22 Ocak 2014 Çarşamba

Prof. Oğuz Atalay Konferansta Doğru Söyledi, Etik Kurulu'nda Şaştı

Bir önceki yazımda, TFF Etik Kurulu'nun uydurduğu garip bir teoriden bahsetmiştim. Etik Kurulu, yöneticinin yaptığı şikenin kulübe izafe edilebilmesi için bu konuda yönetim kurulu kararı alınması; yöneticinin görevlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştü.

TFF Etik Kurulu başkanı Prof. Oğuz Atalay, Şehir Üniversitesi'nde katıldığı bir sempozyumda tam tersi bir açıklama yapmıştı.

Blogger sitesi, bir videoyu belli bir süreden itibaren yayınlamaya izin vermediği için linki paylaşıyorum: http://goo.gl/wZ6bYR

Konuşmanın metni şöyle:

"İkincisi, kişilerin yaptığı fiillerin takımlara izafe edilip edilmeyeceği.
Takdir buyurursunuz ki, yönetim kurulu toplanıp 'şu tarihte oynanacak şu maçta şike yapılması için şu kadar bütçenin ayrılmasına' şeklinde bir karar önerisi olmaz. Gündeme alınmaz. Konuşulmaz. Bu işler açıkçası ceza yaptırımı olmadığı zaman bile bir disiplin suçuydu. Şimdi bir suç. Dolayısıyla tabi ki kişilerin münferit faaliyetlerinin takıma izafe edilmesi mümkün değildir. Ancak takıma izafe için, şahsi kanaatim, yönetim kurulu üyelerinin tamamının içinde bulunduğu bir organizasyona da ihtiyaç yoktur. Bunun için Bankalar Kanunu -Bankacılık Kanunu yeni adıyla- ve TMSF uygulamaları bize ışık tutabilir. Orada, bildiğiniz gibi, 'hukuki ve fiili hakimiyet' kavramı önem kazanmıştır. Yani %2 hisseye sahip olsa bile, aslında dolaylı olarak bir kurumu yönetme, fiili yönetim tesis etme imkanı varsa bir kişi veya kişi grubunda, o kişiler bankanın hakim ortağı kabul edilir. Hukuken %20 ortak olsa bile. Dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin tamamının bir şike veya teşvik primi eylemi içinde olması zorunluluğu yoktur, o bir veya birkaç kişinin eyleminin takıma izafe edilebilmesi için. Önemli olan, 'etkinlik', 'fiili hakimiyet' kriterlerinin somut olayda iyi değerlendirilmesi gerekir kanaatindeyim."

Görüldüğü üzere, Prof. Atalay, şikenin kulübe izafe edilmesi için yönetim kurulu kararı aranmasını saçma buluyordu. Prof. Atalay, yönetim kurulunun hep birlikte şike faaliyeti içinde bulunmasının gerekmediğini belirtiyordu.

Prof. Atalay'ın "fiili hakimiyet" kriterine katılmak mümkün değil. Yönetim kurulu üyeleri, hisselere göre sınıflandırılmamaktadır. Hepsi yönetime katılma konusunda eşit hakka sahiptir. Yönetim kurulu üyelerinden her birinin şike ve teşvik primi faaliyetleri kulüplere izafe edilebilecektir.

Peki ne değişti? Neden Prof. Atalay, başkanlığını üstlendiği TFF Etik Kurulu'nda yönetim kurulu kararı aradı? Neden yönetim kurulunun diğer üyelerinin fiilden haberdar olmaları gerektiğini kabul etti?

Prof. Atalay bunun hesabını vermelidir.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, şike kararında TFF'de görev alanların da yargılanabileceğini açıkladı.

Yargıtay, TFF'nin faaliyetlerinin kamusal faaliyet olarak kabul edilmesi gerektiğini ve bu kamusal faaliyete atama yoluyla katılan kişilerin kamu görevlisi olarak nitelendirileceğini kabul etti.

TFF Etik Kurulu üyeleri TFF bünyesinde atama yoluyla kamusal faaliyette bulunmaktadır. Bu üyeler, işledikleri suçlar bakımından kamu görevlisi olarak kabul edilebilirler. Prof. Atalay'ın da Yargıtay'ın bu kararında belirttiği gerekçeler temel alınarak TCK md. 257 uyarınca "görevi kötüye kullanmak" suçundan yargılanması tartışılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder