29 Ekim 2012 Pazartesi

Sporda Yuhalama ve 6222 Sayılı Kanun

Dün akşam WTA İstanbul finallerinde çarpıcı bir olaya şahit olduk. Tenis izleyicileri İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı Kadir Topbaş, Ulaştırma, Denizcilik ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'i yuhaladılar.

Fatma Şahin'in konuşması daha büyük tepki çekti.


AKP, hükumet, her organizasyonda rol kapma yarışına giren siyasetçiler, vs... Bu yuhalamanın gerçek muhatabı ve sebebi bilinmiyor.

Madalya töreninden sonra Fatma Şahin ve Spor Bakanı Suat Kılıç Twitter aracılığıyla tepkilerini gösterdiler. Onlara göre, bu yuhalama 2020 Olimpiyatları adaylığımızı olumsuz etkileyecekmiş.

Bu olay yabancı medyada hiç yer almadı. Williams-Sharapova finali ile ilgili yüzlerce haberde yuhalamadan bahsedilmedi. Dünyanın umurumda olmamış.

Yuhalama yabancı medyada yer alsaydı rezil mi olacaktık? Elbette hayır. Büyük spor organizasyonlarında bu olaylara sık sık rastlanıyor.

En son Londra Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları'nda yuhalamaya tanık olduk.

Önce Sepp Blatter yuhalandı.


Ardından İngiliz siyasetçi George Osborne, halkının tepkisini çekti.


Türk seyirciler ise hükümete tepkilerini spor sahalarında göstermeyi alışkanlık haline getirmeye başladılar.

Türk Telekom Arena'nın açılışında başbakan Erdoğan ıslıklandı.



2010 yılında Dünya Basketbol Şampiyonası madalya töreninde yine bir protestoya tanık olduk.




Hatırlanacağı üzere, bu olaylardan sonra Başbakan Erdoğan'ı yuhalayanların tespit edilmesi için çalışma başlatılmıştı.

Dün Sinan Erdem Spor Salonu'nda gerçekleşen tepkinin ardından olayın yargıya taşınıp taşınmayacağını bekleyip göreceğiz.

Bu tür protestoler hakaret değildir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin yerleşik içtihadına göre, siyasetçiler en sert eleştirileri göze almak zorundadır. Siyasetçilerin kişilik hakları ifade özgürlüğü, eleştiri hakkı karşısında pek korunmamaktadır.

Türkiye'de ise bu tür tepkiler hakaret, saldırı olarak nitelendiriliyor. Siyasetçileri ıslıklayan, yuhalayan öğrenciler yaka paça gözaltına alınıyorlar. Yıllarca tutuklu kalıyorlar. En ufak eleştiri, yorum hakim önüne çıkılmasına sebep veriyor.

Bu gözaltıların kanunun yanlış yorumlanması olarak kabul edebiliriz. Eğitimle hukuka, adalete aykırı uygulamaların önünü kesebileceğimizi hayal edebiliriz.

Ne yazık ki spor alanında bu tür tepkilerin gözardı edilmesi mümkün değil.

6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Hakkında Kanun'daki bir düzenleme sayesinde ifade özgürlüğü ortadan kaldırıldı.

Kanunun 14'üncü maddesinin ilk fıkrasına şöyle:

"Spor alanlarında veya çevresinde taraftarların grup halinde veya münferiden belirli bir kişiyi hedef veya muhatap alıp almadığına bakılmaksızın duyan veya gören kişiler tarafından hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunmaları halinde, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, şikayet şartı aranmaksızın, failler hakkında onbeş günden az olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur."

Görüldüğü üzere, kimseyi muhatap almadan bir söz söyleseniz bile, çevrenizdekiler o söz veya davranışı hakaret olarak algılarlarsa adli para cezasına mahkum olabilirsiniz.

Bu düzenleme hakkında sayfalarca eleştiri yazılabilir. Şimdilik, WTA İstanbul Finalleri'nde belediye başkanı ve bakanları yuhalayanları büyük bir tehlikenin beklediğini belirtmekle yetineyim.

Şike ve şiddete ilişkin cezaları indirmeyi acil görev bilen TBMM, ifade özgürlüğünü yok sayan bu maddeyi görmezden geldi. Olası protestoların hedefi olacaklarını bilen milletvekilleri, kendilerine tepki gösterenlerin cezalandırılmasını tercih ediyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder