Nihat Doker etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nihat Doker etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ağustos 2012 Salı

Süreyya Ayhan Olayı'nın Kronolojik Hikayesi


2012 Londra Olimpiyatları süresince sadece Olimpiyat takımını tartışmadık. Tartışamadık. Doping cezası almış ve spora veda etmiş sporcuları da izlemek, dinlemek, okumak zorunda kaldık.

Halil Mutlu, doping cezası aldı ama halterdeki başarısızlıklardan sonra federasyonu suçladı. Federasyona rakip olacağını belirtti.

Halil Mutlu’nun röportajı o kadar yankı uyandırmadı. İkna edici değildi.

Ancak Süreyya Ayhan Kop, Oyunlar’dan önce başladığı halkla ilişkiler çalışmasına Oyunlar süresince ve Oyunlar’dan sonra da devam etti. Her gün kendisinden bahsettirdi. Medyada geniş yer buldu. Röportajları yayınlandı. Köşe yazarları ona kol kanat gerdiler. Süreç o kadar güzel idare edildi ki, Türkiye Atletizm Federasyonu bile “değerli sporcumuz” demek zorunda kaldı.

Süreyya Ayhan Kop’un iddiaları kamuoyu tarafından kabul edildi. Herkes onun mağdur olduğuna, haksızlığa uğradığına inanıyor. Devletin, federasyonun ona destek vermediğini düşünüyor.

Süreyya Ayhan Kop hala koşabileceğine inanıyor. Kariyeri önündeki tek engel ise federasyonmuş. Devlet isterse CAS’ın kararı kalkarmış!

Süreyya Ayhan’ın iddialarının hiçbiri doğru değil.

Süreyya Ayhan’ın ömür boyu men cezası almasına kadar geçen süreci hatırlamakta fayda var. Toplumun bilmediği, medyanın haberdar bile olmadığı ya da sakladığı bazı detayları ortaya koymak gerek.

Aşağıda Süreyya Ayhan’ın doping hikayesini okuyacaksınız. Ayhan'ın diğer iddialarını, Spor Tahkim Mahkemesi ve İsviçre Federal Mahkemesi'nin bu iddialara yanıtlarını ve son günlerde yapılan tartışmalarla ilgili görüşlerimi diğer yazılarda paylaşacağım.

İşte kronolojik açıklama:
  • Süreyya Ayhan 2004 yılında müsabaka dışı yapılmak istenen doping kontrolüne karşı gelir. Yasak metot kullanır. Doping kurallarını ihlal eder.
  • 14 Mart 2005’te GSGM Merkez Ceza Kurulu, Ayhan’a bir yıl hak mahrumiyeti cezası verir. IAAF bu karara karşı çıkar.
  • GSGM Merkez Ceza Kurulu dosyayı tekrar inceler ve 15 Haziran 2005’te Ayhan’a iki yıl hak mahrumiyeti verir. Ayhan, hakkı olmasına rağmen Spor Tahkim Mahkemesi’ne (CAS) başvurmaz.
  • Ayhan’ın avukatı 11 Temmuz 2005’te IAAF’e gönderdiği yazı ile mahrumiyet süresinin başlangıcına itiraz eder.
  • IAAF, 19 Temmuz 2005’te gönderdiği mektupta Ayhan’ın gönüllü mahrumiyeti kabul etmesi durumunda talebi değerlendirebileceğini iletir.
  • 16 Ağustos 2005’te Ayhan’ın avukatı, Ayhan’ın gönüllü mahrumiyeti kabul ettiğini IAAF’e iletir. Böylece Ayhan doping suçunu kabul etmiş olur.
  • Ayhan’ın avukatı, IAAF ile pazarlık yaptıktan ve müvekkilinin suçu kabul ettiğini yazı ile bildirdikten sonra ilginç bir yol izler. Ayhan’ın avukatı bu sefer 12 Eylül 2005 tarihinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurur. Bu davada, GSGM Merkez Ceza Kurulu’nun yetkili olmadığını ve aynı olayla ilgili iki farklı karar veremeyeceğini ileri sürer.
  • Ayhan’ın avukatının İdare Mahkemesi’nde dava açmasından bir hafta sonra, 19 Eylül 2005 tarihinde, gelişmelerden habersiz olan IAAF, Türkiye Atletizm Federasyonu’na gönderdiği yazı ile mahrumiyet süresi konusunda anlaşma sağlandığını açıklar. Oysa Ayhan’ın avukatı bu anlaşmaya uymamış ve devlet mahkemesinde dava açmıştı.
  • Davanın açılmasından iki yıl sonra, 4 Nisan 2007 tarihinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi davayı reddeder. Ayhan’ın avukatı, kararı 24 Temmuz 2007 tarihinde temyiz eder. Aradan 5 yıl geçmesine rağmen Danıştay hala dosya hakkında karar vermedi.
  • Süreyya Ayhan Kop’un mahrumiyet cezası Temmuz 2007’de sona erer. Ayhan, kayıtlı test havuzuna dahil edilir. Bu havuza dahil edilen Ayhan, tekrar yarışma dışı doping kontrollerine muhatap olacağını biliyordu. Bilmesi gerekirdi.
  • ABD’de kamp yapan Ayhan’a 8 Eylül 2007’de müsabaka dışı doping testi uygulanır. Bu test sonucunda Ayhan’ın numunesinde doping maddesi tespit edilir. Ayhan (A) numunesine karşı çıkınca (B) numunesi test edilir. Bu numunede de doping maddesi bulunur.
  • Doping testinin pozitif çıkması üzerine, IAAF 18 Ekim 2007 tarihinde Ayhan’ı doping mevzuatına aykırı davranmakla suçlar.
  • Türkiye Atletizm Federasyonu Disiplin Komisyonu, 25 Ocak 2008 tarihinde aldığı kararla, Ayhan’a ikinci doping ihlali sebebiyle ömür boyu men cezası verir.
  • Ayhan’ın itirazı üzerine, GSGM Tahkim Kurulu, mevzuatında o yönde bir yetkisi olmamasına rağmen, 14 Mart 2008‘de aldığı kararla, dosyayı tekrar incelenmesi için Atletizm Federasyonu’na gönderir.
  • 2 Nisan 2008 tarihinde yeniden toplanan Atletizm Federasyonu Disiplin Komisyonu, kararının arkasında durur ve ömür boyu men cezasında ısrar eder.
  • Ayhan’ın itirazı sonucu dosyayı tekrar önünde bulan GSGM Tahkim Kurulu, ömür boyu men cezasını kabul etmez. Kurul 30 Mayıs 2008 tarihinde verdiği kararla, dört yıl hak mahrumiyeti cezasını uygun bulur.
  • Ayhan, GSGM Tahkim Kurulu kararına itiraz eder ve merkezi İsviçre’nin Lozan kentinde bulunan Spor Tahkim Mahkemesi’ne 20 Haziran 2008 tarihinde başvurur.
  • IAAF, 29 Ağustos 2008’de gönderdiği cevap dilekçesi ile karşı dava açar ve Ayhan’ın ömür boyu ceza verilmesini talep eder.
  • CAS, 2 Nisan 2009 tarihinde duruşma düzenler. Bu duruşmaya Süreyya Ayhan Kop, Yücel Kop ve onların avukatı katılırlar. IAAF kendi temsilcilerini gönderir. Türkiye Atletizm Federasyonu ise genel sekreter Nihat Doker tarafından temsil edilir. Bu duruşmada Ayhan’ın avukatı ve IAAF temsilcileri iddia ve savunmalarını ortaya koyarlar. Kararda, Atletizm Federasyonu’nun hiçbir gerekçe ileri sürmediği belirtiliyor. Federasyon sadece Yücel Kop ile ilgili kararının onanmasını talep etmiş. Karardan anlaşıldığı kadarıyla, Nihat Doker’in Süreyya Ayhan hakkında herhangi bir iddiası ve ceza istemi olmamış. CAS kararında özellikle Atletizm Federasyonu’nun hiçbir katkısı olmadığı açıklanmış.
  • CAS, 10 Kasım 2009 tarihinde Süreyya Ayhan Kop’a ömür boyu men cezası verir.
  • Süreyya Ayhan, CAS'ın kararına karşı İsviçre Federal Mahkemesi'ne başvurur. Federal Mahkeme 12 Mayıs 2010'da davayı reddeder ve CAS'ın kararı kesinleşir.

Sadece kronolojik gelişime ve CAS kararına bakıldığı zaman bile Süreyya Ayhan’ın bazı gelişmeleri sakladığı ve yine bazı iddialarının asılsız olduğu anlaşılıyor.

1. Süreyya Ayhan, mahrumiyet cezasının başlama süresi ile ilgili IAAF’e başvurduğunu ve gönüllü mahrumiyeti, diğer bir deyişle ilk doping ihlalini kabul ettiğini kamuoyundan sakladı.

2. Süreyya Ayhan, mahrumiyet cezasını kabul ettikten sonra Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Bu çelişkili davranıştı. Danıştay’ın 5 yıl geçmesine rağmen karar vermemesi ise düşündürücüdür.

3. Ayhan, CAS’a sadece kendisinin başvurduğunu, CAS’ın GSGM Tahkim Kurulu’nun dört yıl men cezasını onaylama veya bozma yetkisi olduğunu; CAS’ın cezayı arttıramayacağını iddia etti. Oysa IAAF de CAS’a başvurdu ve Ayhan’a ömür boyu men cezası verilmesini istedi. CAS, yeniden yargılama yetkisi olduğunu belirtirken, IAAF’in karşı davasını dikkate alarak karar verdi. Ayhan, IAAF’in karşı dava açtığını hiçbir zaman dile getirmedi, IAAF’in davadaki pozisyonunu sakladı.

4. Ayhan, Türkiye Atletizm Federasyonu genel sekreteri Nihat Doker’in, kendisi için ömür boyu men cezası istediğini iddia etti. Oysa CAS kararında, Doker’in Süreyya Ayhan davası ile ilgili hiçbir gerekçe ve talepte bulunmadığı açıkça belirtiliyor. Doker sadece Yücel Kop hakkında söz almış. Süreyya Ayhan’ın bu iddiası anlaşıldığı kadarıyla doğru değil.

Nihat Doker’in CAS duruşmasındaki rolü de tartışılmalıdır. Türkiye Atletizm Federasyonu’nu temsilen duruşmaya katılan Doker, federasyonu temsilen Süreyya Ayhan kararı ile ilgili söz almadı, hiçbir gerekçe ileri sürmedi. Doker, Atletizm Federasyonu’nun Internet sitesinde yayınlattığı basın açıklamasında “Federasyonu temsilen katıldığı (söz konusu) dava duruşmasında, ne federasyon adına, ne de şahsi fikri olarak “Süreyya Ayhan KOP’ a ömür boyu ceza verilsin” şeklinde bir bayanı olmadığınıifade etti. Peki neden Doker böyle bir ifadede bulunmadı? Süreyya Ayhan Kop ile ilgili hiçbir ifadede bulunmayacaksa, o duruşmadaki işlevi neydi?

Süreyya Ayhan, Nihat Doker’in ömür boyu men talebinde bulunduğunu iddia ederek Başbakan ya da bakanın bilgilendirilip konu üzerine gidilmesini istediğini ifade etmişti. Gerçekten bakanın bilgilendirilmesi gerekir. Doker’in Süreyya Ayhan hakkında söz almaması ve federasyonun kararını savunmaması irdelenmelidir. Süreyya Ayhan Kop hakkında verilen kararı savunmayacaksa, Doker’in o duruşmada hangi amaçla bulunduğu sorgulanmalıdır.

5. Ayhan, CAS’a karşı AİHM’de dava açtığını açıkladı. Oysa bu mümkün değil. AİHM’de ancak devletler davalı olabilir. Ayhan, Türkiye ve İsviçre’ye karşı dava açabilir. CAS’ın AİHM’de yargılanması söz konusu olamaz.

6. Süreyya Ayhan, devletten destek beklediğini, projeleri olduğunu belirtti. Oysa doping sebebiyle ömür boyu men cezası alan sporculara hiçbir şekilde o branşla ilgili altyapılarda, olimpik aday kadrolarında, projelerde ve branşlarla ilgili diğer konularda görev verilmez. Verilmemelidir.

Süreyya Ayhan’ın açıklama ve iddialarını sadece kronolojik açıyla değerlendirmek doğru değil. Ayhan akla hayale gelmeyecek, tutarsız iddialarda bulundu. Sık sık kendisiyle çelişti. Bu iddiaları başka bir yazıda inceleyeceğim.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Süreyya Ayhan Kop Dosyasını Açarken...

Londra Olimpiyat Oyunları sona erdi. Kadın atletlerimizin imza attığı büyük başarılara doyasıya sevinmeye fırsat bulamadan Süreyya Ayhan Kop ile Atletizm Federasyonu arasındaki söz düellosuna tanık olduk.

Bu ülkede hep böyledir. Hiçbir başarı, mutluluk veren olay, bayram gereği gibi kutlanmaz. Kutlanamaz. Bayramlarımız, başarılarımız kavga ortamında zehir olur.

Ne olduğunu hatırlayalım.

Süreyya Ayhan Kop, Olimpiyat şampiyonluğunu sahiplenmeye çalıştı. Kamuoyunu doping davasıyla ilgili yanlış bilgilendirmeye devam etti.

Süreyya Ayhan Kop’u dinlerken, röportajlarını okurken onu ömür boyu men cezası almaya götüren süreci hatırladım. Ayhan, o dönem kamuoyunu ikna etmek için ortaya attığı iddiaları bugün tekrarlamakta sakınca görmüyor.

Medya da Ayhan’a destek veriyor. Birçok köşe yazarı Ayhan’ın ağzından çıkan her iddiayı doğru kabul edip devlete seslendiler. Devlet Ayhan’a sahip çıkmalıymış!

Enver Aysever’in Ayhan’ı konuk ettiği canlı yayın, medya desteğinin hangi boyutlara taşındığını gösterdi. Ismarlama sorularla bir mağdur yaratma çabası rahatsız ediciydi. Program objektif değildi. Ayhan’ın programdaki çelişik ifadelerinin bile üzerinde durulmadı. Atletizm Federasyonu Disiplin Kurulu, GSGM Tahkim Kurulu, Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) ve İsviçre Federal Mahkemesi’nin kararları dikkate alınmadan, Ayhan’ın avukatının savunmasını dayandırdığı gerekçelerin tutulacak yanı olmadığı açıkça görülecekken; gerçek, sadece Ayhan’ın iddiaları ile yeniden kurgulandı. 

Özellikle CAS kararında her ayrıntısıyla açıklanan kronolojik olay örgüsü Süreyya Ayhan Kop’un olayları farklı anlattığını, hatta sakladığını gösteriyor.

CAS’ın ve Federal Mahkeme’nin kararlarına başka bir yazıda değineceğim.

Türkiye Atletizm Federasyonu ve federasyon genel sekreteri Nihat Doker’in Süreyya Ayhan Kop’un iddialarına yönelik cevaplarının ayrıca irdelenmesi gerekiyor.

Federasyon, farkında olmadan ihmalini kabul etti. Türk atletizminde bir sistem olmadığı, sporcuların denetlenemediği ortaya çıktı. Federasyon ile kulüpler arasında iletişim kanallarının olmadığı ya da iyi işlemediği anlaşıldı.

Nihat Doker ise CAS’taki duruşmada federasyonu gerektiği gibi temsil etmediğini, federasyonun verdiği cezanın arkasında duramadığını itiraf etti. Doker’in açıklamasından, federasyonun IAAF korkusundan CAS’a gittiği anlaşıldı.

Süreyya Ayhan Kop’un ömür boyu men cezası aldığı süreci, Atletizm Federasyonu’nun bu süreçteki rolünü ilerleyen günlerde yazacağım.

Şimdiden söyleyeyim: Süreyya Ayhan Kop’un 2004 yılında başlayan doping macerası Atletizm Federasyonu’nun bu konuda yetersiz olduğunu ortaya koydu. Devletin dopingle mücadelede geri kaldığı anlaşıldı. Dopinge karşı sıfır tolerans gösterilmesi gerekirken, federasyonlar ve devletin politikaları bu sporculara destek üzerine kuruldu. Doping yapan sporcular mağdur gibi gösterildi. Onlara her tür destek verildi ancak bu sporculara sorumlulukları hatırlatılmadı. 

2004'te gerçekleşen skandaldan sonra Atletizm Federasyonu ve Süreyya Ayhan aynı platformda buluşamadı. Atletizm Federasyonu, Süreyya Ayhan'ı kamuoyunu doping konusunda bilgilendirmek için kullanamadı. WADA Kodu, Atletizm Federasyonu'na yol gösteriyordu ancak federasyon gerginliği tercih etti. Sporcusu üzerinde otorite kuramadı.

Süreyya Ayhan Kop, ömür boyu men cezası aldıktan sonra köşesine çekilmeliydi. Çekilmedi. O hep sahalarda, sahalara yakın olmak istedi. İnat etti. Bu inat karşılığında Atletizm Federasyonu ve kulüplerin sporcularını koruması gerekirdi. Onlar ise sporcularını Süreyya Ayhan'dan uzak tutamadı.

Süreyya Ayhan Kop, her fırsatta devletten destek beklediğini dile getirdi. Bu talep ciddiye alınmışa benziyor. Ayhan’ın iddiasına göre, spor bakanımız ona Mersin’de düzenlenecek Akdeniz Oyunları koordinatörlüğünü teklif etmiş!

Doping, şike ile birlikte sporun en büyük düşmanıdır. Sporun kirli yüzüdür. Hükümetin şike politikasını görünce, dopingle mücadele konusunda büyük umutlar beslemek çok zor.

Süreyya Ayhan Kop tekrar sahneye çıkmak istiyor. Medya desteğiyle kamuoyu bu gelişmeye hazırlanıyor. Ancak gerçekler henüz paylaşılmadı. Kimse Süreyya Ayhan Davası’nda olanları açıklamadı. Atletizm Federasyonu, Ayhan ile karşı karşıya gelmek istemiyor. Oysa objektif, tarafsız ve konuyu bilen bir televizyoncunun yönetiminde iki taraf kamuoyu önünde tartışmalı! Atletizm Federasyonu, o süreci tüm açıklığıyla anlatmalı!

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Nihat Doker'den Süreyya Ayhan Kop'a Yanıt

Türkiye Atletizm Federasyonu genel sekreteri Nihat Doker, Süreyya Ayhan Kop'un iddialarına yanıt verdi.

Doker'in yanıtı, Türkiye Atletizm Federasyonu'nun resmi sitesinde yayınlandı.

İşte o açıklama:

"24 Temmuz 2012 tarihli Hürriyet Gazetesinin 33. Sayfasında yer alan Özgür ÖZTÜRK’ ün “Hürriyet Özel” de 25 Temmuz 2012 tarihinde ise Euro Sport ve Milliyet internet sayfalarında yer alan, Süreyya Ayhan KOP röportajında;

“BEN ORADA TAM DA O ANDA BİTTİM”

“Yardım istedik olmadı. Ülkemiz 4 sene verdi. Ben kesinlikle bu olayda suçsuz olduğum için 4 seneyi beğenmedim. CAS’ a gittik. Karşılıklı aynı masada oturduk. Ortada CAS Başkanı’ nın sorduğu sorulara cevap verdik.

Ben yaşadıklarımı tüm hatlarıyla anlattım, hedeflerimden daha önce yaptıklarımdan da bahsettim. Beni dinledi daha sonra şuan Genel Sekreterlik görevini yürüten Nihat Doker gelmişti federasyonu temsilen. CAS Başkanı, “Sizin federasyonunuz hangi cezayı istiyor” diye bir soru sordu, “Biz ömür boyu men istiyoruz” denildi.

Artı Nihat Doker’ e şöyle bir soru sordu, üst üste basarak üç kere tekrarladı. “siz şahsi olarak Süreyya’ ya ne ceza verilmesini istiyorsunuz” dedi. Bizzat ben sizin fikrinizi soruyorum, “ne ceza verelim” dedi, “ömür boyu istiyorum” dedi. Ben orada tam da o anda bittim. Gerçekten çok zor günler geçirdim.”

Cümlelerinde federasyonla ve şahsımla ilgili olan konuşmalar gerçek dışıdır. CAS’ da Süreyya Ayhan KOP duruşması 6 saat sürmüştür. Ben Atletizm Federasyonunu temsilen bulundum. IAAF ise 3 avukatı ile taraf olarak bulunmuşlardır. 3 CAS hâkimi, Süreyya Ayhan KOP’ la ilgili 2004 yılında Edirne’ den başlayıp, Amerika’ nın New Mexico/Albuquerque’de şehrinde WADA yetkililerince alınan numunenin pozitif çıkmasına kadar ki süreci ele almış, sözlü ve yazılı her savunmayı en ince detayına kadar değerlendirip, karşılıklı soru-cevapları dinleyerek ve dosyalardaki somut bilgilere, belgelere dayanarak karar vermişlerdir.

Federasyonu temsilen katıldığım bu dava duruşmasında, ne federasyon adına, ne de şahsi fikrim olarak “Süreyya Ayhan KOP’ a ömür boyu ceza verilsin” asla söylemedim.
CAS Davasındaki tüm konuşmalar CAS kayıtlarında vardır. Evraklarda yazılıdır. Olayın üzerinden 5 yıl geçtikten sonra olimpiyat öncesi federasyon ve şahsımla ilgili bu sözlerin arkasında farklı bir amaç taşıdıklarını düşünüyorum.

Federasyon olarak Süreyya Ayhan KOP’ un hep yanında olmaya, sahip çıkmaya, kazanmaya çalıştık. Kötüledikleri bu federasyon, 2 yıllık ilk cezalarının bitiminden sonra 2007 yılında Avrupa Kupasına ve Dünya Şampiyonasına hazırlanmaları için onları Amerika’ ya 6 ay kampa gönderdi. Ama onlar Amerika’ dan döndükten sonra yarışmalara katılmayı tercih etmediler. Ve maalesef onlar Atletizmden uzaklaşmayı, federasyonu kötülemeyi tercih ettiler.

Spor kamuoyuna duyurur, şahsi olarak yasal haklarımı kullanacağımı bildiririm.

Nihat DOKER
Türkiye Atletizm Federasyonu
Genel Sekreteri"