Anayasa Mahkemesi'nin 14/2/2013 Tarihli ve E: 2011/63, K: 2013/28 Sayılı Kararı 31Aralık 2013 Tarihli ve 28868 Sayılı Resmî Gazete'de (http://goo.gl/5BgGTN) yayımlandı.
Karara aşağıdadır.
-----------------------------------
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı :
2011/63
Karar Sayısı : 2013/28
Karar Günü : 14.2.2013
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu
adına Grup Başkanvekilleri M. Akif HAMZAÇEBİ ile Muharrem İNCE
İPTAL DAVASININ KONUSU : 29.3.2011 günlü,
6215 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un:
1- 10. maddesiyle
değiştirilen, 21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un Ek 9. maddesinin;
a-
Birinci fıkrasının;
aa- “Bu Kanun’da belirtilen yükümlülüklerini
yerine getirmeyen federasyonların tüzel kişilikleri bu maddede belirilen usulle
iptal edilir ve mal varlıkları Genel Müdürlüğe devredilir.” biçimindeki
üçüncü cümlesinin,
ab- “Genel
Müdürlük tarafından yapılan yardımlar ve tahsis edilen kaynaklar kullanılarak
alınan taşınmazın mülkiyeti Genel Müdürlüğe ait olur. Bu taşınmazlar Genel
Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde kullanılır.” biçimindeki beşinci ve
altıncı cümlelerinin,
b- İkinci fıkrasının;
ba- Dördüncü
cümlesinde yer alan “… iki üyesi seçimle
belirlenen, üç üyesi ise Genel Müdürlükçe görevlendirilen…” ibaresinin,
bb- Son cümlesinde yer alan “… teklifi ve Genel Müdürün…”
ibaresinin,
c- Üçüncü fıkrasının;
ca- “Genel kurul üye sayısı olimpik paralimpik
spor dallarında 150’den az 300 üyeden fazla, diğer branşlarda ise 100’den az
200 üyeden fazla olamaz.” biçimindeki yedinci cümlesinin,
cb- (a) bendinde
yar alan “… üç ay içerisinde…”
ibaresinin,
cc- (b) bendinin
(1) numaralı alt bendinde yer alan “Sportif
Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli düzeyde görülmeyen
veya…” ibaresinin,
d- Dördüncü
fıkrasının “Genel kurulun delege
sayısının yüzde 10’u Genel Müdürlük temsilcilerinden oluşur.” biçimindeki
onuncu cümlesinin,
e- Beşinci fıkrasının;
ea- “Kesinleşmiş sigorta veya vergi borcu
olmamak.” biçimindeki (c) bendinin,
eb- (d) bendinde
yer alan “Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar ile casusluk,…” ve “… gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan…”
ibarelerinin,
f-Altıncı
fıkrasının;
fa- “Spor federasyonlarının Bakana verecekleri
taahhütnamenin esaslarını belirlemek ve yıl sonu itibarıyla taahhütnamelere
uyup uymadıklarının değerlendirerek Bakana sunmak.” biçimindeki (a)
bendinin,
fb- “Bakana sunulan taahhütname ile master planı
ve performans ölçütlerine uyulup uyulmadığı konusunda altı ayda bir Bakana
rapor vermek.” biçimindeki (c) bendinin,
g- Onaltıncı
fıkrasının;
ga- İkinci
cümlesinde yer alan “… amaca uygunluğu
ve…” ibaresinin,
gb- Üçüncü cümlesinde yer alan “… ve amacına…” ibaresinin,
gc- “Teknik elemanlar ve sporculara ödenecek
ücretler hariç, federasyonda çalışan personel ve diğer görevlilere verilecek
ücret ve yolluklar kamu kaynakları ve Spot Toto Teşkilat Başkanlığından
sağlanan reklam gelirlerinden karşılanamaz.” biçimindeki son cümlesinin,
2- 12. maddesiyle
3289 sayılı Kanun’a eklenen Geçici Madde 11’in son fıkrasının;
3- 21. maddesiyle
değiştirilen, 10.7.2004 günlü, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26.
maddesinin üçüncü cümlesinin “… ya da bu
yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının %50’sinden fazlasına ortak olduğu
şirketler ile bu şirketlerin %50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere,
8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın
belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.”
bölümünün,
Anayasa’nın 2., 7., 10., 33., 59. ve 123.
maddelerine aykırı oldukları ileri sürülerek iptallerine ve iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI
İSTEMİNİN GEREKÇESİ
A- 10.6.2011 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“1) 29.03.2011
Tarihli ve 6215 Sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 10
uncu Maddesiyle 21.05.1986 Tarihli ve 3289 Sayılı Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Ek 9 uncu Maddesinde
Yapılan Ek ve Değişikliklerden;
a)
Birinci Fıkrasındaki, “Bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmeyen
federasyonların tüzel kişilikleri bu maddede belirtilen usulle iptal edilir ve
mal varlıkları Genel Müdürlüğe devredilir.” Tümcesi ile “Genel Müdürlük
tarafından yapılan yardımlar ve tahsis edilen kaynaklar kullanılarak alınan
taşınmazların mülkiyeti Genel Müdürlüğe ait olur. Bu taşınmazlar Genel
Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde kullanılır.” Tümcelerinin; İkinci Fıkrasının
Üçüncü Tümcesindeki, “iki üyesi seçimle belirlenen, üç üyesi ise Genel
Müdürlükçe görevlendirilen” İbaresi ile Son Tümcesindeki “teklifi ve Genel
Müdürün” İbaresinin; Üçüncü Fıkrasındaki, “Genel kurul üye sayısı olimpik ve
paramilik spor dallarında 150’den az 300 üyeden fazla, diğer branşlarda ise
100’den az 200 üyeden fazla olamaz.” Tümcesi İle (a) Bendindeki, “üç ay içerisinde”
İbaresi ve (b) Bendinin (1) Alt Bendindeki, “Sportif Değerlendirme ve
Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli düzeyde görülmeyen veya” İbaresinin;
Dördüncü Fıkrasındaki, “Genel kurulun delege sayısının yüzde 10'u Genel
Müdürlük temsilcilerinden oluşur.” Tümcesinin; Altıncı Fıkrasının (a)
Bendindeki, “Spor federasyonlarının Bakana verecekleri taahhütnamenin
esaslarını belirlemek ve yıl sonu itibarıyla taahhütlerine uyup uymadıklarını
değerlendirerek Bakana sunmak.” Tümcesi İle (c) Bendindeki, “Bakana sunulan
taahhütname ile master planı ve performans ölçütlerine uyulup uyulmadığı
konusunda altı ayda bir Bakana rapor vermek.” Tümcesinin; Onaltıncı Fıkrasının
İkinci Tümcesindeki, “amaca uygunluğu ve” İle Üçüncü Tümcesindeki, “ve amacına”
İbareleri İle “Teknik elemanlar ve sporculara ödenecek ücretler hariç,
federasyonda çalışan personel ve diğer görevlilere verilecek ücret ve yolluklar
kamu kaynakları ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığından sağlanan reklam
gelirlerinden karşılanamaz.” Şeklindeki Son Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı
6215
sayılı Kanunun 10 uncu maddesiyle 21.05.1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 9 uncu
maddesinin bir yandan “Özerklik” olan madde başlığı “Bağımsız spor federasyonları”
biçiminde, madde metninde geçen “özerk” ibareleri ise “bağımsız” şeklinde
değiştirilirken; diğer yandan, maddede bağımsızlık veya özerklikle bağdaşmayan
ve federasyonları Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün adeta şube müdürlüklerine
dönüştüren düzenlemeler yapılmıştır.
Gerek
günlük konuşma dilinde, gerek siyaset bilimi ve devletler hukukunda, gerekse de
kamu hukuku ve Anayasamızda “bağımsızlık”, özerkliğe göre, özerkliği de
kapsayan daha geniş bir anlam taşımaktadır.
Güncel
Türkçe Sözlükte özerk, “ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme
yetisi olan (kuruluş, devlet vb.), muhtar, otonom” olarak tanımlanırken;
bağımsız ise, “Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün
etkisinde kalmadan düzenleyebilen, özgür, hür” şeklinde tanımlanmıştır.
Siyaset
bilimi ve devletler hukukunda bağımsızlık/istiklal, bir kişi, kurum ya da
ülkenin yabancı bir otoritenin denetim ve güdümünde olmadan kendi kendini
yönetebilmesi olarak tanımlanmakta ve devletler hukukunda devletin hukuk ölçütü
olarak nitelendirilmektedir. Bağımsızlıktan söz edilebilmesi için; (i) ülkede
otoritenin tek olması ve yasama, yürütme ve yargı tekelini elinde bulundurması;
(ii) başka bir devlet yada benzeri bir topluluktan emir, talimat vb. almadan iç
ve dış siyasetini kendi yapı ve örgütleriyle özerk bir biçimde kararlaştırıp
yürütmesi; (iii) yetkinin geniş ve genel olması gerekir.
Anayasamızda
ise, devlet organlarının düzenlenmesine ilişkin “bağımsızlık” ve “özerklik”
olmak üzere iki temel kavram kullanılmıştır. Anayasada “bağımsızlık” kavramı
yargı erki için kullanılmış ve erkler arası ilişki bağlamında
şekillendirilmiştir. Anayasanın yargı yetkisi başlıklı 9 uncu maddesinde, yargı
yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağı
belirtilirken; Mahkemelerin bağımsızlığı başlıklı 138 inci maddesinin birinci
fıkrasında, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka
uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.” denilirken;
bağımsızlığın gerçekleşmesi ise ikinci ve üçüncü fıkralarında, “Hiçbir organ,
makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde
bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir
beyanda bulunulamaz.” şeklinde biçimlendirilmiştir.
Özerklik
ise Anayasal organlar arasındaki ilişkiyi değil, yürütme organının idari
teşkilatının içsel ilişki ve işleyişini ifade etmektedir. Örneğin, Anayasanın
133 üncü maddesinin son fıkrasında, “Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan
tek radyo televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber
ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır.” denilmektedir.
Özerklik, belirli kamu hizmetlerini yerine getirmek amacıyla devletten ayrı
kamu tüzel kişisi olarak kurulan kamu kurumlarının yasal görevlerini kendi
iradeleri ile aldığı kararlarla yürütebilme yetisidir. Özerk kurumların
“idarenin bütünlüğü ilkesi” bağlamında devlet tüzel kişiliğine bağlılığı,
vesayet ilişkisi çerçevesinde sağlanmaktadır.
Özerklikten
söz edebilmek için özekliğin idari ve mali boyutunu içermesi gerekir. İdari
özerklik, kararların herhangi bir dış müdahale olmaksızın kendi organları
tarafından alınması ve teşkilatı eliyle yürütülmesini ve dolayısı ile (i)
organlarda görevli olanların kural olarak yürütme organı tarafından atanmak
yerine kendilerine özgü usullerle seçilmelerini ve (ii) organların ve
kararlarının üzerinde yargısal denetim dışında herhangi bir idari denetimin
olmamasını gerekli kılar. Mali özerklik ise, kaynakların yaratılması,
önceliklerin belirlenmesi ve bütçeleştirilmesi ile harcanmasında tam yetkili
olmak demektir. Mali özerklikten söz edebilmek için, kaynakların çoğunluğunun
öz gelirlerden oluşması ve merkezi idarenin yardımlarının herhangi bir koşula
bağlanmadan şartsız yapılması zorunludur.
Öte
yandan, federasyonlar spor alanında faaliyette bulunmaktadır. Spor, yerel
değil, uluslararası boyutu ve örgütleri olan evrensel bir alandır. Bu bağlamda,
federasyonların örgütlenmesi ve faaliyet alanlarının düzenlenmesinde
uluslararası düzenlemelerin göz önüne alınması gerekir. Uluslararası spor
camiasının kabul edemeyeceği örgütlenmeler, sistemler ve modeller kurulması,
sporun uluslararası düzeyde gelişememesi yanında, uluslararası spor
etkinliklerinden dışlanmaya ve hatta ihraca kadar uzanan süreçlere yol açar.
Ek 9
uncu maddenin birinci fıkrasında, yükümlülüklerini yerine getirmeyen
federasyonların, tüzel kişiliklerinin iptal edileceği ve malvarlıklarının
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne devredileceği hüküm altına alınmıştır.
Yükümlülüklerini yerine getiremeyen federasyonların, bir yargı kararına
dayanmadan idari tasarrufla tüzel kişiliklerinin iptal edilerek malvarlıklarının
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne devredilmesi bağımsızlık bir yana, özerklikle
dahi bağdaşmaz.
Öte
yandan, ek 9 uncu maddenin birinci fıkrasının devamında, Genel Müdürlük
tarafından yapılan yardımlar ve tahsis edilen kaynaklar kullanılarak alınan
taşınmazların mülkiyetinin Genel Müdürlüğe ait olacağı ve bu taşınmazların
Genel Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde kullanılacağı; onaltıncı fıkrasının son
tümcesinde ise, teknik elemanlar ve sporculara ödenecek ücretler hariç,
federasyonda çalışan personel ve diğer görevlilere verilecek ücret ve
yollukların kamu kaynakları ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığından sağlanan
reklam gelirlerinden karşılanamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Ek 9
uncu maddenin “Özerklik” olan madde başlığı, “Bağımsız spor federasyonları” ve
madde metninde geçen “özerk” ibareleri ise, “bağımsız” olarak değiştirildiğine
göre, yasa koyucunun spor federasyonlarına, özerklikten de öte yönetsel
bağımsızlık tanımayı amaçladığını kabul etmek gerekir.
Nitekim,
6215 sayılı Kanunun “Madde Gerekçeleri” bulunmamasına ve “Gerekçe”sinde de,
“özerklik” ibaresinin “bağımsızlık” olarak değiştirilmesiyle nelerin
amaçlandığına yer verilmemiş olmasına rağmen, “Gerekçe”sinde 3289 sayılı Kanuna
04.03.2004 tarihli ve 5105 sayılı Kanunla eklenen ek 9 uncu madde için yer
alan, “Türk Sporunu, çağdaş ülkelerde olduğu gibi devletin dışında idari ve
mali özerkliğe sahip bir yönetime kavuşturmak, uluslararası federasyonlar gibi
yapılanmalarına imkân sağlamak, faaliyetlerini daha verimli ve süratli bir şekilde
organize edebilmek ve spor faaliyetlerinin daha geniş kitlelere ulaştırılması
amacıyla, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanuna 4/3/2004 tarihli ve 5105 sayılı Kanunla eklenen Ek 9 uncu madde
uyarınca, federasyonlara özerk olma imkanı sağlanarak, Devlet bütçesinden
yardım alan, Devletin siyasi ve idari birimleri tarafından yönetilmeyip ancak
denetlenebilen federasyon sistemine geçilmiştir.” ifadelerindeki özerklik
anlayışından daha ileri bir özerkliğin ve giderek yönetsel bağımsızlığın
amaçlandığı anlaşılabilmektedir.
Bu
durumda da hizmet yönünden yerinden yönetim kurumu olarak nitelendirilmesi
gereken “bağımsız spor federasyonları”nın “yönetsel bağımsızlık” değilse de en
azından “özerklik”in asgari şartlarını taşıması gerekir. Genel Müdürlük
tarafından yapılan yardımlar ile tahsis edilen kaynaklar kullanılarak alınan
taşınmazların mülkiyetinin Genel Müdürlüğe ait olması ve bu taşınmazların Genel
Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde kullanılması ile teknik elemanlar ve
sporculara ödenecek ücretler hariç, federasyonda çalışan personel ve diğer
görevlilere verilecek ücret ve yollukların kamu kaynakları ve Spor Toto
Teşkilat Başkanlığından sağlanan reklam gelirlerinden karşılanamayacak olması,
bağımsız federasyonların hizmet yönünden yerinden yönetim kurumu olma vasfını
bütünüyle ortadan kaldırmakta ve federasyonları Genel Müdürlüğün idari şubesi
durumuna indirgemektedir. Bu durum, Anayasanın 123 üncü maddesindeki, idarenin
kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanacağına ilişkin hükmüne aykırıdır.
Federasyonlar,
bir yanıyla genel idare içinde yer alan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne
verilen bazı görevlerin daha verimli, hızlı ve esnek şekilde yürütülmesi
amacıyla kamu hukuku alanında faaliyet göstermek üzere, hizmet yönünden
yerinden yönetim ilkesine göre kurulan, hizmetle sınırlı olmak üzere kamusal
yetki kullanan ve idarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca merkezi idarenin vesayet
denetimine tabi birer kamu kurumu olmakla birlikte, diğer yanıyla gönüllülük
esasına göre kurulan ve kurulu olduğu alanda işlevlerini gönüllülük esasıyla ve
amatör ruhla yürüten ve sivil alanda faaliyette bulunan birer dernektirler.
Nitekim, ek 9 uncu maddenin ek fıkrasında, 3289 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan
hallerde 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerinin uygulanması esası
benimsenmiştir. Bu bağlamda, spor federasyonlarına ilişkin yasal
düzenlemelerde, federasyonların bir yanıyla ulusal ve uluslararası düzeylerde
sivil alanda faaliyette bulunan dernek oldukları gerçeğinin de gözetilmesi
gerekir.
Anayasanın
Dernek kurma hürriyeti başlıklı 33 üncü maddesinde, herkesin önceden izin
almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten ayrılma özgürlüğüne
sahip oldukları; derneklerin kanunun öngördüğü hallerde hakim kararıyla
kapatılabileceği veya faaliyetten alıkonulabileceği hükmü yer almaktadır.
Ek 9
uncu maddenin birinci fıkrasındaki, yükümlülüklerini yerine getiremeyen
federasyonların, bir yargı kararına dayanmadan idari tasarrufla tüzel kişiliklerinin
iptal edilerek malvarlıklarının Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne devredilmesi
ile Genel Müdürlük tarafından yapılan yardımlar ve tahsis edilen kaynaklar
kullanılarak alınan taşınmazların mülkiyetinin Genel Müdürlüğe ait olması ve bu
taşınmazların Genel Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde kullanılması ile onaltıncı
fıkrasındaki teknik elemanlar ve sporculara ödenecek ücretler hariç,
federasyonda çalışan personel ve diğer görevlilere verilecek ücret ve
yollukların kamu kaynakları ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığından sağlanan
reklam gelirlerinden karşılanamayacağına ilişkin hükümler, Anayasanın 33 üncü
maddesine aykırıdır.
Öte
yandan, Anayasanın 59 uncu maddesinde, Devletin her yaştaki Türk
vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek önlemleri alacağı ve sporun
kitlelere yayılmasını teşvik edeceği hüküm altına alınmıştır.
Sporun
geniş kitlelere yayılarak yurttaşların beden ve ruh sağlıklarının
geliştirilmesi; resmi, hiyerarşiye dayalı bürokratik süreçlerin dışında herkese
açık, erişilebilir, katılımcı, çoğulcu, saydam, yetenekleri açığa çıkararak
geliştiren, taraftarlık duygusunu pekiştirerek kişilerin hayata tutunmalarını
sağlayan, gönüllülüğe dayalı demokratik yapıları zorunlu kılmakta; ulusal ve
uluslararası düzeylerde faaliyette bulunacak sivil alanın bağımsız spor
federasyonları da bu zorunluluktan doğmaktadır. Genel Müdürlük tarafından
yapılan yardımlar ve tahsis edilen kaynaklar kullanılarak alınan taşınmazların
mülkiyeti Genel Müdürlüğe ait olacak; bu taşınmazlar Genel Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde
kullanılacak ve teknik elemanlarla sporculara ödenecek ücretler hariç,
federasyonda çalışan personel ve diğer görevlilere verilecek ücret ve yolluklar
kamu kaynakları ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığından sağlanan reklam
gelirlerinden karşılanamayacak ise, bir kamu kurumu olarak Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü zaten söz konusu esaslara göre çalıştığından, bağımsız spor
federasyonları kurulmasına ihtiyaç bulunmayacak; spor federasyonları Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğünün mevzuatına tabi olarak kurulacaklar ise, bu durumda da
sivil alanda ve ulusal ve uluslararası düzeylerde faaliyette bulunan spor
federasyonu olmanın asgari şartlarını taşımayacaklarından işlevlerini yerine
getiremeyeceklerdir. Bu bağlamda söz konusu hükümler, Anayasanın 59 uncu maddesine
de aykırıdır.
Ek 9
uncu maddenin ikinci fıkrasındaki, spor federasyonlarının denetim kurulunun,
iki üyesinin seçimle belirlenen, üç üyesinin ise Genel Müdürlükçe
görevlendirilen beş üyeden oluşacağı ile bağımsız spor federasyonlarının il
temsilcilerinin, federasyon başkanının teklifi ve Genel Müdürün onayı ile
görevlendirileceği; üçüncü fıkrasında, genel kurul üye sayısının olimpik ve
paramilik spor dallarında 150’den az 300 üyeden fazla, diğer branşlarda ise
100’den az 200 üyeden fazla olamayacağı ile fıkranın (a) bendinde, olağan genel
kurulun maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kurulacak federasyonların
kararın Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten itibaren üç ay içinde yapılacağı;
dördüncü fıkrasında genel kurulun delege sayısının yüzde % 10’unun Genel
Müdürlük temsilcilerinden oluşacağı; onaltıncı fıkrasında ise Genel Müdürlükçe
yapılan her türlü yardımların Genel Müdürlükçe mevzuata uygunluk yanında amaca
uygunluk açısından da denetlenip, amaca uygun harcanmayanların zarar olarak
nitelendirilip kusurları bulunan federasyon başkanı ve yönetim kurulu
üyelerinden tahsil edileceği hüküm altına alınmaktadır.
Yukarıda
da belirtildiği üzere bağımsız spor federasyonları, resmi, hiyerarşiye dayalı
bürokratik süreçlerin dışında herkese açık, erişilebilir, katılımcı, çoğulcu,
saydam, yetenekleri açığa çıkararak geliştiren, taraftarlık duygusunu
pekiştirerek kişilerin hayata tutunmalarını sağlayan, sivil alanda gönüllülüğe
dayalı demokratik yapıları zorunlu kılmakta; bunun için de serbest üyelik ve demokratik
seçim esasına dayalı genel kurul, yönetim kurulu, denetim kurulu vb. organları
bulunmaktadır. Denetim Kurulunun beş üyesinden üçünün Genel Müdürlükçe
görevlendirilmesi, genel kurulun delege sayısının % 10’unun Genel Müdürlük
temsilcilerinden oluşması, il temsilcilerinin Genel Müdürün onayıyla
görevlendirilmesi ve genel kurul üye sayılarına alt ve üst sınırlar
getirilmesi, bırakınız yönetsel bağımsızlığı, özerkliğin asgari şartları ile
dahi bağdaşmamaktadır. Kaldı ki bağımsız spor federasyonları üzerinde,
onaltıncı fıkrada belirtildiği üzere Bakanlık ile Genel Müdürlüğün ve ayrıca
Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulunun denetimi vardır. Bunlara ek
olarak bağımsız spor federasyonlarının öz organı olan denetim kurulunun beş
üyesinden üçünün Genel Müdürlükçe görevlendirilmesi ve genel kurulun % 10’unun
Genel Müdürlük temsilcilerinden oluşması denetim yetkisinin merkezi idarede
tekelleşmesine ve bağımsız spor federasyonlarının, genel kurullarının istem,
karar ve beklentileri temelinde değil de merkezi idarenin direktifleri
doğrultusunda yönetilmesine yol açarak federasyon genel kurullarının iradesini
bütünüyle ortadan kaldırmasa da sakatlayacaktır. Bu bağlamda söz konusu
hükümler Anayasanın 2 nci maddesindeki demokratik hukuk devleti ilkesi ile 59 uncu
ve 123 üncü maddelerine aykırıdır.
Öte
yandan, Türkiye’nin nüfusu artmakta, ekonominin büyümesi ve gelirin adil
bölüşümüyle birlikte kişilerin spora ayıracakları boş zaman çoğalmaktadır.
Kaldı ki, ekonomik büyümenin sağlanması, sosyal devlet ilkesinin hayata
taşınması ve sporun teşvik edilerek kitlelere yaygınlaştırılması devletin
Anayasal görevleridir. Böylesine dinamik bir süreçte, federasyon üyeliklerine
yasayla alt ve üst sınırlar konulması ve dolayısıyla alt sınırın altında
federasyonlaşmaya, üst sınırın üzerinde ise federasyona üyeliğe engel olunması,
spor federasyonlarının sivil alanda ve ulusal ve uluslararası düzeylerdeki çok
yönlü ilişki ve işlevleri göz önüne alındığında Anayasanın 2 nci maddesindeki
demokratik hukuk devleti ile sosyal hukuk devleti ilkelerine ve ayrıca 59 uncu
maddesindeki devletin sporun kitlelere yaygınlaştırmasını teşvik edeceğine
ilişkin hükmüne bu açıdan da aykırılık taşımaktadır.
Maddenin
onaltıncı fıkrasındaki, Genel Müdürlükçe yapılan her türlü yardımların Genel
Müdürlükçe amaca uygunluk açısından da denetlenip, amaca uygun harcanmayanların
zarar olarak nitelendirilerek kusurları bulunan federasyon başkanı ve yönetim
kurulu üyelerinden tahsil edileceğine ilişkin hüküm ise, federasyonların
bağımsızlığı ile bağdaşmamakta; özerkliklerini sakatlamaktadır. Bağımsız ya da
özerk spor federasyonlarında kaynakların amaca uygun harcanıp harcanmadığı
hususu demokratik hukuk devleti ilkesi bağlamında federasyon genel kurullarının
yetkisinde olmak durumundadır. Mevzuata aykırılık dışında kalan amaca
aykırılığın yaptırımı ise zarar ve zararın sorumluluğu bulunanlardan tahsilatı
değil, yönetimin iyi yönetim/hesap verme sorumluluğu bağlamında seçimlerde
görevden alınmalarıdır. Kaldı ki amaca uygunluk denetimi ve buna dayalı zarar
ilkesi, Devletin genel idare esaslarına göre kamu hizmetlerini yürütmekle
yükümlü olan resmi kurum ve kuruluşları için dahi söz konusu değilken, sivil
alanda demokratik esaslara göre faaliyette bulunan bağımsız spor federasyonları
için geçerli olması, Anayasanın 2 nci maddesindeki demokratik devlet ve hukuk
devleti ilkeleri ile 123 üncü maddesi hükümleriyle bağdaşmaz.
Ek 9
uncu maddenin altıncı fıkrası ile federasyonların sportif başarılarını, plan ve
projelerini kontrol etmek, faaliyetlerini değerlendirmek, geliştirmek ve
izlemek üzere Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu kurulmakta ve Kurula
fıkranın (a) bendi ile “Spor federasyonlarının Bakana verecekleri
taahhütnamenin esaslarını belirlemek ve yıl sonu itibarıyla taahhütlerine uyup
uymadıklarını değerlendirerek Bakana sunmak.”; (c) bendi ile “Bakana sunulan
taahhütname ile master planı ve performans ölçütlerine uyulup uyulmadığı
konusunda altı ayda bir Bakana rapor vermek.” görevleri verilirken; üçüncü
fıkrasının (b) bendinin (1) alt bendinde ise, Sportif Değerlendirme ve
Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli düzeyde görülmeyen federasyon başkanı ve
yönetim kurulu üyeleri hakkında karar almak üzere Bakanın istemi üzerine olağan
üstü genel kurula gidilmesi öngörülmektedir.
Devletin
genel idare esaslarına göre spor hizmetlerini yürütmekle yükümlü kamu kurumu
olan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, gelecekteki faaliyetlerine ilişkin olarak
Bakana taahhütname (5018 sayılı Kanunda öngörülen stratejik plan ve performans
programı taahhütname sayılamaz) vermez, taahhütlerine uyup uymadığı
değerlendirme konusu yapılarak Bakana rapor sunulmaz ve en önemlisi raporlarda
yetersiz görülen genel müdürün görevden alınmasına ilişkin hukuksal bir
mekanizma bulunmaz iken; spor faaliyetlerini sivil alanda gönüllülük temelinde
yürütmek üzere kurulan bağımsız spor federasyonları için böylesine bir yasal
mekanizma kurulmasını anlamak ve hukuk devletiyle bağdaştırmak mümkün değildir.
Türk
sporunun gelişerek uluslararası başarılara imza atabilmesi için bağımsız spor
federasyonlarının elbette ki temel görevleri ve temel görüşleri bağlamında
geleceğe ilişkin temel hedef ve stratejilerinin yer aldığı uzun erimli
stratejik plan ve yıllık performans programı hazırlamaları ve bütçe
tahsislerini performans programlarındaki performans göstergelerine
dayandırmaları ve başarının bağımsız bir kurul tarafından değerlendirilmesi
gerekebilir. Ancak, bunun muhatabı Bakan değil, ilgili spor federasyonlarının
genel kurullarıdır. Dolayısıyla taahhütte bulunulacak makam da taahhütlerin
yerine getirilip getirilmediğini değerlendirerek gereğini takdir edecek olan da
spor federasyonlarının genel kurullarıdır. Bu bağlamda söz konusu hükümler,
Anayasanın 2 nci maddesindeki demokratik hukuk devleti ilkeleri ile 123 üncü
maddesi hükümlerine aykırıdır.
Yukarıda
açıklanan gerekçelerle; ek 9 uncu maddenin birinci fıkrasındaki, “Bu Kanunda
belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmeyen federasyonların tüzel kişilikleri
bu maddede belirtilen usulle iptal edilir ve mal varlıkları Genel Müdürlüğe
devredilir.” tümcesi ile “Genel Müdürlük tarafından yapılan yardımlar ve tahsis
edilen kaynaklar kullanılarak alınan taşınmazların mülkiyeti Genel Müdürlüğe
ait olur. Bu taşınmazlar Genel Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde kullanılır.”
tümceleri; ikinci fıkrasının üçüncü tümcesindeki, “iki üyesi seçimle
belirlenen, üç üyesi ise Genel Müdürlükçe görevlendirilen” ibaresi ile son
tümcesindeki “teklifi ve Genel Müdürün” ibaresi; üçüncü fıkrasındaki, “Genel
kurul üye sayısı olimpik ve paramilik spor dallarında 150’den az 300 üyeden
fazla, diğer branşlarda ise 100’den az 200 üyeden fazla olamaz.” tümcesi ile
(a) bendindeki, “üç ay içerisinde” ibaresi ve (b) bendinin (1) alt bendindeki,
“Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli düzeyde
görülmeyen veya” ibaresi; dördüncü fıkrasındaki, “Genel kurulun delege
sayısının yüzde 10'u Genel Müdürlük temsilcilerinden oluşur.” tümcesi; altıncı
fıkrasının (a) bendindeki, “Spor federasyonlarının Bakana verecekleri
taahhütnamenin esaslarını belirlemek ve yıl sonu itibarıyla taahhütlerine uyup
uymadıklarını değerlendirerek Bakana sunmak.” tümcesi ile (c) bendindeki,
“Bakana sunulan taahhütname ile master planı ve performans ölçütlerine uyulup
uyulmadığı konusunda altı ayda bir Bakana rapor vermek.” tümcesi; onaltıncı
fıkrasının ikinci tümcesindeki, “amaca uygunluğu ve” ile üçüncü tümcesindeki,
“ve amacına” ibareleri ile “Teknik elemanlar ve sporculara ödenecek ücretler
hariç, federasyonda çalışan personel ve diğer görevlilere verilecek ücret ve
yolluklar kamu kaynakları ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığından sağlanan reklam
gelirlerinden karşılanamaz.” şeklindeki son tümcesi;
Anayasanın
2 nci, 33 üncü, 59 uncu ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan iptalleri
gerekir.
b) Ek
9 uncu Maddenin Beşinci Fıkrasının (c) Bendindeki “Kesinleşmiş sigorta veya
vergi borcu olmamak.” ile (d) Bendindeki, “Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar ile casusluk,” ve “gibi yüz kızartıcı veya şeref ve
haysiyeti kırıcı suçtan” İbarelerinin Anayasaya Aykırılığı
Ek 9
uncu maddenin beşinci fıkrasında federasyon başkanlarında aranacak şartlara yer
verilmiş ve bunlar arasında (c) bendinde “kesinleşmiş sigorta veya vergi borcu
bulunmamak” denilirken; (d) bendinde ise “Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar ile casusluk” suçu ile “gibi yüz kızartıcı veya şeref
ve haysiyeti kırıcı suçtan” ibaresine de yer verilmiştir.
Öncelikle,
spor federasyonu başkanları için Devletin asli ve sürekli hizmetlerini
yürütmekle yükümlü olan Devlet memurlarından daha fazla şarta yer verilirken;
spor federasyonunu başkanla birlikte ve demokratik usullerle yönetme görev ve
yükümlülüğü olan federasyon yönetim kurulu üyeleri ile spor federasyonunun
diğer organlarının başkan ve üyelerinde hiçbir şartın aranmamasının temel bir
çelişki olduğunu ve yasa önünde eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığını belirtmek
gerekir.
Kişilerin
kesinleşmiş vergi ve sigorta borcunun olması, ekonomik; “Anayasal düzene ve bu
düzenin işleyişine karşı suçlar ile casusluk” ise siyasi suçlar arasındadır ve
“gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan” ibaresi ise maddede
tek tek sayılan suçları ölçüsüz bir şekilde genişleterek yüz kızartıcı veya
şeref ve haysiyet kırıcı suçların kapsamını belirsiz hale getirmektedir.
Kesinleşmiş
vergi ve sigorta borçlarının olması büyük ölçüde piyasa şartlarına ve kişilerin
piyasa şartlarını farklı değerlendirerek yanlış ekonomik kararlar almasına;
Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ile casusluk ise,
yürürlükte olan siyasal rejime bağlıdır. Ülkenin ve kişinin ekonomik şartlarının
değişmesi ile kişi yükümlülüğünden kurtulabilir ve siyasal sistemin değişmesi
ile birlikte eski rejimin suç olarak gördükleri, yenisinde suç olma vasfını
yitirir.
Sporun
en önemli işlevi ise, kişilerin beden ve ruh sağlıklarını geliştirerek kötü alışkanlıklardan
ve çatışma kültüründen uzak, dayanışmanın pekiştiği, hoşgörünün yüceltildiği ve
başarının ödüllendirildiği bir toplum yaratılmasına yaptığı dolaylı ve dolaysız
katkıdır.
Piyasa
şartlarına bağlı ödevlerin yerine getirilememesi ile siyasal rejimle ilgili
siyasal suçlardan dolayı kişilerin spor federasyonu başkanı olma gibi
demokratik bir hakkın kullanımından alıkonulması, Anayasanın 2 nci maddesinde
sıralanan demokratik, sosyal hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmaz.
Öte
yandan, hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri kurallarda belirliliktir.
Madenin beşinci fıkrasının (d) bendinde geçen “gibi yüz kızartıcı veya şeref ve
haysiyeti kırıcı suçtan” ibaresi, kendinden önce tek tek sayılan suçları
ölçüsüz bir şekilde genişleterek yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı
suçların kapsamını belirsiz hale getirdiğinden Anayasanın 2 nci maddesindeki
hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Yukarıda
açıklanan gerekçelerle; ek dokuzuncu maddenin beşinci fıkrasının (c) bendindeki
“Kesinleşmiş sigorta veya vergi borcu olmamak.” ile (d) bendindeki, “Anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ile casusluk,” ve “gibi yüz
kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan” ibareleri; Anayasanın 2 nci
maddesine aykırı olduğundan iptalleri gerekir.
2)
29.03.2011 Tarihli ve 6215 Sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun”un 12 nci Maddesiyle 3289 Sayılı Kanuna Eklenen Geçici 11 inci Maddesinin
Son Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı
6215
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 12 nci maddesi ile
3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanuna eklenen geçici 11 inci maddesinin son fıkrasında, bu Kanunla tüzel
kişilik kazanan spor federasyonlarının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
sonra yapılacak ilk ilgili olimpiyat oyunlarının bitim tarihlerinden itibaren
üç ay içerisinde genel kurullarını yaparak hukuki yapılarını bu Kanuna uygun
hale getirmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır.
6215
sayılı Kanunun 10 uncu maddesi ile 3289 sayılı Kanunun ek 9 uncu maddesinde
yapılan değişiklikler için Anayasa Mahkemesine bu dilekçenin (1) nolu
maddesinde yazılan iptal gerekçelerinde de belirtildiği üzere;
Bağımsız
spor federasyonları, sporun ulusal ve uluslararası boyutu dikkate alınmadan düzenlenmiş;
“bağımsız spor federasyonları” denilmesine rağmen, spor federasyonlarının idari
ve mali özerklikleri dahi ellerinden alınmış; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,
sporu destekleyen ve denetleyen konumundan sporu yöneten durumuna getirilerek
spor federasyonları Genel Müdürlüğün adeta idari şubesi yapılmıştır.
Öncelikle,
bu Kanunla tüzel kişilik kazanan spor federasyonlarının, hukuki yapılarını
Anayasaya aykırı hükümler taşıyan 3289 sayılı Kanunun ek 9 uncu maddesine uygun
hale getirecek olmaları hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.
Öte
yandan, federasyonların hukuki yapılarının uygun hale getirilmeleri kabul
edilse bile, buna ilişkin düzenlemenin de Anayasaya uygun olması gerekir.
Anayasanın
2 nci ve 7 nci maddeleri gereğince, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de
idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık,
net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin
keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi,
hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir kesinlik
içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun
bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir.
Ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını
ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm
eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal
düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli
kılar. Yasa kuralı, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin
ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak
şekilde düzenlenmelidir.
Dava
konusu fıkrada ise, bu Kanunla tüzel kişilik kazanan spor federasyonlarının, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk ilgili olimpiyat
oyunlarının bitim tarihlerinden itibaren üç ay içerisinde genel kurullarını
yaparak hukuki yapılarını bu Kanuna uygun hale getirmek zorunda oldukları hüküm
altına alınmıştır. “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk
ilgili olimpiyat oyunlarının bitim tarihleri” ibaresi, belirsiz ve
öngörülemezdir.
Açıklanan
nedenlerle, 6215 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 12
nci maddesi ile 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanuna eklenen geçici 11 inci maddesinin son fıkrası,
Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
3)
29.03.2011 Tarihli ve 6215 Sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun”un 21 inci Maddesiyle Değiştirilen 10.07.2004 Tarihli ve 5216 Sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanununun 26 ncı Maddesindeki, , “ya da bu yerlerin
belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler
ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 8/9/1983
tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye
meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.” Hükmünün
Anayasaya Aykırılığı
29.03.2011
Tarihli ve 6215 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 21
inci maddesiyle değiştirilen 10.07.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanununun 26 ncı maddesinde, büyükşehir belediyesinin kendisine
verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre
sermaye şirketleri kurabileceği; genel sekreter ile belediye ve bağlı
kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personelin bu şirketlerin yönetim ve
denetim kurullarında görev alabilecekleri; büyükşehir belediyesinin, mülkiyeti
veya tasarrufundaki hafriyat sahalarını, toplu ulaşım hizmetlerini, sosyal
tesisler, büfe, otopark ve çay bahçelerini işletebileceği ya da bu yerlerin
belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler
ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 08.09.1983
tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye
meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebileceği hükme
bağlanmıştır.
5393
sayılı Belediye Kanununun Belediyenin yetkileri ve imtiyazları başlıklı 15 inci
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde, toplu taşıma yapmak; bu amaçla
otobüs, deniz ve su ulaşım araçları, tünel, raylı sistem dahil her türlü toplu
taşıma sistemlerini kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek belediyenin
yetkileri arasında sayılmış; ikinci fıkrasında ise, belediyenin (e), (f) ve (g)
bentlerinde belirtilen hizmetleri Danıştay’ın görüşü ve İçişleri Bakanlığının
kararıyla süresi kırkdokuz yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredebileceği;
toplu taşıma hizmetlerini imtiyaz veya tekel oluşturmayacak şekilde ruhsat
vermek suretiyle yerine getirebileceği gibi toplu taşıma hatlarını kiraya verme
veya 67 nci maddedeki esaslara göre hizmet satın alma yoluyla da yerine
getirebileceği hüküm altına alınmıştır.
Öte
yandan, 5393 sayılı Belediye Kanununun 70 nci ve 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanununun 26 ncı maddelerinde, belediyenin/büyükşehir belediyesinin
kendine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen
usullere göre şirket kurabileceği öngörülmüş; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanununun Büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve
sorumlulukları başlıklı 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (p) bendinde,
büyükşehir içindeki toplu taşıma hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gerekli
tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek, büyükşehir sınırları
içindeki kara ve denizde taksi ve servis araçları dahil toplu taşıma araçlarına
ruhsat vermek hükme bağlanmış; Büyükşehir belediyesinin yetkileri ve
imtiyazları başlıklı 10 uncu maddesinde ise, büyükşehir, ilçe ve ilk kademe
belediyelerinin, görevli oldukları konularda bu Kanunla birlikte Belediye
Kanunu ve diğer mevzuat hükümleri ile ilgisine göre belediyelere tanınan yetki,
imtiyaz ve muafiyetlere sahip oldukları belirtilmiştir.
Yukarıdaki
hükümlere göre, belediyelerin otobüs, deniz ve su ulaşım araçları, tünel, raylı
sistem dahil her türlü toplu taşıma sistemleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve
işlettirmek konusunda imtiyazları, başka bir anlatımla tekel niteliğinde
yetkileri bulunmaktadır. Hükümde kurmak ve işletmek şeklinde yer alan ifadeler
ile bu hizmetlerin kurulması ve işletilmesi faaliyetlerinin belediye tüzel
kişiliği tarafından, kendi örgüt, araç-gereç, personel ve malvarlığı ile
yürütülmesi demek olan “emanet usulü”nün; kurdurmak ifadesi ile tesislerin
yapımının “ihale edilmesi”nin; işlettirmek ifadesi ile de “imtiyaz” verilmesi
yoluyla tesislerin işletmesinin devrinin öngörüldüğü açıktır.
2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 1 inci maddesinde belediyelerin kira ve
mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlerinde 2886 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanacağı belirtilmiş; toplu ulaşım hizmetlerinin işletmesinin devri 5393
sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında Danıştay’ın
görüşü ve İçişleri Bakanlığının kararına bağlanmış; 2575 sayılı Danıştay
Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, imtiyaz şartlaşma
ve sözleşmeleri hakkında görüş bildirmek Danıştayın görevleri arasında
sayılmıştır. Başka bir anlatımla, büyükşehir, il, ilçe ve diğerleri dahil tüm
belediyelerinin imtiyazında/tekelinde bulunan toplu taşıma hizmetlerinde
imtiyazın devri, 2886 sayılı Kanuna göre işletmenin devri ihalesi açılması, Danıştay’ın
görüşü ve İçişleri Bakanlığının kararıyla mümkün olabilmektedir.
6215
Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 21 inci maddesiyle
değiştirilen 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 26 ncı maddesiyle ise,
Büyükşehir belediyesi toplu ulaşım hizmetlerinin işletmesinin, belediye veya
bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu
şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 2886 sayı llanılması
hâlinde, tahsis işlemi Genel Müdürlükçe iptal edilir.
Bu hükümlerden anlaşıldığı üzere ve ülkemizdeki spor
yönetiminin mali yapısı göz önünde bulundurulduğunda, spor federasyonlarının
gelirlerinin amaçlarının gerektirdiği faaliyetlerini sürdürmelerine imkân
vermediği durumlarda mali açıdan Devlet katkısına bağımlı oldukları açıktır. Bu
çerçevede, doğrudan kendi öz gelirleri kullanılmaksızın, Genel Müdürlük
tarafından yapılan yardımlar ve tahsis edilen kaynaklar kullanılarak alınan
taşınmazın mülkiyetinin Genel Müdürlüğe ait olmasında spor federasyonlarının
özerkliğine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 59. maddesi hükmüne göre, Devlet, her
yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri
alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.
Kanun koyucu tarafından, Devletin, Anayasa’nın 59.
maddesinden kaynaklanan sporun genel yönetimi konusundaki rolü, merkezde
Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı, özel bütçeli ve tüzel kişiliğe sahip Spor
Genel Müdürlüğüne verilmiş olup her bir spor dalı ile ilgili faaliyetleri ulusal
ve uluslararası kurallara göre yürütmek, gelişmesini sağlamak, sporcu sağlığı
ile ilgili konularda gerekli önlemleri almak, teşkilatlandırmak, federasyonu
uluslararası faaliyetlerde temsil etmek ve Tahkim Kurulu kararlarını
uygulamakla görevli ve yetkili, özel hukuk hükümlerine tabi bağımsız spor
federasyonları öngörülmüştür. Bu bakımdan spor federasyonları, ilgili oldukları
spor dalının faaliyetlerini doğrudan yöneten uzmanlık sahibi yapılanmalardır.
Spor Genel Müdürlüğü ise tüm spor federasyonlarının genel yönetimi konusunda
kararlar alan bir kurumdur. Spor
federasyonlarının, sadece ilgili oldukları spor dalı özelinde amaçları
bulunurken, Spor Genel Müdürlüğünün bütün spor dallarının faaliyetlerinin
sürdürülmesi ve geliştirilmesi amacı bulunmaktadır. Bu yapı içerisinde Genel
Müdürlük kaynakları kullanılarak elde edilen malların Genel Müdürlük adına
alınması ve federasyonun tüzel kişiliğinin sona ermesi durumunda sahip olduğu
mal varlığının çatı yapılanma niteliğindeki Genel Müdürlüğe devredilmesi, kanun
koyucunun öngördüğü spor yapılanma biçimi göz önünde bulundurulduğunda
olağandır.
Genel Müdürlük bütçesinden aktarılan kaynaklar, genel
bir nitelik arz ettiği için bu gelirlerden elde edilen saha ve tesislerin tek
bir spor dalına tahsis edilerek diğer spor dallarının bunlardan yararlanmasına
imkân verilmemesi Spor Genel Müdürlüğünün Kanun ile kendisine verilmiş olan tüm
spor faaliyetlerinin yönetilmesi ve geliştirilmesi amacına aykırı
düşebilecektir.
Kaldı ki, 6215 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile
sadece Genel Müdürlük kaynakları kullanılarak elde edilen taşınmazların
mülkiyetinin Genel Müdürlüğe ait olacağı belirtilirken bağımsız spor
federasyonlarının öz kaynakları ile aldıkları taşınmazların mülkiyetinin
kendilerine ait olacağı hükme bağlanmıştır.
Anayasa’da belirtilen amacı ya da kamu yararını
gerçekleştirmek için kanunla yapılacak olan düzenleme, kanun koyucunun yapacağı
tercihlere göre şekillenecektir; yani kanun koyucu, Anayasa’nın 59. maddesinde
belirtilen amacı veya kamu yararını gerçekleştirmek için getireceği çözümü
seçmekte serbesttir. Burada takdir yetkisi Anayasal ilkelere aykırı olmamak
koşuluyla kanun koyucuya aittir ve bu hususun yerindeliği Anayasa Mahkemesinin
denetim alanına girmez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa’nın
59. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal istemlerinin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 33. maddesi ile ilgisi
görülmemiştir.
B- Kanun’un 10. Maddesiyle Değiştirilen,
3289 Sayılı Kanun’un Ek 9. Maddesinin İkinci Fıkrasının Dördüncü Cümlesinde Yer
Alan “…iki üyesi seçimle belirlenen, üç
üyesi ise Genel Müdürlükçe görevlendirilen…” İbaresi ile Son Cümlesinde Yer
Alan “…teklifi ve Genel Müdürün…”
İbaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, spor federasyonlarının yetkili
kurullarına üyelik seçimlerinde Genel Müdürlüğün dâhil olması ve il
temsilcilerinin Genel Müdürün onayıyla görevlendirilmesi nedeniyle,
federasyonların yönetsel bağımsızlığının ortadan kalktığı, bu durumun
özerkliğin asgari şartları ile dahi bağdaşmadığı, bağımsız spor federasyonları
üzerinde, Bakanlık ile Genel Müdürlüğün ve ayrıca Sportif Değerlendirme ve
Geliştirme Kurulunun denetiminin bulunduğu,
bunlara ek olarak bağımsız spor federasyonlarının öz organı olan denetim
kurulunun beş üyesinden üçünün Genel Müdürlükçe görevlendirilmesinin denetim
yetkisinin merkezi idarede tekelleşmesine ve bağımsız spor federasyonlarının,
genel kurullarının istem, karar ve beklentileri temelinde değil de merkezî
idarenin talimatları doğrultusunda yönetilmesine yol açarak federasyon genel
kurullarının iradesini sakatlayacağı belirtilerek kuralların, Anayasanın 2.,
59. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3289 sayılı Kanun’un ek 9. maddesine göre, spor
federasyonlarının merkez teşkilatı; genel kurul, yönetim, denetim, disiplin kurulları
ile genel sekreterlikten teşekkül etmektedir. Federasyonların yurt içi
bağlantısını sağlamak üzere, illerde federasyon temsilcilikleri kurulabilir.
Dava konusu kurallarla bağımsız spor federasyonlarının
denetim kurullarının iki üyesi seçimle belirlenen, üç üyesi Genel Müdürlükçe
görevlendirilen beş üyeden oluşturulması, federasyonlarının il temsilcilerinin,
federasyon başkanının teklifi ve Genel Müdürün onayı ile görevlendirilmesi
yöntemi benimsenmiştir.
Spor
federasyonlarının genel kurullarında en fazla oyu alan başkan adayı ve listesi
federasyonların karar organları olarak seçilmiş sayılmaktadır. Bu seçimde beş kişilik denetim kurulunun üçü
iptale konu hüküm gereği Genel Müdürlük tarafından atanmakta, ikisinin seçimi
de başkan adayının listesinden belirlenmektedir.
Bağımsız spor federasyonlarının il temsilcileri,
federasyon başkanının teklifi ve Genel Müdürün onayı ile görevlendirilir. Bu
hükümler doğrultusunda, Genel Müdürlük tarafından doğrudan federasyon
temsilcisi ataması yapılmamakta ancak, federasyon başkanlarının teklif ettiği
kişiler Genel Müdürlük tarafından onaylanarak görevlendirilebilmektedir.
Yukarıda birinci fıkranın dava konusu kurallarının
Anayasa’nın 123. maddesi yönünden incelenmesinde belirtilen gerekçelerle,
Anayasa’da aksine bir hüküm bulunmadıkça özerk kurumların karar ya da yönetim
organlarının kendileri tarafından seçilmesi zorunlu değildir. Spor
federasyonlarının karar organlarının üyelerinin kendi üyeleri tarafından
seçilmesi zorunluluğuna ilişkin herhangi bir anayasal kural bulunmamaktadır. Bu
itibarla, özerk bir kurumun karar organını oluşturan üyelerin tamamının veya
bir bölümünün siyasal organlar tarafından seçilmesine bakılarak bunun
özerklikle bağdaşmayacağı ileri sürülemez.
Anayasa’nın 59. maddesinde öngörülen sporun
geliştirilmesi amacının da ne şekilde yerine getirileceğine ilişkin herhangi
bir belirleme bulunmamaktadır.
Ek 9. maddeye göre Spor Genel Müdürlüğü, bütçesinden
bağımsız federasyonlara doğrudan mali yardımda bulunmakta, ilgili branşın alt
yapısına ve eğitime ilişkin projelerinin desteklenmesi amacıyla gerektiğinde
kaynak tahsis edebilmekte, kendisine ait spor tesislerinin işletilmesini,
menkul ve gayrimenkullerini bedelsiz olarak kırk dokuz yıla kadar federasyonun
faaliyetleri için tahsis edebilmektedir.
Kanun koyucu tarafından spor federasyonlarına mali
destek sağlama ve sağlanan desteğin amacı doğrultusunda harcanması konusunda
denetim yetkisi verilmiş bulunan Spor Genel Müdürlüğüne federasyonların denetim
kurullarına 3 üye görevlendirmesinin ve federasyonların yurt içi bağlantısını
sağlamak üzere federasyon başkanının teklifi sonrasında Genel Müdürün onayı ile
görevlendirilmesinin, Genel Müdürlük ve spor federasyonlarının pozisyonları ve
aralarındaki ilişki nedeniyle, Anayasa’ya aykırı olduğundan söz edilemez
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa’nın
59. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal istemlerinin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 2. maddesiyle bir ilgisi
görülmemiştir.
C- Kanun’un 10.
Maddesiyle Değiştirilen, 3289 Sayılı Kanun’un Ek 9. Maddesinin Üçüncü
Fıkrasının “Genel kurul üye
sayısı olimpik paralimpik spor dallarında 150’den az 300 üyeden fazla, diğer
branşlarda ise 100’den az 200 üyeden fazla olamaz.” Biçimindeki Yedinci
Cümlesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, ekonomik büyümenin sağlanması,
sosyal devlet ilkesinin hayata taşınması ve sporun teşvik edilerek kitlelere
yaygınlaştırılmasının Devletin anayasal görevi olduğu, federasyon üyeliklerine
kanunla alt ve üst sınırlar konulması ve dolayısıyla alt sınırın altında
federasyonlaşmaya, üst sınırın üzerinde ise federasyona üyeliğe engel
olunmasının, spor federasyonlarının sivil alanda ve ulusal ve uluslararası
düzeylerdeki çok yönlü ilişki ve işlevleri göz önüne alındığında demokratik
hukuk devleti ile sosyal hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmadığı belirtilerek
kuralın, Anayasa’nın 2. ve 59. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ek 9. maddenin üçüncü fıkrasına göre, genel kurul,
federasyonun en üst organıdır. Kuralda genel kurulun toplanması, üyelerin belirlenmesi,
divanın oluşturulması, delege listesine yapılacak itirazlar ve oyların sayımı
ile ilgili diğer esas ve usullerin federasyonların ana statülerinde
belirleneceği hükme bağlanırken, olimpiyat oyunlarına katılma yeterliliği esas
alınarak genel kurul üye sayısında alt ve üst sınırlar tespit edilmiştir. Buna
göre, genel kurul üye sayısının olimpik ve paralimpik spor dallarında 150’den
az 300 üyeden fazla, diğer branşlarda ise 100’den az 200 üyeden fazla
olamayacağı ifade edilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti
eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa
ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan
devlettir.
Herhangi bir kuruluşun oluşmasında
demokrasinin temel kuralı olan seçime yer verilmişse, bu kuruluşun seçim
sisteminin, yönetim ve işleyişinin de demokratik kurallara aykırı
olamayacağının kabulü gerekir. Demokratik
seçimin en önemli niteliği, adil bir temsil ilkesine dayalı serbest, eşit ve
genel-oy esasını içermesidir. Hukuk devletinin bir gereği olarak adaletli bir
hukuk düzeninin kurulabilmesi de, diğer seçimler yanında kamu kuruluşu
niteliğindeki spor federasyonlarının seçimlerinde de seçime katılacakların adil
bir biçimde temsil edilmesine bağlıdır.
Demokratik seçim usulünün temel nitelikleri konusunda
herhangi bir sınırlama getirmeyen düzenlemede, temsilde adaletin
gerçekleşmesine engel olacak düzeyde çok az sayıda delegeden oluşan bir genel
kurul oluşumuna engel olmak amacıyla genel kurul üye sayısına ilişkin bir alt
sınır konularak, olimpik ve paralimpik spor dallarında 150’den, diğer dallarda
ise 100’den az olmama koşulunun getirilmesi ve spor federasyonlarının zayıf
mali yapıları göz önünde bulundurularak olimpik ve paralimpik spor dallarında
300’den, diğer dallarda ise 200’den fazla üyenin olmaması kuralının
getirilmesinin Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan demokratik hukuk devleti
ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Yukarıda birinci fıkranın dava konusu kurallarının
Anayasa’nın 59. maddesi yönünden incelenmesinde belirtilen gerekçelerle de
iptale konu düzenleme kanun koyucunun takdir yetkisi içerisinde bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2.
ve 59. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
D- Kanun’un 10. Maddesiyle Değiştirilen,
3289 Sayılı Kanun’un Ek 9. Maddesinin Üçüncü Fıkrasının (a) Bendinde
Yer Alan “…üç ay içerisinde…” İbaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, 3289 sayılı Kanun’un 6215 sayılı
Kanun ile değiştirilmeden önceki ek 9. maddenin beşinci fıkrasına dayanılarak
Genel Müdürlükçe çıkarılan Çerçeve Statü’nün 7. maddesinin birinci fıkrasında
spor federasyonlarının olağan genel kurullarının; olimpik spor dallarında dört
yılda bir ilgili olimpiyat oyunlarının bitim tarihinden itibaren, olimpik
olmayan spor dallarında ise yaz olimpiyat oyunlarının bitiminden itibaren altı
ay içerisinde yapılacağının hükme bağlandığı, 6215 sayılı Kanun’un 10. maddesi
ile bu sürenin 3 aya düşürüldüğü, olağan genel kurulu düzenleme süresinin 3 aya
düşürülerek olimpiyat oyunları sonrası ilgili spor dalında gerçekleşen
başarının veya başarısızlığın tartışılmasına imkân vermeyecek kadar çok
kısaltıldığı, kanun koyucunun hukuk devleti içerisinde kendisine tanınan takdir
hakkını adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini gözetmeksizin kullandığı
belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu ibarenin de yer aldığı kuralla spor
federasyonlarının olağan genel kurullarının; olimpik ve paralimpik spor
dallarında ilgili olimpiyat oyunlarının, diğer spor dallarında yaz olimpiyat
oyunlarının bitiminden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kurulacak
federasyonlarda ise kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren üç
ay içerisinde yapılacağı hükme bağlanmıştır.
3289 sayılı Kanun’un ek 9. maddesinin beşinci
fıkrasının birinci cümlesine dayanılarak çıkarılan “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Özerk Spor Federasyonları Çerçeve
Statüsü”nün 7. maddesinde spor federasyonlarının olağan genel kurullarının;
olimpik spor dallarında dört yılda bir ilgili olimpiyat oyunlarının bitim
tarihinden itibaren, olimpik olmayan spor dallarında ise yaz olimpiyat
oyunlarının bitiminden itibaren altı ay içerisinde yapılacağı kurala bağlanmış
bulunmaktaydı. Ancak, Çerçeve Statünün dayanağı olan 3289 sayılı Kanun’un ek 9.
maddesinin beşinci fıkrasının birinci cümlesi, Anayasa Mahkemesinin 2.7.2009
günlü, E.2006/118, K.2009/107 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Artık, spor
federasyonlarının genel kurulları 6215 sayılı Kanun ile 3289 sayılı Kanun’un ek
9. maddesinde yapılan değişikliklere göre yapılacaktır.
Kanunların, kamu yararının sağlanması amacına yönelik
olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini
gözetmesi ve kazanılmış hakları ihlâl etmemesi Anayasa’nın 2. maddesinde
belirtilen hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde
kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet
ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
Bütün kamusal işlemler, nihai olarak kamu yararını
gerçekleştirmek hedefine yönelmek durumundadır. Kanunun amaç öğesi bakımından
Anayasa’ya uygun sayılabilmesi için kanunun çıkarılmasında kamu yararı dışında
bir amacın gözetilmemiş olması gerekir. İlgili yasama belgelerinin
incelenmesinden kanunun kamu yararı dışında bir amaçla çıkarılmış olduğu açıkça
anlaşılabiliyorsa kanunun amaç unsuru bakımından Anayasa'ya aykırı olduğu
söylenebilir.
İptale konu ibare ile spor federasyonlarının olağan
genel kurullarının ilgili olimpiyatların bitiminden sonra 3 ay içerisinde
yapılacağının tespiti tamamen kanun koyucunun takdirinde olan bir husustur.
Kamu yararı dışında herhangi bir amacın gözetildiğine ilişkin yasama
belgelerinde bir emare bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 59. maddesinde belirtilen amacı ya da kamu
yararını gerçekleştirmek için kanunla yapılacak olan düzenleme, kanun koyucunun
yapacağı tercihlere göre şekillenecektir; yani kanun koyucu, Anayasa’da
belirtilen amacı veya kamu yararını gerçekleştirmek için getireceği çözümü
seçmekte serbesttir. Burada takdir yetkisi Anayasal ilkelere aykırı olmamak koşuluyla
kanun koyucuya aittir ve bu hususun yerindeliği Anayasa Mahkemesinin denetim
alanına girmez. Bu sürenin olimpiyatlarda elde edilen sportif başarı veya
başarısızlıkların en uygun zamanda tartışılmasına imkân verip vermediği
değerlendirmesi ise tamamen kanun koyucunun takdirinde olan bir husustur.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
E- Kanun’un 10. Maddesiyle Değiştirilen,
3289 Sayılı Kanun’un Ek 9. Maddesinin Üçüncü Fıkrasının (b) Bendinin (1)
Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Sportif
Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli düzeyde görülmeyen
veya…” İbaresi ile Altıncı Fıkrasının “Spor
federasyonlarının Bakana verecekleri taahhütnamenin esaslarını belirlemek ve
yıl sonu itibarıyla taahhütnamelere uyup uymadıklarının değerlendirerek Bakana
sunmak.” Biçimindeki (a) Bendinin ve “Bakana
sunulan taahhütname ile master planı ve performans ölçütlerine uyulup
uyulmadığı konusunda altı ayda bir Bakana rapor vermek.” Biçimindeki (c)
Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Spor Genel Müdürlüğüne dahi
verilmeyen Bakan’a karşı bir taahhütte bulunma yükümlülüğünün sivil alanda
gönüllülük esaslarına dayalı olarak spor faaliyetlerini yöneten spor
federasyonları için kabul edildiği, buna bağlı olarak federasyon başkanı veya
yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmasına yol açacak bir mekanizmanın
kurulduğu, bu konuda ancak spor federasyonlarının genel kurullarının yetkili ve
sorumlu olabileceği belirtilerek kuralların, Anayasa’nın 2. ve 123. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3289 sayılı Kanun’un ek 9. maddesinde, 6215 sayılı
Kanunla yapılan değişikliklerle spor federasyonlarının sportif başarılarını,
plan ve projelerini kontrol etmek, faaliyetlerini değerlendirmek, geliştirmek
ve izlemek üzere Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu kurulması
öngörülmüştür. Bu Kurul, Bakan tarafından spor alanında bilimsel çalışmalar
yapmış veya sporda idareci, teknik adam ve benzeri görevlerde veya kamu kurum
ve kuruşları ile özel sektörde üst düzey görevlerde bulunmuş kişiler arasından
iki yıl için görevlendirilecek, bir başkan, bir başkan yardımcısı, bir raportör
ile dört üyeden oluşmaktadır.
Kurulun görevleri, iptale konu (a) ve (c) bentlerinin
de yer aldığı ek 9. maddenin altıncı fıkrasında, Spor federasyonlarının Bakana verecekleri
taahhütnamenin esaslarını belirlemek ve yıl sonu itibarıyla taahhütlerine uyup
uymadıklarını değerlendirerek Bakana sunmak, federasyonlar tarafından hazırlanan
master planını, performans ölçütlerini, amaç ve hedeflerini incelemek,
uluslararası federasyonların statü ve talimatlarını gözeterek hizmet kalite
standartlarını belirlemek ve Bakana sunulan taahhütname ile master planı ve
performans ölçütlerine uyulup uyulmadığı konusunda altı ayda bir Bakana rapor
vermek olarak belirlenmiştir.
Ek 9. maddenin bu bölümde iptale konu diğer ibarelerin
yer aldığı üçüncü fıkrasının (b) bendine göre olağanüstü genel kurul, üçüncü
fıkrada yer verilen diğer hallerin dışında Sportif Değerlendirme ve Geliştirme
Kurulu raporlarında yeterli düzeyde görülmeyen veya yapılan denetim sonucu
görev başında kalmasında sakınca görülen federasyon başkanı ve yönetim kurulu
üyeleri hakkında karar almak üzere Bakanın istemi üzerine de olağanüstü
toplanacağı hükme bağlanmıştır.
Sportif Değerlendirme Kurulunun oluşumu ve görevleri
göz önünde bulundurulduğunda, bu Kurulun spor federasyonları açısından
taahhütnamelerini ve çalışma planlarını hazırlama ve sunma konusunda; Gençlik
ve Spor Bakanı açısından ise federasyonlar tarafından hazırlanmış bu
taahhütname ve planların değerlendirilmesi noktasında teknik destek hizmeti
sağladığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda birinci fıkranın dava konusu kurallarının
Anayasa’nın 123. maddesi yönünden incelenmesinde belirtilen gerekçelerle, kanun
koyucu tarafından, idari vesayet kapsamında merkezî idareye, kanunla açık bir
şekilde düzenlenmiş olması koşuluyla, vesayet denetimine tabi kurumların karar
organlarını oluşturan kişileri göreve getirme ve görevden alma konusunda ilgili
kurumun özerklik derecesine bağlı olmak üzere yetki verilebilmektedir.
Spor federasyonları açısından ise merkezî idareye doğrudan spor federasyonlarının icra
organını belirleme veya görevden alma yetkisi verilmemiştir. Sadece ek 9.
maddenin iptale konu ibarelerin yer aldığı üçüncü fıkrası hükümleri
doğrultusunda Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli
düzeyde görülmeyen veya yapılan denetim sonucu görev başında kalmasında sakınca
görülen federasyon başkanı ve yönetim kurulu üyeleri hakkında karar almak üzere
Bakan’a olağanüstü genel kurul çağrısında bulunma yetkisi verilmiştir. İptali
istenen üçüncü fıkradaki ibareler ise Bakan’ın sahip olduğu bu yetkiyi yine
iptale konu edilen altıncı fıkra hükümleri doğrultusunda Sportif Değerlendirme
Kurulu tarafından sunulacak raporlara bağlamaktadır. Federasyon başkanı veya
yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları konusunda yetkili karar organı
spor federasyonlarının genel kurullarıdır. Dolayısıyla, spor federasyonlarının
özerkliğini olumsuz yönde etkileyecek bir husus bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa’nın
123. maddesine aykırı değildir. İptal istemlerinin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 2. maddesiyle ilgisi
görülmemiştir.
F- Kanun’un 10. Maddesiyle Değiştirilen,
3289 Sayılı Kanun’un Ek 9. Maddesinin Dördüncü Fıkrasının “Genel kurulun delege sayısının yüzde 10’u Genel Müdürlük
temsilcilerinden oluşur.” Biçimindeki Onuncu Cümlesinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, ek 9. maddenin ikinci fıkrasında yer alan ibarelere ilişkin belirtilen
gerekçelerle kuralın, Anayasa’nın 2., 59. ve 123. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
3289 sayılı
Kanun’un ek 9. maddesiyle genel kurulda kulüplerin delege sayısı, toplam delege
sayısının yüzde 60'ından az olamaz kuralı getirilirken genel kurulun delege
sayısının yüzde 10'unun Genel Müdürlük temsilcilerinden oluşacağı hükme
bağlanmıştır.
İptali istenilen cümle spor
federasyonlarının en üst karar organı olan Genel Kurul üyelerinin
belirlenmesinde Spor Genel Müdürlüğünün müdahalesine ilişkin bir düzenleme
içermektedir. Aynı konuda düzenleme yapan ek 9. maddenin ikinci fıkrasının dava
konusu yapılan kurallarının Anayasa’nın 59. ve 123. maddeleri yönünden
incelenmesinde belirtilen gerekçelerle dava konusu kural Anayasa’nın 59. ve 123. maddelerine aykırı değildir.
İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa’nın 2. maddesiyle ilgisi
görülmemiştir.
G- Kanun’un 10. Maddesiyle Değiştirilen,
3289 Sayılı Kanun’un Ek 9. Maddesinin Beşinci Fıkrasının “Kesinleşmiş vergi veya sigorta borcu olmamak.” Biçimindeki (c)
Bendi ile (d) Bendinde Yer Alan “Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı suçlar ile casusluk,…” ve “…
gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan…” İbarelerinin
İncelenmesi
1- “Kesinleşmiş vergi veya sigorta borcu olmamak.”
Biçimindeki (c) Bendinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, federasyonların yönetim kurulu üyeleri veya diğer organlarının
başkan ve üyeleri için herhangi bir koşul aranmazken, spor federasyonlarına
başkan olabilmek için Devlet memurluğuna girişte arananlardan daha ağır
koşullara yer verilmesinin kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu, piyasa
şartlarına bağlı ödevlerin yerine getirilememesi nedeniyle kişilerin spor federasyonu başkanı olma gibi demokratik
bir hakkın kullanımından alıkonulmasının, demokratik, sosyal hukuk devleti
ilkeleriyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasanın 2. maddesine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
İptal konusu
ibarelerin yer aldığı kuralla, kesinleşmiş sigorta veya vergi borcu olmamak,
federasyon başkanı olabilmenin koşulları arasında sayılmıştır.
Spor federasyonu
başkanı olabilmek için getirilen “kesinleşmiş
sigorta veya vergi borcu olmamak” koşulu, vergi ve sigorta mevzuatından
kaynaklanan bir mükellefiyetin yerine getirilmemesi durumudur. 213 sayılı Vergi
Usul Kanunu’na göre, vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları
olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğarken vergi alacağı mükellef
bakımından vergi borcunu teşkil etmektedir.
İptal davasına konu kuralda kanun koyucu, spor
federasyonu başkanlığı görevinin saygınlığı, bu göreve karşı toplumun duyduğu
güveni ve bu görevin içeriğinde yer alan etik değerleri göz önüne alarak,
görevi icra edecek olanlar için belli kamu yükümlülüklerinin yerine
getirilmesini şart koşmuştur. Kanun koyucu, belirlenen yükümlülükleri yerine
getirmeyen kişilerin bu görevi icra etmeleri hâlinde toplumun ve devletin değer
yargılarının zarar göreceğini kabul etmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti,
eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlarından kaçınan,
hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık,
yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk
ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Kanun koyucu, bir mesleğin ya da görevin genel yararı
gereği bunları icra edenlerin birbirleriyle ve toplumla ilişkilerinde
dürüstlüğü ve güveni egemen kılmak için, o meslek ya da görevi geniş biçimde
özel yaşamı dahi içine alacak şekilde değerlendirerek meslekle bağdaşmasını
uygun bulmadığı eylem ve durumları da koşullar arasında takdir edebilir. Kanun
koyucu bu düzenlemeleri yaparken anayasal ilke ve kurallara bağlı kaldığı
sürece takdirine müdahale edilemez.
Bununla birlikte, federasyon başkanı olabilmek için
getirilen “kesinleşmiş sigorta veya vergi
borcu olmamak” koşulu, ekonomik bir suç olmayıp vergi ve sigorta
mevzuatından kaynaklanan bir mükellefiyetin yerine getirilmemesi durumudur. Bu
tür bir mükellefiyetin kasten yerine getirilmemesi söz konusu olabileceği gibi
dikkatsizlik, tedbirsizlik veya taksirle de gerçekleşebilecektir. Bu
nitelikteki bir mükellefiyeti yerine getirmeyenlerin spor federasyonu
başkanlığı görevine seçilememeleri sonucu ortaya çıkan hak yoksunluğunun adil
ve orantılı olduğu söylenemeyecektir.
Açıklanan nedenlerle “kesinleşmiş sigorta veya vergi borcu olmamak” ibaresi Anayasa’nın
2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Nuri NECİPOĞLU, Celal Mümtaz
AKINCI ve Muammer TOPAL bu görüşe katılmamıştır.
2- (d) Bendinde Yer Alan “Anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ile casusluk,…” İbaresinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, siyasal rejimle ilgili siyasal suçlardan dolayı
kişilerin spor federasyonu başkanı olma gibi demokratik bir hakkın
kullanımından alıkonulmasının, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İptal konusu
ibarenin yer aldığı kuralla, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı
suçlar ile casusluk suçlarından hükümlü olmamak federasyon başkanı olabilmenin
koşulları arasında öngörülmüştür.
“Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar”, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 309 ilâ 316. maddeleri
arasında düzenlenmiştir. Bu bölümde düzenlenen suçların hepsi kasıtla
işlenebilen ve en az 5 yıllık hapisten ağırlaştırılmış müebbet hapse kadar
cezalar öngören suçlardır.
Casusluk suçları
ise 5237 sayılı Kanun’un 328 ilâ 338. maddeleri arasında düzenlenmiş olup
taksirle veya kasıtla işlenebilen, cezaları 6 ay hapisten müebbet ağır hapse
kadar değişen suçlardır.
İptal davasına konu ibarenin yer aldığı kuralda kanun
koyucu, spor federasyonu başkanlığı görevinin saygınlığı, bu göreve karşı
toplumun duyduğu güveni ve bu görevin içeriğinde yer alan etik değerleri göz
önüne alarak, görevi icra edecek olanlar için belli suçlardan mahkûm olmama
şartını getirmiştir. Kanun koyucu, belli suçlardan mahkûm olanların, bu görevi
icra etmeleri hâlinde toplumun ve devletin değer yargılarının zarar göreceğini
kabul etmiştir.
“Anayasal düzene
ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar”
işledikleri için mahkûm olanların spor federasyonu başkanlığı görevini
icra edemeyeceklerine dair hak yoksunluğu sonucunu doğuran düzenlemeler,
kuşkusuz toplum yaşantısının gerekleri ve kamu yararı düşüncesiyle kanun
koyucunun takdirinde olan bir konudur.
Kanun koyucu tarafından anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı fiillerin suç kabul edilmesi ile korunan hukuki yarar, bu
suçları 5237 sayılı Kanun’da düzenleyen bölümün başlığından da anlaşılacağı
üzere anayasal düzendir. Anayasal düzenin korunması hukuki yararının önemi
açıktır. Tamamı kasıtla işlenebilen bu suçlar için belli bir yılın üzerinde
hapis cezası öngörülmesi ile bu önem de ortaya konmuştur.
Spor federasyonu başkanlarının ulusal ve uluslararası
spor organizasyonlarında yürüttükleri faaliyetler ve temsil rolleri,
görevlerinin gerektirdiği saygınlık ve içeriğinde yer alan etik değerler göz
önünde bulundurularak, bu görevi icra edecek kişilerin ilişkilerinde dürüstlüğü
ve güveni egemen kılmak amacıyla spor federasyonu başkanı seçilebilmek için
aranan koşullar arasında, bu görev ile bağdaşmadığı kabul edilen “casusluk” suçlarından mahkûm olmama
koşuluna yer verilmiştir.
Spor federasyonu başkanlığı görevinin özellikleri,
suçların niteliği, bu suçlara verilen cezalar ve spor federasyonlarının
faaliyet alanlarında korunması gereken değerler gibi hususlar dikkate
alındığında, federasyon başkanı seçilememe hak yoksunluğunun işledikleri
suçlara göre adaletli ve eylemle orantılı olmayan ölçüsüz bir hak yoksunluğu
olduğu söylenemez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu “Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ile casusluk,…”
ibaresi Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi
gerekir.
Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Mehmet ERTEN, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ ve Erdal TERCAN “casusluk” ibaresi yönünden bu görüşe katılmamıştır.
3- (d) Bendinde Yer Alan “…
gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan…” İbaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, “gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti
kırıcı suçtan” ibaresinin, kendinden önce tek tek sayılan suçları ölçüsüz
bir şekilde genişleterek yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçların
kapsamını belirsiz hâle getirdiği belirtilerek kuralın, Anayasanın 2. maddesine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptal konusu
ibarelerin yer aldığı kurallarla, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, yağma,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas gibi yüz
kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan hükümlü olmamak federasyon
başkanı olabilmenin koşulları arasında sayılmıştır.
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin
temel ilkelerinden birisi olan “belirlilik”
ilkesine göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi
bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve
uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı
koruyucu önlem içermesi gerekir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle
bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın
veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu
bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir
ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını,
bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de
yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını
gerekli kılar.
Dava konusu kuralda geçen “gibi” edatının metinde sayılan “zimmet,
irtikâp, rüşvet, hırsızlık, yağma, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye
kullanma, hileli iflas” suçlarının yüz kızartıcı veya şeref veya haysiyet
kırıcı birer suç olduklarını nitelemek için kullanıldığı ve federasyon başkanı
olabilmek için sadece maddede sayılan suçlardan mahkûm olmamak şartının
aranabileceğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Buna göre, suç ve cezaların
kanuniliği ilkesi gereği “gibi”
kelimesine dayanarak “yüz kızartıcı
suçlar” veya “şeref veya haysiyet
kırıcı suçlar” kavramlarının kapsamını genişletmek mümkün değildir. Bu
durumda, “belirlilik” ilkesine
aykırılıktan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu “gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan” ibaresi
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
H- Kanun’un 10. Maddesiyle Değiştirilen,
3289 Sayılı Kanun’un Ek 9. Maddesinin On Altıncı Fıkrasının İkinci Cümlesinde
Yer Alan “… amaca uygunluğu ve…” İbaresinin, Üçüncü Cümlesinde Yer Alan “…ve amacına…” İbaresinin ve “Teknik elemanlar ve sporculara ödenecek
ücretler hariç, federasyonda çalışan personel ve diğer görevlilere verilecek
ücret ve yolluklar kamu kaynakları ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığından
sağlanan reklam gelirlerinden karşılanamaz.” Biçimindeki Son Cümlesinin
İncelenmesi
Dava dilekçesinde, ek 9. maddesinin birinci fıkrasında yer alan cümlelere ilişkin belirtilen
gerekçelere ek olarak, Genel Müdürlükçe yapılan her türlü yardımların
amaca uygunluk açısından da denetlenip, amaca uygun harcanmayanların zarar
olarak nitelendirilerek kusurları bulunan federasyon başkanı ve yönetim kurulu
üyelerinden tahsil edileceğine ilişkin hükmün federasyonların bağımsızlığı ile
bağdaşmadığı, özerkliklerini sakatladığı, kaynakların amaca uygun harcanıp
harcanmadığı hususunun demokratik hukuk devleti ilkesi bağlamında federasyon
genel kurullarının yetkisinde olması gerektiği, amaca uygunluk denetimi ve buna
dayalı zarar ilkesi, Devletin genel idare esaslarına göre kamu hizmetlerini
yürütmekle yükümlü olan resmi kurum ve kuruluşları için dâhi söz konusu
değilken, sivil alanda demokratik esaslara göre faaliyette bulunan bağımsız
spor federasyonları için geçerli olmasının demokratik hukuk devleti ilkesi ile
bağdaşmadığı belirtilerek kuralların, Anayasanın 2. ve 123. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Ek 9. maddenin dava konusu ibarelerin yer aldığı on
altıncı fıkrasına göre, federasyonların her türlü faaliyetlerinin denetimi;
genel kurul, denetim kurulu ve Bakan tarafından görevlendirilecek denetim
elemanlarınca yapılır. Federasyon harcamalarının yerindelik denetimi yetkili
kurullarınca, Genel Müdürlükçe yapılan her türlü yardımların amaca uygunluğu ve
denetimi ise Genel Müdürlükçe yapılır. Genel Müdürlük tarafından yapılan ayni
ve nakdi yardımların mevzuata ve amacına uygun olarak harcanmaması hâlinde
oluşacak zarar, kusurları bulunan federasyon başkanı ve yönetim kurulu
üyelerinden tahsil edilir ve bunlar hakkında suç duyurusunda bulunulur.
On altıncı fıkranın iptale konu diğer kuralına göre,
teknik elemanlar ve sporculara ödenecek ücretler hariç, federasyonda çalışan
personel ve diğer görevlilere verilecek ücret ve yolluklar kamu kaynakları ve
Spor Toto Teşkilat Başkanlığından sağlanan reklam gelirlerinden karşılanamaz.
İptali istenilen ibareler
spor federasyonlarına Spor Genel Müdürlüğü tarafından yapılan her türlü
yardımların kullanımı, amaca uygunluğu ve denetimine ilişkin bir düzenleme içermektedir.
Aynı konuda düzenleme yapan ek 9. maddenin birinci fıkrasının dava konusu
yapılan kurallarının Anayasa’nın 123. maddesi yönünden incelenmesinde
belirtilen gerekçelerle, mali kaynak sağlayan vesayet makamlarına,
kanunda açıkça ifade edilmiş olmak şartıyla yerindelik, amaca uygunluk
açısından da denetim yetkisi verilmesinde Anayasa'ya aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle,
dava konusu kurallar Anayasa’nın 123. maddesine aykırı değildir. İptal
istemlerinin reddi gerekir.
Kuralların,
Anayasa’nın 2. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
I- Kanun’un 12. Maddesiyle 3289 Sayılı
Kanun’a Eklenen Geçici 11. Maddesinin Son Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, spor federasyonlarının, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk ilgili olimpiyat oyunlarının
bitim tarihlerinden itibaren üç ay içerisinde genel kurullarını yaparak hukuki
yapılarını 6215 sayılı Kanun'a uygun hâle getirmek zorunda olduklarının hüküm
altına alındığı, oysa “Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk ilgili olimpiyat oyunlarının
bitim tarihleri” ibaresinin belirsiz ve öngörülemez olduğu belirtilerek
kuralın, Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptale konu kuralla 3289 sayılı Kanunla tüzel kişilik
kazanan spor federasyonlarının, iptale konu kuralın yer aldığı maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk ilgili olimpiyat oyunlarının
bitim tarihlerinden itibaren üç ay içerisinde genel kurullarını yaparak hukuki
yapılarını 6215 sayılı Kanun’a uygun hâle getirmek zorunda oldukları hüküm
altına alınmıştır.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin
temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir.
“Belirlilik” ilkesi yalnızca yasal
belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir.
Erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir gibi niteliksel gereklilikleri
karşılaması koşuluyla kanunlar, mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici
işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. Aslolan muhtemel
muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar
doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığıdır.
“Öngörülebilirlik şartı” olarak
nitelendirilen bu ilkeye göre kanunun uygulanmasında takdirin kapsamı ve
uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak
düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. Belirlilik, kişilerin hukuk güvenliğini
korumakla birlikte idarede istikrarı sağlar.
6215 sayılı Kanun’un 30. maddesine göre, Kanun’un
yürürlüğe giriş tarihi Kanun’un yayım tarihi olarak kabul edilmiştir. Kanun
12.4.2011 günlü, 27903 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
6215 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle, 2012 Londra Yaz Olimpiyatları ile 2014 Soçi Kış Olimpiyatlarının
tarihleri Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından belirlenmiş bulunmaktadır.
Hâlihazırda, 2016 Yaz ve 2018 Kış Olimpiyatlarının tarihi ve yeri de ilan
edilmiş bulunmaktadır.
Spor dünyasının en önemli organizasyonu olan ve 4
yıllık aralıklarla düzenlenen olimpiyatların nerede ve ne zaman yapılacağının
Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından yıllar öncesinden tespit edilip ilan
edilmesi, iptale konu kuralın, genel kurul tarihlerinin çok önceden
belirlenebilmesine imkân sağlaması nedeniyle kuralda kanunların belirliliği ilkesine
aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa’nın 7. maddesiyle bir ilgisi
görülmemiştir.
J- Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen
5216 sayılı Kanun’un 26. Maddesinin Üçüncü Cümlesinin “… ya da bu yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının %50’sinden
fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin %50’sinden den fazlasına
ortak olduğu şirketlere, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu
hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle
işletilmesini devredebilir.” Bölümünün İncelenmesi
Dava dilekçesinde, toplu taşıma imtiyazının devri ile
hafriyat sahalarının, sosyal tesislerin, büfe çay ocağı ve otoparkların
işletmesinin 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre, açık, saydam ve rekabetçi
koşullarda ihale edilmek yerine, büyükşehir belediyelerinin şirketlerine
doğrudan verilmesi işleminde kamu yararı olmadığı, piyasada rekabetçi şartlarda
faaliyet yürüten binlerce şirket aleyhine ve belediye şirketleri lehine hukukun
kabul edemeyeceği eşitsizlik yaratıldığı, işletme haklarının devrine ilişkin
olarak belediye meclisince belirlenecek süre ve bedel dışında hiçbir koşula yer
verilmediği, kanun ile düzenlenmesi öngörülen konularda, yürütme organına,
genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi
verilmesinin yasama yetkisinin devri anlamına geleceği belirtilerek kuralın,
Anayasa’nın 2., 7. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptale konu kuralların yer aldığı maddede, büyükşehir
belediyelerine, kendilerine yüklenilmiş olan görev ve hizmet alanlarında ilgili
mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketi kurabilme olanağı
verilmektedir. Büyükşehir belediyelerince
kurulabileceği öngörülen sermaye şirketlerinin çalışma konularının, büyükşehir
belediyelerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları asli
ve sürekli görevleri dışında kalan alanlarda, sermaye şirketleri aracılığıyla
yürütülmeye uygun nitelikteki (piyasa şartlarının gözetileceği) görev ve
hizmetler olacağında kuşku bulunmamaktadır.
İptali istenilen
kural, belediyelere kendi görev ve hizmet alanlarında, bazı idari koşulları
yerine getirerek, belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına
ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu
sermaye şirketlerine maddede sayılan yerlerin işletmesini 2886 sayılı Kanun’a
tabi olmaksızın devredebileceğini öngörmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan mal ve
hizmet alımları ile yapım işleri 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu kapsamında; kira ve mülkiyetin gayri ayni hak
tesisi işlemleri ise 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre
yürütülmektedir. Devlet İhale Kanunu’nun yürütülmesinde, ihtiyaçların en iyi
şekilde, uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve ihalede açıklık ve
rekabetin sağlanması esastır.
Kanunların, kamu yararının sağlanması amacına yönelik
olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini
gözetmesi ve kazanılmış hakları ihlâl etmemesi Anayasa’nın 2. maddesinde
belirtilen hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki
düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde
adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması
gerekir.
Bütün kamusal işlemler, nihai olarak kamu yararını
gerçekleştirmek hedefine yönelmek durumundadır. Kanunun amaç öğesi bakımından
Anayasa’ya uygun sayılabilmesi için kanunun çıkarılmasında kamu yararı dışında
bir amacın gözetilmemiş olması gerekir. İlgili yasama belgelerinin
incelenmesinden kanunun kamu yararı dışında bir amaçla çıkarılmış olduğu açıkça
anlaşılabiliyorsa kanunun amaç unsuru bakımından Anayasa'ya aykırı olduğu
söylenebilir. Kanun koyucunun kamu yararı amacıyla hareket edip etmediği ancak
ilgili yasama belgeleri incelenerek ve kuralın objektif anlamına bakılarak
tespit edilebilir.
Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da
bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri
karşılamak, kamu yararını ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma
sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler olarak tanımlanan kamu
hizmetinin, kamu hukukunun genel ilkeleri gereğince, doğrudan idare, kuruluş ve
kurumları eliyle, kamusal yönetim biçimine göre yürütülmesi asıl ve olağandır.
Ancak, kanun koyucu, kimi zaman hukuki ve fiili eşitliği sağlamak kimi zaman da
kamu yararını korumak veya kamu hizmetlerinin yürütülmesini sağlamak amacıyla
temel kanunlardaki prensiplere istisna teşkil eden düzenlemeler yapabilir. Bu
kapsamda, iptale konu kuralda, Büyükşehir belediyelerine kendilerine
yüklenilmiş olan görev ve hizmet alanlarında ilgili mevzuatta belirtilen
usullere göre sermaye şirketi kurabilme olanağı verilmektedir.
Anayasa’ya uygunluk denetiminde, kanun koyucunun kamu
yararı anlayışının isabetli olup olmadığı değil, incelenen kuralın kamu yararı
dışında belli bireylerin ya da grupların çıkarları gözetilerek yasalaştırılmış
olup olmadığının incelenebileceği açıktır. Anayasa’da Hazineye ait veya kamu
kurumlarına tahsisli kamu mallarının satış ve tasarrufuna ilişkin ilkelere
açıkça yer verilmemiştir.
Belediye şirketleri, doğrudan belediyeler tarafından
kurulan ya da yönetiminin elde edilmesi koşuluyla belediyelerce ortak olunan,
bağımsız bütçeli, özel hukuk tüzel kişileridir.
5216 sayılı Kanun’un 26. maddesinin ilk hâlinin gerekçesinde büyükşehir
belediyelerinin hizmetlerini daha etkili, verimli ve ekonomik şartlarda
sunmasına ve kaynak yaratmalarına yardımcı olmak amacıyla sermaye ortaklığı
kurmasına izin verildiği ifade edilmiştir. Aynı gerekçede kurulacak şirketin
belediyenin görev alanıyla ilgili olması şartının bulunduğu, belediyelerin
kurdukları veya ortak oldukları şirketlerden, belediyenin görev alanıyla ilgili
olmayan şirketleri tasfiye etmesi veya ortaklıktan çekilmesi gerekeceği
belirtilmiştir.
Belediye şirketlerinin kurulabilecekleri ve faaliyet
gösterebilecekleri alanlar, işletme hakkının devredilebileceği yerlere ilişkin
iptale konu kuralda yer verilen sınırlamalar ve belediyelerin bu şirketlerin
sermayelerinin çoğunluğuna sahip olmaları nedeniyle yönetimlerine hâkim
olmaları göz önünde bulundurularak, belediye meclislerince alınacak bir kararla
kuralda sayılan yerlerin işletme haklarının bu şirketlere devrinin 2886 sayılı
Kanun’un rekabeti ve açıklığı temin eden kurallarından muaf tutulduğu
anlaşılmaktadır. Kuralda sayılan yerlerin bu alanda temel kanun olan 2886
sayılı Kanun’a istisna oluşturacak bir şekilde belediye meclislerince alınacak
kararlar doğrultusunda belediye şirketlerince işletilebilmelerinin öngörülmesi,
hizmetlerin ihtiyaçların en iyi şekilde, uygun şartlarla ve zamanında
karşılanmasına imkân sağladığı ve kamunun yararına uygun olduğu
değerlendirmesinde bulunan kanun koyucunun takdir yetkisi içerisindedir.
Öte yandan, 6360 sayılı “On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı
Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un
10. maddesi ile 5216 sayılı Kanun’un 26. maddesinin iptal konusu kuralın yer
aldığı birinci fıkrasına “Ancak, bu
yerlerin belediye şirketlerince üçüncü kişilere devri 2886 sayılı Kanun
hükümlerine tabidir.” biçimindeki kural eklenmiştir.
İptale konu edilen kuralda kanun koyucu doğrudan
belediyeler tarafından “belediye veya
bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler” ile “bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak
olduğu şirketler”e 2886 sayılı Kanun’a tabi olmaksızın mülkiyeti ya da
tasarrufundaki belli bazı yerlerin işletmesini devretme imkânı vermektedir.
Eklenmiş olan kuralda ise bu şekilde işletme hakkını devralan şirketlerin 3.
kişilere aynı yerin işletme hakkını ancak 2886 sayılı Kanun hükümleri
çerçevesinde devredebileceği öngörülmüştür.
Kanun koyucunun, bu şekilde doğrudan belediye
meclislerince alınacak bir kararla, 2886 sayılı Kanun’da yer alan kurallara
uyulmasına gerek bulunmaksızın kuralda sayılan yerlerin işletme haklarının
belediye şirketlerine devrini bu alanlardaki kamu hizmetlerinin kamu yararına
uygun bir şekilde yürütülmesine engel olmayacağı değerlendirmesinde bulunurken,
işletme haklarını devralan şirketlerin bu haklarını 3. kişilere devrini genel
kurala (2886 sayılı Kanun hükümlerine) tabi tutarak ihtiyaçların en iyi
şekilde, uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve ihalelerde açıklık ve
rekabetin sağlanması açısından kamunun yararına uygun olacağı
değerlendirmesinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
İptal dilekçesinde ayrıca iptale konu kuralda işletme
haklarının devrine ilişkin olarak belediye meclisince belirlenecek süre ve
bedel dışında hiçbir koşula yer verilmediği, bunun Anayasa’nın 7. maddesinde
yer alan yasama yetkisinin devri anlamına geleceği ve dolayısıyla Anayasanın 7.
maddesine aykırı düşeceği ileri sürülmüştür.
Anayasa’nın 7. maddesinde, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.
Bu yetki devredilemez.” denilmektedir. Öte yandan, Anayasa’nın 87.
maddesinde “kanun koyma” yetkisinin
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait bir görev olduğu açıklığa kavuşturulmuştur.
Buna göre, Anayasa’da kanun ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme
organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi
olanaklı değildir.
Farklı koşul ve
durumlara göre sık sık değişik önlemler alma, bunları kaldırma ve süratli
biçimde hareket etme zorunluluğunun bulunduğu alanlarda, yasama organının temel
kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları
yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamayacağı gibi
yürütme organının yasama organı tarafından çerçevesi çizilmiş alanda ve değişen
koşullara uyum sağlayabilecek esnekliğe sahip kriterlere uygun olarak, genel
nitelikte hukuksal tasarruflarda bulunması, hukuk devletinin belirlilik
ilkesine aykırılık oluşturmaz.
Belediye şirketleri, iptale konu kuralın
yer aldığı 5216 sayılı Kanun’un 26. maddesinin birinci cümlesine göre
Büyükşehir belediyesinin kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında
kurulabilirler ve dolayısıyla bu alanlarda faaliyet gösterebilirler.
Genel kural gereği belediyeler tarafından yapılan her
türlü kira ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlemleri 2886 sayılı Kanun’a
tabi tutulurken, iptale konu edilen kuralla sadece maddede sayılan yerlerin
(mülkiyeti veya tasarrufundaki hafriyat sahalarını, toplu ulaşım hizmetlerini,
sosyal tesisler, büfe, otopark ve çay bahçeleri) işletme hakkının belediye
meclisince belirlenecek süre ve bedelle,
belirli şirketlere (belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden
fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak
olduğu şirketlere) devredebilecektir.
Kuralda sayılan yerlerin 2886 sayılı Kanun’da yer
verilen koşullara tabi olmaksızın belediye tarafından yapılacak işletme
hakkının devri işlemlerinde belediye meclislerine sadece süre ve bedel
konusunda karar alma yetkisi verilmiştir.
Belediye ve ihale mevzuatı ile çok ayrıntılı olarak
düzenlenmiş bir konuda, işletme hakkının devredileceği şirketlerin,
belediyelerin bu şirketlerde sahip oldukları sermaye paylarından kaynaklanan
özel durumları göz önünde bulundurularak, istisna kapsamına alınması ve
belediyelerin kendilerinin tasarrufunda bulunan maddede sayma yoluyla
belirtilen yerler üzerindeki işletme hakkının kamu yararı ve hizmetin
gereklerini dikkate alarak devri konusunda büyükşehir belediye meclislerine
süre ve bedel konusunda karar alma yetkisinin verilmesi, genel ilkeleri ve
çerçevesi belirsiz bir alanda düzenleme yapma yetkisinin devri anlamına
gelmemektedir.
Dava dilekçesinde son olarak, kuralda sayılan yerlerin
işletmesinin 2886 sayılı Kanun'a göre, açık, saydam ve rekabetçi koşullarda
ihale edilmek yerine, büyükşehir belediyelerinin şirketlerine doğrudan
verilmesi sonucunda piyasada rekabetçi şartlarda faaliyet yürüten binlerce
şirket aleyhine ve belediye şirketleri lehine hukukun kabul edemeyeceği
eşitsizlik yaratıldığı ileri sürülmüştür.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi
hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil,
hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan
kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım
yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda
bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında
eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı
kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi
kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları
gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı
kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Yukarıda ifade edildiği üzere, kamu hizmetinin, kamu
hukukunun genel ilkeleri gereğince, doğrudan idare, kuruluş ve kurumları
eliyle, kamusal yönetim biçimine göre yürütülmesi asıl ve olağandır. Ancak,
kanun koyucu, kimi zaman hukuki ve fiili eşitliği sağlamak kimi zaman da kamu
yararını korumak veya kamu hizmetlerinin yürütülmesini sağlamak amacıyla temel
kanunlardaki prensiplere istisna teşkil eden düzenlemeler yapabilir. Bu
kapsamda, iptali istenilen kuralla belediyelere kendi görev ve hizmet
alanlarında, bazı idari koşulları yerine getirerek belediye veya bağlı
kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin
% 50’sinden fazlasına ortak olduğu sermaye şirketlerine maddede sayılan
yerlerin işletmesinin 2886 sayılı Kanun’a tabi olmaksızın devredilebilmesi
imkânının verilmesi, işletmenin devredildiği şirketlerin “belediye şirketi” olmaları ve diğer özel şirketlerden farklı bir
hukuki niteliğe sahip olmaları nedeniyle eşitlik ilkesine aykırılık
oluşturmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptale konu edilen kural
Anayasanın 2., 7. ve 10. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi
gerekir.
Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe katılmamıştır.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
29.3.2011 günlü, 6215 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un;
A- 10. maddesiyle değiştirilen, 21.5.1986 günlü, 3289
sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun’un ek 9. maddesinin beşinci fıkrasının “Kesinleşmiş sigorta veya vergi borcu olmamak.” biçimindeki (c)
bendinin yürürlüğünün durdurulması isteminin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,
B-
1- 10. maddesiyle değiştirilen 3289 sayılı Kanun’un ek 9. maddesinin;
a-
Birinci fıkrasının;
aa- “Bu Kanunda
belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmeyen federasyonların tüzel kişilikleri
bu maddede belirtilen usulle iptal edilir ve mal varlıkları Genel Müdürlüğe
devredilir.” biçimindeki üçüncü cümlesine,
ab- “Genel
Müdürlük tarafından yapılan yardımlar ve tahsis edilen kaynaklar kullanılarak
alınan taşınmazların mülkiyeti Genel Müdürlüğe ait olur. Bu taşınmazlar Genel
Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde kullanılır.” biçimindeki beşinci ve
altıncı cümlelere,
b-
İkinci fıkrasının;
ba- Dördüncü cümlesinde yer alan “…iki üyesi seçimle belirlenen, üç üyesi ise Genel Müdürlükçe
görevlendirilen…” ibaresine,
bb- Son cümlesinde yer alan “…teklifi ve Genel Müdürün…” ibaresine,
c-
Üçüncü fıkrasının;
ca- “Genel kurul
üye sayısı olimpik ve paralimpik spor dallarında 150’den az 300 üyeden fazla,
diğer branşlarda ise 100’den az 200 üyeden fazla olamaz.” biçimindeki yedinci
cümlesine,
cb-
(a) bendinde yer alan “…üç ay
içerisinde …” ibaresine,
cc- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Sportif
Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli düzeyde görülmeyen veya…”
ibaresine,
ç- Dördüncü fıkrasının “Genel kurulun delege sayısının yüzde 10’u Genel Müdürlük
temsilcilerinden oluşur.” biçimindeki onuncu cümlesine,
d- Beşinci fıkrasının
(d) bendinde yer alan “Anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ile casusluk, …” ile “…gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti
kırıcı suçtan…” ibarelere,
e-
Altıncı fıkrasının;
ea- “Spor federasyonlarının Bakana verecekleri
taahhütnamenin esaslarını belirlemek ve yıl sonu itibarıyla
taahhütlerine uyup uymadıklarını değerlendirerek Bakana sunmak.”
biçimindeki (a) bendine,
eb- “Bakana sunulan taahhütname ile master planı
ve performans ölçütlerine uyulup uyulmadığı konusunda altı ayda bir Bakana
rapor vermek.” biçimindeki (c) bendine,
f-
Onaltıncı fıkrasının;
fa-
İkinci cümlesinde yer alan “…amaca uygunluğu
ve…” ibaresine,
fb- Üçüncü cümlesinde yer alan “…ve amacına…” ibaresine,
fc- “Teknik
elemanlar ve sporculara ödenecek ücretler hariç, federasyonda çalışan personel
ve diğer görevlilere verilecek ücret ve yolluklar kamu kaynakları ve Spor Toto
Teşkilat Başkanlığından sağlanan reklam gelirlerinden karşılanamaz.”
biçimindeki son cümlesine,
2- 12. maddesiyle, 3289 sayılı Kanun’a eklenen Geçici
Madde 11’in son fıkrasına,
3- 21. maddesiyle değiştirilen, 10.7.2004 günlü, 5216
sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26. maddesinin üçüncü cümlesinin “…ya da bu yerlerin belediye veya bağlı
kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin
% 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince
belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.” bölümüne,
yönelik iptal istemleri, 14.2.2013 günlü, E.
2011/63, K. 2013/28 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu fıkraya, bentlere, cümlelere, bölüme ve ibarelere ilişkin
yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE,
14.2.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- SONUÇ
29.3.2011 günlü, 6215 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un;
A- 10. maddesiyle değiştirilen, 21.5.1986 günlü, 3289
sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun’un ek 9. maddesinin;
1- a- Birinci fıkrasının;
aa- “Bu Kanunda
belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmeyen federasyonların tüzel kişilikleri
bu maddede belirtilen usulle iptal edilir ve mal varlıkları Genel Müdürlüğe
devredilir.” biçimindeki üçüncü cümlesinin,
ab- “Genel
Müdürlük tarafından yapılan yardımlar ve tahsis edilen kaynaklar kullanılarak
alınan taşınmazların mülkiyeti Genel Müdürlüğe ait olur. Bu taşınmazlar Genel
Müdürlüğün mevzuatı çerçevesinde kullanılır.” biçimindeki beşinci ve
altıncı cümlelerinin,
b- İkinci fıkrasının;
ba- Dördüncü cümlesinde yer alan “…iki üyesi seçimle belirlenen, üç üyesi ise Genel Müdürlükçe
görevlendirilen…” ibaresinin,
bb- Son
cümlesinde yer alan “…teklifi ve Genel
Müdürün…” ibaresinin,
c- Üçüncü fıkrasının;
ca- “Genel kurul
üye sayısı olimpik ve paralimpik spor dallarında 150’den az 300 üyeden fazla,
diğer branşlarda ise 100’den az 200 üyeden fazla olamaz.” biçimindeki
yedinci cümlesinin,
cb- (a) bendinde yer alan “…üç ay içerisinde…” ibaresinin,
cc- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Sportif
Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli düzeyde görülmeyen veya…”
ibaresinin,
d- Dördüncü fıkrasının “Genel kurulun delege sayısının yüzde 10’u Genel Müdürlük
temsilcilerinden oluşur.” biçimindeki onuncu cümlesinin,
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- Beşinci fıkrasının;
a- “Kesinleşmiş
sigorta veya vergi borcu olmamak.” biçimindeki (c) bendinin Anayasa’ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Nuri NECİPOĞLU, Celal Mümtaz AKINCI ile Muammer TOPAL’ın
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b- (d) bendinde yer alan;
ba- “Anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ile…” ile “…gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan…”
biçimindeki ibarelerinin, Anayasa’ya
aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
bb- “…casusluk,…”
sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Haşim
KILIÇ, Serruh KALELİ, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ ile
Erdal TERCAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3- a-Altıncı fıkrasının;
aa- “Spor federasyonlarının Bakana verecekleri
taahhütnamenin esaslarını belirlemek ve yıl sonu itibarıyla
taahhütlerine uyup uymadıklarını değerlendirerek Bakana sunmak.”
biçimindeki (a) bendinin,
ab- “Bakana sunulan taahhütname ile master planı
ve performans ölçütlerine uyulup uyulmadığı konusunda altı ayda bir Bakana
rapor vermek.” biçimindeki (c) bendinin,
b- Onaltıncı fıkrasının;
ba- İkinci cümlesinde yer alan “…amaca
uygunluğu ve…” ibaresinin,
bb- Üçüncü cümlesinde yer alan “…ve amacına…” ibaresinin,
bc- “Teknik elemanlar
ve sporculara ödenecek ücretler hariç, federasyonda çalışan personel ve diğer
görevlilere verilecek ücret ve yolluklar kamu kaynakları ve Spor Toto Teşkilat
Başkanlığından sağlanan reklam gelirlerinden karşılanamaz.” biçimindeki son
cümlesinin,
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B- 12. maddesiyle 3289 sayılı Kanun’a eklenen Geçici
Madde 11’in son fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 21. maddesiyle değiştirilen, 10.7.2004 günlü, 5216
sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26. maddesinin üçüncü cümlesinin “…ya da bu yerlerin belediye veya bağlı
kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin
% 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince
belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.” bölümünün Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
14.2.2013 gününde karar verildi.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
İptal istemine konu 3289 sayılı Kanun’un Ek 9.
maddesinin değiştirilen beşinci fıkrasının (d) bendindeki “casusluk” ibaresi
ile bu suçtan hükümlü olanların Federasyon Başkanlığına aday olamayacakları
hüküm altına alınmıştır. Casusluk suçları 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
328-338. maddeleri arasında düzenlenmiş olup; bu maddeler arasında taksirle
işlenebilen suçlar olduğu gibi (Md.329/3, Md.336/3, Md.338), kastla işlenebilen
suçlar da bulunmaktadır. Keza bu nev’i suçlar için öngörülen cezalar da 6 ay
hapisten ağırlaştırılmış müebbet hapse kadar farklılık göstermektedir. “Casusluk”
suçları arasında herhangi bir ayırım gözetilmemesi nedeniyle, taksirle
işlenebilen ve örneğin 6 ay hapis cezası öngören bir suçtan hükümlü kişinin
sırf bu nedenle herhangi bir spor federasyonuna başkan adayı olamaması, işlenen
suçla orantısız bir hak yoksunluğuna yol açacaktır. Nitekim 23.1.2008 günlü,
5278 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, benzer düzenlemeyi
öngören hükümleri, aşağıdaki gerekçeyle
Anayasa Mahkemesinin 25.2.2010 tarih ve E: 2008/17, K:2010/44 sayıl
kararıyla iptal edilmiştir.
“… yasakoyucu asli cezalara bağlı olarak kimi
yoksunluklar öngörüp öngörmeme konularında anayasal ilkeler çerçevesinde takdir
hakkına sahiptir. Ceza hukukunda, doğrudan doğruya bir suçun karşılığı olmak
üzere öngörülen asli cezanın yanında, bu cezanın etkisini arttırmak, suç
işlenmesinde caydırıcılığı sağlamak için, asli cezaya ek olarak kimi hak
yoksunlukları da getirilmiştir. İptal davasına konu yasal düzenlemelerde de
bazı meslek ya da görevlerin saygınlığı bunlara karşı toplumun güven duygusu ve
içeriklerinde yer alan etik değerleri gözönüne alarak, bu meslek ve görevleri
icra edecek olanların belli suçlardan mahkum olmaları halinde, asli cezanın
yanı sıra sürekli olarak hak yoksunlukları öngörülmüştür. Ancak, ceza hukuku alanında olduğu gibi hak yoksunluğu getiren iptal
davasına konu düzenlemelerde de kuralların, önleme ve iyileştirme amaçlarına
uygun olarak ölçülü, adil ve orantılı olması gerekir. Yasakoyucunun hak
yoksunluklarını belirlerken takdir hakkı çerçevesindeki tercih serbestisinin de
Anayasaya uygun olması gerektiği açıktır. Dava
konusu düzenlemeler, meslek veya görevlerin özellikleri, suçların niteliği, bu
suçlara verilen cezalar ve cezaların süresi, kastla veya taksirle işlenip
işlenmediğine bakılmaması ve bir kademelendirmede yapılmaması ve bu suçlardan
mahkum olanların belirli meslekleri ve görevleri sürekli olarak icra edememeleri,
işledikleri suçlara göre adaletli ve eylemle orantılı olmayan ölçüsüz bir hak
yoksunluğuna yol açması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen Hukuk
Devleti ilkesine aykırıdır. İptali gerekir…”
Açıklanan nedenlerle, Anayasa Mahkemesinin işaret
edilen kararındaki gerekçelerle dava konusu “casusluk” ibaresinin Anayasa’nın
2. maddesine aykırı olduğu ve bu nedenle iptali gerektiği kanaatine
vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.
Haşim
KILIÇ, Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla Perktaş, Erdal TERCAN
KARŞIOY
GEREKÇESİ
3289 sayılı
Kanun’un Ek 9. maddesinin beşinci fıkrasının (d) bendinde, federasyon başkan
adayı olabilmek için “casusluk” suçundan hükümlü bulunmamak gerektiği
öngörülmektedir.
Casusluk suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 328. ila 338.
maddeleri arasında düzenlenmiş olup, taksirle veya kasıtla işlenebilen
suçlardandır.
Dava konusu ibarenin yer aldığı düzenlemede
casusluk suçundan alınan hükmün kasıtla ya da taksirle işlenme sonucu
gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde bir ayırım yapılmamaktadır.
Taksirle işlenen casusluk suçu ile kasıtla
işlenen casusluk suçu arasında suçun işleniş şekli gözetilerek buna göre bir
ayırım yapılması gerekirken, böyle bir ayırım yapılmadan her iki durum için
aynı sonucun öngörülmesi adil ve eylemle orantılı olmayan ölçüsüz bir hak
yoksunluğuna yol açmaktadır.
Açıklanan nedenle söz konusu ibare Anayasa’nın
2. maddesinde belirtilen “Hukuk Devleti” ilkesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Mehmet ERTEN
KARŞIOY YAZISI
6215 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un 10. maddesiyle değiştirilen 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un Ek 9. maddesinin beşinci
fıkrasının (c) bendinde, spor federasyonlarına başkan adayı olabilmek için
kesinleşmiş vergi ve sigorta borcu olmamak koşulu getirilmiştir.
Kuralın, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devletine aykırı olduğu sonucuna varılmış ise de hukuk devletinde kanun koyucu,
bir mesleğin ya da görevin toplum yararına ifa edilebilmesi için bu görevleri
üstlenenlerin toplumla ilişkilerinde dürüstlüğün ve güvenin egemen kılınması
amacıyla, meslek veya görevle bağdaşmadığını değerlendirdiği bazı durumların
bulunmamasını koşul olarak öngörebilir. Bu durumlar kişinin özel ve aile
hayatını ilgilendirmediği, kamusal alana ilişkin olduğu sürece yasa koyucunun
bu alanda takdir hakkı bulunduğu kabul edilmelidir. Bunda, hukuk devletine
aykırılıktan söz edilemez.
Kuralla, kişinin vergi ve sigorta borcu bulunması spor
federasyonu başkanı olmasına engel bir hal olarak öngörülmüştür. Kişinin bu
türden kesinleşmiş borçları bulunması, mali ve ticari işlerine yeterli dikkat
ve özeni göstermediğine veya mali durumunun bozuk olduğuna dair karine teşkil
eder. Vergi ve sigorta borçlarının kesinleşmesi için belirli aşamalardan
geçilmesi gerekeceği ve bu süreçte borcun ödenmesi imkanı varken ödememenin
ancak bilinçli bir tercihle söz konusu olabileceği gözetildiğinde, taksirle bu
duruma sebebiyet verilmesi pek mümkün görünmemektedir. Bu nedenle borcun
taksirle de gerçekleşebileceği yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Hakimlik mesleğinde olduğu gibi, tarafsızlık gerektiren
bazı görevlerde kişinin sadece tarafsız ve dış etkilere kapalı olması değil, bu
görüntüsünün korunması da önemlidir. Spor federasyonlarının başkanlığı da
tarafsızlık gerektiren bir görevdir. Kesinleşmiş vergi ve sigorta borçları
bulunan bir kişinin tarafsız ve dış etkilere kapalı görüntüsünü koruması güç
olacağından, yasa koyucu kamu yararını gözeterek, spor federasyonu başkanlığına
aday olmak isteyenlere bu yönde bir koşul getirmiştir. Kişinin hakları ile
gözetilen kamu yararı kıyaslandığında bu koşul, eylemle orantılı olmayan veya
ölçüsüz bir hak mahrumiyeti olarak nitelendirilemez.
Açıklanan nedenlerle yasa koyucunun takdir alanı içinde
olan kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmadığı düşüncesindeyiz.
Osman
Alifeyyyaz PAKSÜT, Nuri NECİPOĞLU, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL
KARŞIOY GEREKÇESİ
29.3.2011 günlü,
6215 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21. maddesi
ile 10.7.2004 günlü, 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun değiştirilen 26. maddesinde; “Büyükşehir
belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta
belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir. Genel sekreter ile
belediye ve bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personel bu
şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler. Büyükşehir
belediyesi, mülkiyeti veya tasarrufundaki hafriyat sahalarını, toplu ulaşım
hizmetlerini, sosyal tesisler, büfe, otopark ve çay bahçelerini işletebilir; ya
da bu yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak
olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu
şirketlere, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine
tabi olmaksızın belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini
devredebilir.” denilmektedir.
Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti
demokratik bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Buna göre Devletin tüm
organları Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlıdır. Hukuk devleti devlet
etkinliklerinin düzenle sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı
oluşturmak suretiyle aynı zamanda istikrarı da sağlamaktır. Bu istikrarın özü
hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir. Hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik
sağlanabilmesi ise kuralların genel, eşit ve nesnel olmalarına bağlıdır.
Dava konusu kuralda, Büyükşehir belediyesinin,
mülkiyetinde veya tasarrufundaki hafriyat sahalarını, toplu ulaşım
hizmetlerini, sosyal tesisler, büfe, otopark ve çay bahçelerini, belediye veya
bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu
şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 8/9/1983 tarihli ve
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince
belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebileceği düzenlenmekte olup,
bu haliyle idareye keyfi uygulamalara neden olabilecek geniş bir takdir yetkisi
verildiği gibi, aynı durumda bulunan başvurucular yönünden de hukuki güvenlik
ve öngörülebilirliği sağlamaktan öte objektif olmadığı ve belirsizliğe neden
olduğu açıktır.
Açıklanan nedenle, kural Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı olup, iptali gerektiği düşüncesi ile
çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Zehra Ayla PERKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder