulüplerinin Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu – Mart 2011 (http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/denetim/spor/belgeler/ss733_spor_araskom.pdf)
[5] Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu
(1/990) (http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss646.pdf)
[6]
Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 23’üncü Dönem, c. 8, Yasama Yılı:
5, 85’inci Birleşim, 31 Mart 2011, sh. 278-309 (http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d23/c098/tbmm23098085.pdf)
[7]
Sportaccord: “Integrity in Sport: Understanding and preventing match-fixing” (http://www.sportaccord.com/multimedia/docs/2011/11/SportAccordIntegrity_Guide.pdf)
Transparency International: “Corruption and Sport:
Building Integrity and Preventing Abuses” (Working Paper No.03/2009) (http://www.transparency.org/content/download/46126/738820/file/Sports_and_Corruption_Working+Paper_9_September_2009.pdf)
Remote Gambling Association: "The Prevalence of
Corruption in International Sport - A Statistical Analysis" (http://www.rga.eu.com/data/files/Press2/corruption_report.pdf)
[8]
“Feasibility Study on Criminal Law on Promotion of The Integrity of Sport Against Manipulation
of Results, Notably Match-Fixing” (http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/cdpc/Bureau%20documents/CDPC(2012)1%20-%20e%20-%20Promotion%20of%20the%20integrity%20of%20sport%20against%20manipulation%20of%20results_Final.pdf)
[10] Sporda Şiddet
ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/138), Yasama Dönemi: 24,
Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 80 (http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss80.pdf)
[11] Türkiye Büyük
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 24, c. 4, Yasama Yılı: 2, 22’nci
Birleşim, 23 Kasım 2011, sh. 1031 (http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d24/c004/tbmm24004022.pdf).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder