25 Ocak 2014 Cumartesi

Sportif Suça Sportif Ceza mı?

Yargıtay'ın şike cezalarını onamasının ardından Türkiye'de yeni lobi faaliyetleri başladı.

İddiaya göre, "şike sadece sportif suçtur. Sportif suça sportif ceza verilmesi gerekir. Dünyada bahisle ilgisi olmadan, sadece şikeden ötürü ceza verilmemektedir. Üstelik Türkiye'de şikenin cezası çok ağırdır."

Bu iddialar doğru değil.

Son yıllarda Dünya'nın dört bir yanında, birçok devlet şikeyi özel hükümlerle suç olarak düzenlemiştir. Bazı devletler bu suçu Ceza Kanunu, Ceza Kodu içinde getirmiş; bazıları ise sporla ilgili özel kanunlar düzenlemeyi uygun bulmuştur.

Aşağıda Güncel Hukuk Dergisi'nin Nisan 2012 sayısında yayınlanmış yazımı bulacaksınız. Bu yazının yayınlanmasından sonra birçok devlet şike ile ilgili cezalar getirmiştir. Bu gelişmeleri daha sonra paylaşacağım.

Yazıda da göreceğiniz üzere, şike artık devletler tarafından düzenlenen bir suçtur. Cezası da gün geçtikçe ağırlaştırılmaktadır. Devletler cezaları arttırma eğilimindedir. Türkiye'de bir kesimin iddia ettiği gibi, "sportif suça sportif ceza" gibi bir uygulama bulunmamaktadır.

Yazıda belirtilmemiş, daha sonra ortaya çıkan önemli bir gelişme, Avrupa Konseyi bünyesinde şike ile mücadeleye ilişkin uluslararası sözleşme düzenlenmesi çalışmalarına başlanmasıdır. Dün (24 Ocak 2014) Avrupa Konseyi'nde bu yönde bir toplantı olmuştur. Sözleşmenin 2015 yılında imzalanmaya hazır hale gelmesi planlanmaktadır. Diğer bir deyişle, bırakın şikenin suç olmasını, artık şike ile mücadele için uluslararası işbirliği öngörülmektedir. Devletler, şike ile sert mücadele etmeye yönlendirilmekte ve bu konuda yeknesaklık oluşturmaya çalışılmaktadır.

Yazıyı sunuyorum. Öneri ve eleştirilerinizi paylaşmanızı rica ediyorum.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Şike Suçunun Cezasının İndirilmesi Üzerine
Mert Yaşar*

Temmuz 2011’den beri şike, şike suçunu düzenleyen 6222 Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun[1] şiddetle tartışılıyor. Büyük kulüplerin yöneticilerinin tutuklanmasının ardından şike ve teşvik primi verilmesi suçlarının cezalarının indirilmesi için büyük lobi faaliyetlerine başlandı. En sonunda “5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası”, “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası”na dönüştürüldü. Cumhurbaşkanı, bu yasayı çeşitli mülahazalarla[2] TBMM’ye geri göndermesine rağmen TBMM, değişikliğin arkasında durdu ve değişiklik, 6259 sayılı Kanun olarak Resmi Gazete’de yayınlandı ve yürürlüğe girdi[3].
Söz konusu değişiklik, kamuoyunda büyük tepki gördü. Bu indirimin tutuklu bulunan önemli kişileri korumak için getirildiği görüşü kamuoyunda haklı olarak dile getirildi.
6259 sayılı Kanun’un yasalaşma süreci Türk spor yönetiminin ve TBMM’nin şike karşısında zafiyetini ortaya koydu. Türk sporu adeta şikeye teslim oldu.

Şike ve Teşvik Primi Cezaları Tartışılmadan, Oybirliği ile Kabul Edildi
6222 sayılı Kanun henüz kanun taslağı iken taslakta öngörülen birçok cezanın orantısız, çok ağır olduğu dile getiriliyordu. Ancak şike ve teşvik primi için öngörülen “5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası” ve bu cezaları ağırlaştıran haller eleştirilmedi. Zira Türkiye’de şikenin önemli bir sorun olduğu kamuoyu tarafından kabul ediliyordu. TBMM birkaç kez şike ile ilgili araştırma komisyonu kurulmasına karar vermiş; komisyon raporları[4] kamuoyunun bilgisine sunulmuştu. Bu raporlarda Türkiye’de şikenin azımsanamayacak bir tehdit haline geldiği ve bununla mücadele edilmesi gerektiği ifade edilmişti.
Kanun tasarısını görüşen TBMM Adalet Komisyonu, kanun tasarısı ile ilgili hazırladığı raporda[5], tasarının her maddesinin uzun uzadıya incelendiğini; birçok hükümde değişikliğe gidildiğini açıkladı. Raporda şike ve teşvik primi ile ilgili 11’inci madde sadece kulüplere getirilen yaptırımlar açısından eleştirildi; 11’inci maddenin 7’nci fıkrası değiştirildi. Komisyon, ayrıca maddede hükme bağlanmış suç tipi açısından etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesini temin amacıyla maddeye fıkra ekledi. Görüldüğü üzere, TBMM Adalet Komisyonu, “5-12 yıl arası hapis cezası” hakkında bir kelime bile tartışmaya girmedi. Kulüplere verilecek ceza hafifletilirken, kişilere verilecek cezaların indirilmesi tartışılmadı. Hükümet ve muhalefet partileri milletvekilleri  şike ve teşvik primine verilecek ceza konusunda mutabakata vardılar.
6222 sayılı Kanunun kabul edildiği TBMM genel kurulunda da kanun tasarısı ile ilgili birçok hüküm eleştirildi; değişiklik teklifleri verildi. İlgili hükümlerin ceza siyaseti, insan hakları, kişilik hakları açısından sakıncaları açıklandı[6]. Ancak hiçbir grup sözcüsü ve şahsı adına söz alan milletvekili 11’inci maddede yer alan ağır cezayı eleştirmedi. Tasarının bütününü ve maddelerini şiddetle eleştiren siyasi parti sözcülerinin şike ve teşvik primine verilecek cezayı görmemeleri, farkına varmamaları mümkün müdür?

Temmuz 2011 Etkisi
3 Temmuz 2011’de önemli kulüplerin yönetici ve teknik direktörlerinin tutuklanmalarının ardından belli çevreler şike ve teşvik primine verilen cezaların çok yüksek olduğunu iddia etmeye başladılar. Bu çevreler, iddialarını TCK’da insan kaçakçılığı gibi şike ile tamamen ilgisiz suçlar için öngörülen cezaların şikeye verilen cezadan daha düşük olmasına dayandırdılar. İnsan öldürenler bile şikeciler kadar ceza almayacaklarmış.
Oysa şike suçu için ceza belirlenirken rüşvet ve dolandırıcılık suçları temel alınmıştı. Şikenin rüşvet ve dolandırıcılığa benzer şekilde düzenlenmesi gerektiği öngörülmüştü. TCK’da rüşvetin cezası dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası (TCK md. 252); nitelikli dolandırıcılığın cezası ise iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 158). Şike suçu için rüşvete benzer bir suç tipi yaratılmış ve şike için öngörülen ceza, rüşvet için öngörülen ceza ile uyumlu düzenlenmişti. Bu bağlamda, şike suçunun cezasının TCK’da bir örneğinin bile olmadığı yönündeki iddialar yersizdir.
Belli çevreler Avrupa’nın çeşitli devletlerinin mevzuatından örnekler vererek, bu devletlerde şikenin sadece bahisle bağlantılı olması durumunda ceza verildiğini ve bu cezaların çok düşük olduğunu ileri sürdüler.
Bu iddialar doğrudur ancak eksiktir. Karşılaştırmalı hukuktan örnekler verileceği zaman sadece belli menfaatlerin kollanmasından çekinilmeli; tam, eksiksiz ve bütün yönleriyle bir araştırma yapılmalıdır. Şike konusunda ise maalesef bazı menfaat grupları, bu çalışmayı gereği gibi yapmaktan ya da yaptıkları çalışmanın sonuçlarını eksiksiz paylaşmaktan imtina etmişler; kamuoyunu yanlış yönlendirmişlerdir.
Biz de şike suçunun cezasının çok yüksek olduğunu düşünüyor ve cezaların indirilmesi gerektiğini düşünüyorduk. Ancak bu cezalar karşılaştırmalı hukuk dikkate alınarak ve Türkiye gerçeği göz ardı edilmeden indirilmeliydi.

Karşılaştırmalı Hukukta Şike Suçuna Verilen Cezalar
Şike, amatör-profesyonel ayırımı yapmadan sporu tehdit ediyor. Uluslararası kurumlar, devletler ve spor federasyonları şike ile mücadele için yoğun çaba harcıyor. Spor federasyonları eğitim ve disiplin cezaları ile şikeye savaş açarken; Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi çeşitli raporlar ve tavsiye kararlarıyla devletleri şike ile mücadeleye davet etmektedir. Bağımsız kurum ve kuruluşlar da şike ve bahisle mücadele konusunda raporlar paylaşmaktadırlar[7].
Avrupa Konseyi, şike ile mücadelenin uluslararası platforma taşınması, devletlerin yasaları arasında uyum sağlanması amacıyla 2011 yılında bir araştırma yaptı. Hazırlanan formüler ile devletlere spor mücadelelerine etki edilmesi ile ilgili özel yasaları olup olmadığı; şikenin nasıl cezalandırıldığı soruldu. Devletlerden gelen cevaplar incelendi ve Suç Sorunları ile İlgili Avrupa Komitesi bir rapor[8] hazırladı.
Bu rapora göre, Avrupa Konseyi üyesi devletlerden sadece 10’u (Birleşik Krallık, Bulgaristan, Fransa, Güney Kıbrıs, Gürcistan, Polonya, Portekiz, Rusya Federasyonu, Türkiye ve Yunanistan) şike için özel düzenlemeler getirmiştir. Birçok devlet ceza kanunlarındaki rüşvet ve dolandırıcılığa ilişkin hükümlerin şikeyi cezalandırmak için yeterli olduğunu belirtmiştir.
Rapora göre, bazı devletler (Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya) şikeyi sadece bahisle bağlantılı olması durumunda suç olarak kabul ederken, geri kalan devletler şikeyi cezalandırmak için bunun bahisle ilgili olması gerekliliğini aramamaktadır.
Şikeye verilen cezalar önemli farklılıklar göstermektedir. Cezalar aşağıdaki gibi listelenebilir:
Birleşik Krallık: 2 yıla kadar hapis cezası.
Bulgaristan: 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası. Aracılık yapanlara 3 yıla kadar hapis cezası. Bazı hallerde 2 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası. Suçun organize suç örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda ve diğer bazı hallerde 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası.
Fransa: 5 yıl hapis ve 75.000 Avro para cezası.
Güney Kıbrıs: En fazla 2 yıl hapis cezası. Anlaşma ile istenen sonucun gerçekleşmesi durumunda 3 yıla kadar hapis cezası.
Gürcistan: 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası. Organize suç örgütü faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda 4 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası.
İtalya: 1 yıl hapis ve 1.000 Avro para cezası.
Polonya: 6 aydan 8 yıla kadar hapis cezası. Önemli menfaat sağlanmışsa 1 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası. Şikeyi bilerek bahis oynayanlara 3 aydan 5 yıla kadar hapis cezası.
Portekiz: Menfaat öneren için 3 yıl hapis veya para cezası. Suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası.
Yunanistan: 3 aya kadar hapis cezası. Anlaşma ile istenen sonuç elde edilirse 6 aya kadar hapis cezası.

Kanımızca, yukarıda mevzuatı açıklanan devletlerden özellikle Bulgaristan’ın durumu göz önüne alınmalıdır. Bulgaristan, sporda yozlaşmada önemli bir örnektir. Wikileaks’te ifşa edilen belgeye[9] göre, ABD Sofya Büyükelçiliği’nden gönderilen bir raporda Bulgaristan futbolunun organize suç örgütlerinin elinde olduğu iddia edilmiştir. Bulgaristan, sporu mafyadan kurtarmak için önemli çalışmalar yapmış ve şikeyi sert cezalarla cezalandırmayı uygun bulmuştur.
Türkiye ise, Avrupa Konseyi’ne gönderdiği raporda şikenin cezasını indirdiğini açıkladı ancak bu değişikliğin gerekçesini açıklamaktan imtina etti. Peki kanun neden değiştirildi?

Kanun Değişikliği
6222 sayılı Kanunun tasarısını hazırlayanlar ve Türkiye Futbol Federasyonu şike ve teşvik primine sert cezalar verilmesi gerektiğini iddia ediyorlardı. Türk sporu bu amansız hastalığı ancak acı ilaçla söküp atabilirdi. Türkiye Futbol Federasyonu şike durumunda küme düşme cezalarını acımadan uyguluyordu. Bu sert, acımasız uygulama kanun koyucu tarafından da desteklenmeliydi.
Şike cezaları herkesin gönlüne göre kabul edildi. Şike ile ilgili hükümler uygulanır uygulanmaz durumun vahameti ortaya çıktı. Birçok komplo teorisi üretildi. Hakkında dava açılan yöneticilerin suçsuz oldukları savunulurken; futbol kulüpleri kanunu değiştirmek için yoğun lobi faaliyetlerine başladılar. Yöneticiler suçsuz ise, futbol kulüplerinin yöneticileri şike ve teşvik primine başvurmuyorlarsa neden kanunun değiştirilmesi isteniyordu? Sadece kanunun değil, bunca yıldır uygulanan küme düşme cezasının değiştirilmesi talebinin ardında yatan sebep neydi? Bunu kamuoyu takdir edecektir.
Kulüpler Birliği, hazırlattığı kanun değişikliği önerisi kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanınca başka yollara başvurdu. Kulüpler Birliği ile yöneticileri, teknik adamları tutuklanmış, iddianamede sanık olarak yer almış yöneticilerin görev aldıkları kulüplerin temsilcileri TBMM’yi sık sık ziyaret ettiler. Kulüp temsilcileri TBMM Adalet Komisyonu’nda bile yer aldılar. En sonunda futbol camiası muradına erdi.
6222 Sayılı Kanun’un hızla çıkarıldığı, gerekli araştırma ve tartışmaların yapılmadığı iddia edildi. Kanun değişikliği teklifine ilişkin Adalet Komisyonu’nun hazırladığı raporda[10]işlenen suça verilecek cezanın, fiilin ağırlığı ile orantılı olmasının yanı sıra, diğer kanunlarda öngörülen suçlara verilen cezalar dikkate alınmak suretiyle adil ve hakkaniyete uygun olarak belirlenmesi gerektiği” belirtildi; ancak şikeye benzer suçu düzenleyen TCK md. 252 göz ardı edildi.
Bu raporda karşılaştırmalı hukuk düzenlemeleri kaleme alınmadı. Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi tavsiye kararları, yönergeleri görmezden gelindi. Uluslararası federasyonların “şikeye karşı sıfır tolerans” politikalarından bahsedilmedi.
Spor Bakanı Suat Kılıç, sık sık 6222 sayılı Kanun’un TFF’nin isteği üzerine çıkarıldığına vurgu yapıyordu. Sayın Kılıç 6222 sayılı Kanun’un değiştirilmesine ilişkin kanun teklifinin görüşüldüğü genel kurul oturumunda da şike ile ilgili cezaların değiştirilmesi için Süper Lig kulüplerinin 18’inin birden ıslak imzalı taleplerinin geldiğini belirtti[11]. Sırf bu beyan bile kanun değişikliğinin kişiye özel, belli bir menfaat grubunun çıkarları nazara alınarak yapıldığını gösteriyor.

Sonuç
Şike, spor için en önemli tehditlerden biridir. Spor yöneticileri, eski sporcular şike tehdidinin büyümesinde önemli etkenlerdir.
Bugün şike ile etkin mücadele etmek isteyen devletler, uluslararası kuruluşlar, spor organizasyonları, sivil toplum örgütleri hep birlikte çözüm yolları bulmak için çalışmalar yürütmektedir. Devletler arasında işbirliği oluşturulması, uzmanlardan yardım alınması, eğitim programları düzenlenmesi, spor organizasyonlarına şikenin önlenmesi konusunda baskı yapılırken diğer yandan da şike faaliyetlerinin tespitine destek verilmesi gibi faaliyetler yanında şike ile mücadelenin en etkin yollarından birinin ceza tehdidi olduğu iddia edilmektedir.
Türkiye, şike ile mücadelede Dünya’ya örnek olma yolunda ilerlerken, ne yazık ki futbol dünyası gücünü göstermiştir. Futbol camiası, TBMM’yi ablukaya alarak ceza kanunlarına, Anayasa’ya müdahale etme cüretini göstermiştir. TBMM ise TFF ve futbol kulüplerinden gelen her talebi kanunlaştırmakta beis görmemiş; Meclis adeta futbol ailesinin noteri haline gelmiştir.
Bugün TBMM futbol yüzünden toplum gözünde saygınlığını yitirme noktasına gelmiştir. Şike suçuna verilen cezaların had safhada indirilmesi toplumu derinden sarsmıştır. Kamuoyu şikecilere af getirildiğine, şikecilerin korunduğuna inanmaktadır. Bu kanının ortadan kaldırılması mümkün değildir.
TBMM, bu düzenlemeleri değiştirirken sadece suç işleyenlerin mağduriyetini değil, sporun bütün katmanlarını, aktörlerini dikkate almalıydı. Mağdur olan kulüpleri, sporcuları, seyircileri, bahis oynayanları, sponsorları, şirket ve yatırımcıları da göz önünde tutmalıydı.
Kanımızca, şikenin cezası indirilmeliydi. Ancak TBMM’nin getirdiği düzenleme oransız olmuştur. Şikenin cezası rüşvet ve dolandırıcılık suçları dikkate alınarak düzenlenmeliydi. Alt ve üst sınır arasında yelpaze geniş tutulabilirdi. Tıpkı Bulgar Ceza Kanunu’nda öngörüldüğü gibi 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası öngörülebilirdi. Ağırlaştırıcı sebeplerin gerçekleşmesi durumunda 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilmesi uygun olurdu.





* Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi,
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Spor Hukuku Komisyonu üyesi.


[4] “Türk Sporunda Şiddet, Şike, Rüşvet ve Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/63, 113, 138, 179, 228) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu” (TBMM 22. Dönem 956 Sıra Sayılı Raporu, 2005) (http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss956m.htm); Spor Kulüplerinin Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu – Mart 2011 (http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/denetim/spor/belgeler/ss733_spor_araskom.pdf)

[5] Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/990) (http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss646.pdf)

[6] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 23’üncü Dönem, c. 8, Yasama Yılı: 5, 85’inci Birleşim, 31 Mart 2011, sh. 278-309 (http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d23/c098/tbmm23098085.pdf)

[7] Sportaccord: “Integrity in Sport: Understanding and preventing match-fixing” (http://www.sportaccord.com/multimedia/docs/2011/11/SportAccordIntegrity_Guide.pdf)
Transparency International: “Corruption and Sport: Building Integrity and Preventing Abuses” (Working Paper No.03/2009) (http://www.transparency.org/content/download/46126/738820/file/Sports_and_Corruption_Working+Paper_9_September_2009.pdf)
Remote Gambling Association: "The Prevalence of Corruption in International Sport - A Statistical Analysis" (http://www.rga.eu.com/data/files/Press2/corruption_report.pdf)

[8] “Feasibility Study on Criminal Law on Promotion of  The Integrity of Sport Against Manipulation of Results,  Notably Match-Fixing” (http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/cdpc/Bureau%20documents/CDPC(2012)1%20-%20e%20-%20Promotion%20of%20the%20integrity%20of%20sport%20against%20manipulation%20of%20results_Final.pdf)

[10] Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/138), Yasama Dönemi: 24, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 80 (http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss80.pdf)

[11] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 24, c. 4, Yasama Yılı: 2, 22’nci Birleşim, 23 Kasım 2011, sh. 1031 (http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d24/c004/tbmm24004022.pdf).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder